1976 yılında kurulan Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Isparta Meslek Yüksekokulu(MYO) bu yıl 40’ıncı yaşını kutluyor. Bu kapsamda dün SDÜ Prof. Dr. Lütfü Çakmakçı Kültür Merkezi’nde bir program düzenlendi. Programa SDÜ Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Murat Ali Dulupçu, Prof. Dr. Sedat Aktan, Isparta MYO Kurucu Müdürü Çetin Büyükvanlı, Isparta MYO’da 25 yıl öğretim üyeliği ve 5 yıl da müdürlük yapan Prof. Dr. Kezban Işık, Isparta MYO’nun ilk öğrencilerinden tarihçi, araştırmacı yazar Birlik Gazetesi sahibi, Türk Alman Kültür Tarih ve Entegrasyon Araştırmaları Enstitüsü Kurucusu Latif Çelik, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.
40. YIL ETKİNLİKLERLE KUTLANACAK
Programın açış konuşmasını yapan SDÜ Isparta MYO Müdürü Doç. Dr. Muharrem Gürkaynak, 40’ıncı yılın çeşitli etkinliklerle kutlanacağını duyurdu. Doç. Dr. Gürkaynak, “Isparta MYO’nun 1976’da açılmasında ve sonraki 27 yılında büyük emeği ve katkısı olan değerli hocamız ve kurucu müdürümüz Çetin Büyükvanlı, Kezban Işık ve diğer sayın müdürlerimizle birlikte bu törende hep beraberiz. Katılımlarından dolayı kendilerine teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.
BİR SEVDA ÖYKÜSÜ
SDÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Murat Ali Dulupçu da Isparta MYO’nun 40 yıllık bir tarih olduğunu dile getirdi. “40 yıl dile kolay” diyen Prof. Dr. Dulupçu, “Bir sevda öyküsü, bir hayat bir ömür olsa anlatmakla bitmeyecek onlarca, yüzlerce, binlerce anı saklı burada. Şöyle düşünürüm; akademisyen, hoca olmak, bir şekilde unvanlar alıyoruz. Bugün burada bir kez daha şahit oluyoruz ki bu kurumun verdiği başka unvanlar var. Çetin baba, Kezban abla, Ahmet Tevfik ağabey, metin ağabey oluyorsunuz, kardeş oluyorsunuz dost oluyorsunuz. Unutulmaz anıları, hatıraları hep beraber taşıyoruz” şeklinde konuştu.
SDÜ AİLESİ TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK AİLELERİNDEN BİRİSİ
Prof. Dr. Dulupçu, konuşmasına şöyle devam etti: “40 yıllık sevda. İyi günü, kötü günü var. Zorluğu var, yokluğu var. Bugün bu binada oturup konuşuyorsak bu binayı inşa etmekte hizmetlisinden müdürüne kadar bir çok kişinin emeği geçti. Bir inşa süreciydi. Biz inşa ederken sadece binaları yapmadık geleceğimizi de inşa ettik. Bunları da birçok isimle inşa etmiş olduk. Dolayısıyla SDÜ ailesi sadece Isparta’nın değil tüm Türkiye’nin en büyük ailelerin birisi olmuş durumda. Bunda da iki kritik kurum var. Biri MYO diğeri Mühendislik Fakültemiz. Onlar bizim geleceğe olan yolculuğumuzun ilk adımlarını atmış oldular.
HERKESİN EMEĞİ VAR
160 bini aşan mezuna sahip olmak, 80 bin mevcut öğrenciye sahip olmak 5 bin personeliyle müthiş bir topluluğu ifade ediyoruz. Hepimiz şahit oluyoruz; farklı kurumlarda öğrencilerimizle karşılaşıyoruz. Akademisyenlerin en gurur duyduğu an bir yerde ‘hocam diyerek elinize sarılmasıdır.’ Sadece bu kurumu var eden akademisyenler değil, bir sürü memuruz hizmetlerde bulundu. Aramızdan ayrılan var. Onları da rahmetle analım. Onların izleri yüreğimizde kurumumuzda var olmaya devam edecek. Onlar olmasa SDÜ olurdu ama böyle mi olurdu bilemiyorum.
İLHAM VEREN ÜNİVERSİTE
Bu aşamada ilham veren heyecan yaratan bir üniversite olma vizyonuyla hareket etmeye çalışıyoruz. İlham kaynağının en büyük kaynaklarından birisi geçmişiz. Elde ettiğimiz dostluklar. İleride böyle anılabilmek için elimizden gelen gayreti göstermeye devam edeceğiz.”
DOÇENT GELDİ DİYE EVİNİ KİRALADIM, TEMİZLEDİM
Isparta MYO Kurucu Müdürü ve okulda 27 yıl müdürlük görevi yapan Çetin Büyükvanlı da okulun kuruluşunu anlatarak, duygularını paylaştı. Isparta MYO’nun kolay kurulmadığını dile getiren Büyükvanlı, “Bugün öğretim elemanlığı bolluğundan geçilmiyor. Bu üniversite kurulurken bir yardımcı doçent geldi diye evini kiraladım, ona soba kömür aldım, evini temizlettim. Bir yardımcı doçent için bunları yaptım fakat şimdi profesörlere bunu yapamıyoruz” dedi.
BAŞBAKANIN MEMLEKETİ O OKULU KURACAKSIN DEDİLER
Öte yanan Isparta MYO’ya kendi isteği ile müdür olarak atandığını anlatan Büyükvanlı, şunları söyledi: “Ben kendi isteğimle MYO müdürlüğüne atandım. Isparta’da her şey hazır git okulu aç dediler. Geldim ne okul ne yurt var, hiçbir şey hazır değil. Yılmak yok dedim. Bakanlığı aradım sizin dediğiniz tarihte burayı açamam dedim. Başbakanın memleketi açacaksın dediler. Tamam dedim. Masa, sandalye, tebeşir hiçbir şey yok. Toplu iğneyi bile evimden götürdüm. Aşağıda tugayda ali okulu var, oradan sıraları masaları verirlerse kurtarırsın dediler. Tugaya gittim. Bir binbaşı vardı. Ne istiyorsam hepsini verdim. Allah razı olsun, Allah rahmet eylesin. Beni kurtardı. Böylece okulu açtık. Ne soba ne yakacak ne personel var. Sobaları öğrenciler kurdu, onlar bu çileyi çekti. Fakat Isparta üniversiteye hazır değildi. Zaman zaman sataşmalar olurdu. Ama Isparta esnafı akıllıdır. Ne zaman para istesem bana yardımcı olurlardı. Karnım aç diyeni doyurdum çıplağım diyeni giydirdim. Bunda Isparta esnafının faydası oldu.
320 ÖĞRENCİDEN 10 BİN KİŞİLİK OKUL YARATTIK
Öğrencilere kiralık ev vermezlerdi. Beni ararlardı kefil misin diye. İlk mezunlar çok çile çekti. Kar yağdığında ağaç dalları kırılırdı. O dalları evine götürüp yakanları çok gördüm. 320 öğrencilik okuldan 10 bin kişilik bir okul yarattık. Bu okul artık kurumsallaşmıştır. Kurum haline gelmiştir. Isparta’nın enlerinde birinci seçilmişler. Bu beni taçlandırdı. İlk mezunlar vergi dairesi sınavına girdi. 14 kişi alacaklardı 12 kişi MYO mezunu kazandı. Bu da gurur vericiydi.”
ISPARTA HAK ETTİĞİ YERDE EN YAŞANACAK İL OLMUŞ
1984-2009 arası okulda öğretim üyeliği ve 5 yıl da müdürlük yapan Prof. Dr. Kezban Işık ise hayatının en güzel yıllarını Isparta’da yaşadığını anlattı. Prof. Dr. Işık, “40 sayısı bizim kültürümüzde çok önemli. Bir kahvenin 40 yıl hatırı oluyor düğünler, 40 gün 40 gece yapılıyor. Ben 35 yıl çalışma hayatımızın 25 yılını Isparta’da yaşadım. Dopdolu eğlenceli ve verimli geçen bir 25 yıldı. Isparta benim için çok önemli. Dışarı çıkınca bunu daha iyi anlıyorsunuz. Eşim ve ben 2 gündür bunun farkındayız. Nerede yaşadığınızın farkında olun. Hak ettiği yerde en yaşanacak il olmuş. Okula geldiğimde yokluk devresi geçmişti. Kendimi çok iyi bir ekibin içinde buldum. Müdür yardımcılarıyla, müdürüyle, çalışan personeliyle herkes işinin ehliydi. 25 yıl iyi ki yaşadığım dediğim yıllardan oldu benim için. Şuan ki eğitim ekibiniz gerçekten çok iyi yetişmiş öğretim elemanı arkadaşlar. Yurtdışında sunumlar yapıyorlar akademik toplantılar yapıyorlar. Bu bizim için de çok önemli” diye konuştu.
ÇETİN HOCAM EV SAHİBİNE ‘VER LAN VER’ DEDİ
Isparta MYO’nun ilk öğrencilerinden olan Tarihçi, araştırmacı yazar Birlik Gazetesi sahibi, Türk Alman Kültür Tarih ve Entegrasyon Araştırmaları Enstitüsü Kurucusu Latif Çelik de öğrenim gördüğü yıllardaki zorlukları paylaştı. O yıllarda ihtilal olması nedeniyle zor zamanlar geçirdiklerini dile getiren Çelik, “Çetin hocamla yıllar sonra beraber olmak çok güzel. O yıllarda Isparta’nın nüfusu 38 bin 400’dü. Kutlubey Mahallesi’nde bir yerde kalıyorduk. Çırak Apartmanın sahibi Çetin hocama geldi, kim bunlar dedi. Biz Adanalıydık ve 5 kişiydik. Ispartalılar, Adanalılar fellah derlerdi, ev vermiyorlardı. Çetin hocam ‘ver lan ver’ dedi. Biz o evi öyle kiraladık. Isparta bizim için değişik memleketti. Uyum sorunları oldu ama çabuk alıştık. Isparta alıştıktan sonra ayrılamayacak konuma geliyor.
YUMURTA FIRLATTIĞIM CEM KARACA İLE ALMANYA’DA ARKADAŞ OLDUK
Adana’da o yıllarda terör vardı. 7 Eylül 1980’de Almanya’ya gittim. Isparta MYO Öğrenci Derneği Başkanıydım. İhtilal hükümeti derneğin kongresini neden yapmadığımı sordu. Pasaportum uzatılmadı ve sonuçta vatandaşlık gitti. Almanya’da Almanların verdiği belgeyle kalmaya başladım. İlla da Isparta’ya gelip ifade vermem isteniyordu. Ben de gelmedim. Burada karşı kampta olan arkadaşlarla yurtdışında dost olduk. En yakın arkadaşım Cem Karaca’ydı. Oysa ben kendisine burada yumurta fırlatmıştım. Kendisine orada söyledim, helalleştik. Bazı şartlar sizi yurtdışında dost yapıyor.
KİTAPLARIMI İHTİLAL DÖNEMİNDE ALDILAR
Okula kaydolduğum gün Marksist grup bir bildiri getirdi. 3 gün sonra milliyetçi grup geldi. Ama aynı insanların masa tenisi oynadığını da gördüm. Elbette Isparta, İstanbul gibi öğrenci olaylarının olduğu bir yer değildi. 1978’in sonlarında köyü nasıl kalkındıracağımızı oturup konuşabiliyorduk. Hakikaten karşı taraftaki doğru söylüyorsa MYO öğrencileri evet diyebiliyordu. O olgunlukta vardı. Isparta’dan 2200 kitapla gittim. Kitaplarımın hepsini ihtilal döneminde Adana’dan aldılar götürdüler.
YASAK KİTABIN 2.Sİ BURADA DEDİLER
O dönem insanları kitapsız yaptı. Isparta’da her olayda Adana’da bizim eve gelirlerdi. Bir gün evi bastılar. Asker komutanına yasak yayının ikinci kitabı da burada dedi. O andan itibaren Türkiye’de yaşamayacağımı anladım. Adana’da gezerken değişik insan olmaya gayret ederek sokağa çıkıyorduk.
TÜRK VATANDAŞLIĞINA GERİ ALMAK İÇİN BELGE DOLDURMAMI İSTEDİLER
Bu davalar biti 1988’de Türkiye’ye geldim. Tekrar Türk vatandaşlığına giriş için belge doldurmam istendi benim devletim beni sormadan çıkardı sormadan alabilir dedim, öyle kaldı. Bazen kötü sandığım şeyler iyi oluyor. Oğlum Alman ordusunda binbaşı. Türk vatandaşlığımız olsaydı bu mümkün olmazdı. İncirlikteki Alman birliğinin ikinci komutanı Alper Çelik.”
Konuşmaların ardından Isparta MYO’nun 40. yaş günü pastası kesildi. Daha sonra 40. yıl kutlamaları kapsamında Kültür Merkezi Fuayesi’nde sergilenen “40 Yılın Anıları” isimli fotoğraf sergisinin açılışı yapıldı.