MEB’in bütçe görüşmelerinde söz alan AK Parti Milletvekili Said Yüce, eski Türkiye’nin tekçi, kafatasçı ve materyalist bir anlayışla düzenlenen eğitim politikaları, milleti kamplara ayırdığını belirtti.
TBMM Genel Kurulu’nda 2016 yılı Bütçe görüşmeleri devam ediyor. Son olarak Milli Eğitim Bakanlığı’nın(MEB) bütçesi görüşüldü. AK Parti Isparta Milletvekili Said Yüce, MEB’in bütçesi üzerine söz alarak partisi adına bir konuşma yaptı. Yüce, AK Parti iktidarına kadar eğitime rengini veren kanun ve yönetmeliklerin çok eski olduğu ve tek parti zihniyetinin ürünü bir anlayışla uygulandığını savundu.
TEKNOLOJİK YENİLİKLERE KADAR BİRÇOK DESTEKLER VERDİK
Milletvekili Yüce, konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Milli Eğitim Bakanlığı 2016 Bütçesinde Ak Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bütçemiz Milletimize, eğitim ve öğretim çağındaki tüm ailelere, gençlerimize ve çocuklarımıza, fedakar öğretmenlerimize, emekli öğretmenlerimize ve tüm eğitim ve öğretim camiasına hayırlar getirmesi dilek ve duasıyla sözlerime başlamak istiyorum.
Ak Parti iktidarı olarak eğitimde fırsat eşitliği için önemli çalışmalar yürüttük. Ücretsiz ders kitaplarından, dar gelirli ailelerin çocuklarının okula özendirilmesine, teknolojik yeniliklere kadar birçok destekler verdik. Her yıl en fazla kadroyu eğitime ayırdık.
ALTI OK, YASA VE YÖNETMELİKLERLE EĞİTİMİN
TÜM UNSURLARINA SİRAYET ETTİRİLMİŞTİR
AK Parti iktidarına kadar eğitime rengini veren kanun ve yönetmeliklerin çok eski olduğu ve tek parti zihniyetinin ürünü bir anlayışla uygulandığı görülmektedir. Eski Türkiye'de eğitim kurumları resmi ideolojinin üretim merkezleri olarak kurgulanmış ve altı ok, yasa ve yönetmeliklerle eğitimin tüm unsurlarına sirayet ettirilmiştir. Bu anlayış tek parti döneminin parti programlarında da yerini almıştır.
Okutulan ders kitaplarında “iç ve dış” düşman tasvirlerine sıklıkla rastlanılmaktadır. Örneğin söz konusu bu düşmanlar arasında en tehlikeli olanlar başta mürteciler, dindarlar, milliyetçiler, ülkücüler, solcular, aleviler, kürtler doğrudan ve dolaylı iç tehdit olarak sıralanmakta ve toplumun neredeyse tamamı ötekileştirilmektedir.
ESKİ TÜRKİYE’NİN TEKÇİ, KAFATASÇI VE MATERYALİST BİR ANLAYIŞLA…
Özetle söylemek gerekirse; eski Türkiye’nin tekçi, kafatasçı ve materyalist bir anlayışla düzenlenen eğitim politikaları, milletimizi kamplara ayırmış, fertleri birbirine karşı ötekileştirmiştir. Yeni Türkiye’de, iktidarımız döneminde ise; eğitim alanında gerçekleştirilen yeniliklerin, öğretmen kalitesi ve teknolojik iyileşmelerin yanı sıra; eşitsizlikleri ortadan kaldıran, bir yandan değerlerine sahip çıkarken bir yandan da özgürlükçü ve katılımcı bireyler yetiştirmeyi hedefleyen eğitim anlayışına geçilmiştir. Burada yüzyılımıza ışık tutan bir güzel tespiti paylaşmak istiyorum. Bu coğrafyayı bizimle paylaşan milletlerin en büyük üç düşmanını Bediüzzaman şu sözlerle ifade etmiştir:
“Bizim düşmanımız cehalet, zarûret,(fakirlik) ihtilâftır(ayrılık). Bu üç düşmana karşı san′at, marifet, ittifak silâhıyla cihad edeceğiz.”
Bundan 105 yıl önce söylenmiş bu söz tazeliğini korumakta ve çözümü de içinde barındırmaktadır. Cehalet, eğitim ve irfan ile yok edilmedikçe, bu topraklarda gerçek huzuru yakalamak mümkün olamayacaktır.Aynı tesbitin devamında verilmesi gereken eğitimin şekli de şöyle tarif edilmiştir:
"Vicdanın ziyası, ulûm-u diniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecellî eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. İftirak ettikleri (ayrıldıkları) vakit, birincisinde taassup, ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder."
“Elbette nev-i beşer âhir vakitte ulûm ve fünuna dökülecektir, bütün kuvvetini ilimden alacaktır. Hüküm ve kuvvet ise ilmin eline geçecektir.”
GÜNÜMÜZDE İNSANLIK DEĞERLERİNDE BİR
AŞINMA VE YOZLAŞMA GÖRÜLMEKTEDİR
Burada İlim ve Eğitimden kasıt; kainatın yaratılışından habersiz kuru bilgi yığınları değildir. Kusursuz mükemmeliyette yaratılmış, her şeyin hassas mizan ve ölçülerle takdir edildiği bir âlemde yaşadığımızın farkında olan bir ilim hakiki ilim olabilir. Yoksa, kâinatın kendiliğinden yahut tesadüfen oluştuğunu varsayan bir zihniyetle verilen eğitimin, gerçekleri yansıtmayacağı açıktır.
Günümüzde insanlık değerlerinde bir aşınma ve yozlaşma görülmektedir. İnsanlık, adalet, merhamet, Kanaatkarlık, iyilik, sevgi, saygı, paylaşma, vefa gibi insanı insan yapan, toplumun barışını sağlayan değerlerden uzaklaşmaktadır. Ülkemizde de asırlar boyu insanlarımızı bir arada tutan, hayatımıza anlam ve amaç katan pek çok değer kaybolmaya yüz tutmuştur. İnsanlığın geleceğini tehdit eden bu gidişi durdurmak ve sahip olduğu değerlerle yeniden yaşanır hale getirmek için değerler eğitimine önem verilmiş, yaygınlaşması ve etkinleşmesi için çabalar artırılmıştır. Özellikle eğitimcilerin de bu değerlerle mücehhez olması önceliklerimiz arasındadır. Demokrat Partinin Milli Eğitim Bakanı merhum Tevfik İleri “Mekteplerde, ailelerde ahlâk dersleri vermek yetmez. İcracıların da birer ahlâk kahramanı olması gerekir.” demektedir. Ve pek haklıdır. 2016 bütçesinin hayırlı olmasını temenni eder yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.”