Tarih: 06.06.2020 10:20
BAHARI GÖREMEYEBİLİRDİ?
“Vefa; yangın varken seçtiğindir, söndükten sonra seçsen ne yazar, vazgeçsen ne yazar!”
BAHARI GÖREMEYEBİLİRDİ?
Doktorumun yanındayız. Eşimle ben sadece ikimiz, doktorun karşısında; gözümüz, kulağımız onda, pet sonrası yorumunu bekliyoruz. Bu süreçte, bir ara verilmişti. Bilmem kaçıncı Kemoterapi sonrasıydı. Doktor, 2. pet çekiminden sonra durum değerlendirmesi yapıyordu. Önceki yerler iyileşmişti. Sevinmiştik.
Farklı bölgelere sıçradığını, ilerleme olduğunu, ilaçları değiştirerek Kemoterapiye devam edeceğini söyledi. Eşim ağlamaya başladı. ‘Onca eziyet niye çekti, o zaman ne gerek vardı, Kemoterapiye?’ deyince doktorum, ‘O tedaviyi uygulamasaydık, şu anda eşin karşımda olmayabilirdi ve baharı göremeyebilirdi.’ dedi. Baharı göremeyebilirdi, demişti. Ben bu sözden etkilendim. Bunun üzerine eşime moral vermeye çalıştım. 40 yıllık hayat arkadaşımın gözyaşları aslında vefanın neticesiydi. Baharın rengârenk alacalığı arasında bende o gözyaşlarında vefayı gördüm, saf, temiz, art niyetsiz bir sevginin tomurcuklarını gördüm.
Sevgi deyince, sanalda bir paylaşım görmüştüm, onu hemen arada paylaşıyorum… “Gül dikene sormuş, ‘-Ben herkesi mutlu ederken, sen niye canları yakıyorsun?’ Diken demiş ki, ‘Sen hiç acı çekmeden, sevgiye ulaşan insan gördün mü?’ -Çayı közde, sevgiyi gözde, tebessümü yüzde, adamlığı özde, mutluluğu azda arayın. -İyi insan mutluluk, kötü insan tecrübe, yanlış insan ders, mükemmel insan iz bırakır.” Acı çekmek insanın boynunun borcudur. Çekeceğiz ki, kazanalım. Sevgiye ulaşmanın, hele hele Sevgiliye ulaşmanın yoluysa bu manevi borcu ödeyince elimize geçer. Yanmadan mutluluğa ulaşılamıyor.
İhsan Kılıç kardeşimin sayfasında dolaşırken, bir paylaşımı dikkatimi çekmişti, “Bazen hayat seni bulunduğun yerden alıp, başka bir yere koyar ve der ki, ‘Buradan Devam et…” Bahara çıkardı, Rabbim beni! Daha nice baharlar yaşayacağımı da Allah’tan başka kim bilebilir? Şimdilik buradan devam et, sözüne uyuyor, kaldığım yerden hayata devam ediyorum. “Biz her insanın kaderini, kendi çabasına bağlı kıldık.” İsra Suresi, 13. Ayet. Demek ki, bir çaba da göstermen lazım. Bazen görüştüğüm dostlarımın ısrarlı tedavi yöntemleri canımı sıkıyor. Bir çaba, bir gayret gösterirken, tereddüde düştüğüm oluyor. Bu tereddüt azmimi kırıyor. Zaten hastalık dönemi direncim sık sık değişik farklılıklar yaşatıyor bana! Bunların bazılarını huyumdan, suyumdan sayıyorum. Bazılarını da, emrivaki tekliflerin canımı sıkmasına sayıyorum. Demiştik ya, niyet kötü değil! Ancak ısrar yanlış!
Bir yakınım, her telefon açtığında, sakın ameliyat olmayasın, diyor. Filan oldu, 5 defa bıçağın altına yattı, diyor. Bu defa, ilk hastalığımın tespit edildiği bir sene öncesine gidiyorum. Yaptıklarımı bir bir izah ediyorum. İlk tespiti yapan doktorumun şaşırtıcı davranışlarının beni hayattan kopardığını, 2 ay ömür biçecekmiş gibi davranışı karşısında hayata birkaç aylığına küstüğümü hatırlıyor, o yakınıma bu durumu aynen izah ediyorum. Orada da, eşim ağlamıştı. Metanetli olmasını istemiştim. Dahiliyecinin tavsiyeyle gönderdiği Kemoterapi uzmanı doktor, dahiliyecinin aksine bana Terapi gibi geldi. Hemen Kemoterapiye başlamamız gerek, dedi. Kalın bağırsakta tümör var. Ameliyatla alıp, onunla uğraşırsak, karaciğeri tamamen sarmış olan tümörlere en az bir ay müdahale edemeyeceğimizden karaciğeri kaybedebiliriz. O nedenle Kemoterapi şart, dedi. 3 gün süren var, bu 3 günde karar ver, dedi. Kendisine inandığımı önce Allah’a sonra kendisine tabii ve teslim olacağımı söyledim. Yine bu arada, kızımın ısrarı üzerine iyi bir cerrah olan benim çok iyi tanıdığım ama ısrar üzerine gittiğim, danıştığım genel cerrahın acilen ameliyat deyişine pek sıcak bakmadım. Ancak dahiliye mütehassısının biçtiği 2 aylık ömür sözü de gerçekleşebilir. Bütün bunlar bizim belirlenmiş olan ömrümüzü, ne uzatabilir, ne de kısaltabilir. Bana tavsiyede bulunan doktorlardan biri, acilen ameliyat diyordu, diğeri Kemoterapi diyordu.
Ben ameliyat yerine Kemoterapiyi seçtim. 3 günü beklemeden Kemoterapi diyen doktoruma gittim. Benim elimde bir sihirli değnek yoktu. Seçim Allah’ın seçtiği doğrultusunda ilerliyordu, yakınımın etkisiyle değil! Ama ne var ki, doğrusu bende ameliyattan kaçıyordum. Allah tarafından verilen o cüz’i irademle ameliyat istemiyordum. Bazen birilerinin etkisiyle yanlış karar verdiğin olur. İlerde onun dediği de çıkabilir. Bazen de, doktor aldığı kararda yanılabilir. Hatta hastalığın teşhisinde geciktiği olur. Hasta sahibi, filan doktorun yüzünden eşimi kaybettim, der. Ayrıca tavsiyeyi yapan yakınımın her aradığında tekrar ettiği, “Sakın ameliyat olma!” sözü de doğru olabilir. Sonuç onun dediği gibi neticelenebilir. Ardından ‘Bak! Ben sana demedim mi?’ denilir.
Buna ne demeli? Bir başka yakınım, demişti ki, “Sakın Kemoterapi alma! Babam da kanserdi, Kemoterapi aldı. Her gün azap çekiyordu. Almıyorum, almayacağım.” dedi. Şu an Kemoterapi almıyor. Şimdi çok rahat. Hangisi doğru acaba! Ben hangisinin dediğine uyayım. Hiçbirine! Aklıma uyuyorum, kalbimi dinliyorum, mantığımı yokluyorum ve en önemlisi Allah’ıma sığınmışım, cüz’i irademle seçtiğim bir tedavi var, onunla yetiniyorum ve ‘Baharı göremeyebilirdi…’ diyen doktorumun dediğine uyuyorum.
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —