“BAL TUTAN; PARMAĞINI YALAR” MI?

“BAL TUTAN; PARMAĞINI YALAR” MI?

Yrd. Doç. Dr. Erol Kesici'nin yazısıdır...

   Atasözü. ; Atalarımızın uzun denemelere dayanan yargılarını, tecrübelerini, bilgece düşünce ya da öğüt olarak ifade eden ve kalıplaşmış biçimleri bulunan halk tarafından benimsenmiş özlü sözlerdir.  Yukarıdaki sözün kabul gören öyküsü de şu şekildedir;
Bütün  yıl, büyük emekler vererek ürettiği balı şehre götüren balcı; bir tüccarla ederi konusunda anlaşır. Sıra balları tartmaya gelir. Tüccar terazinin başına geçer ve balcının koca koca bal peteklerini:
   “Böyleyken terazinin kefesine sığmıyor!” diyerek böle parçalaya kefeye doldurup, tatar
Tüccarın elleri, ta bileklerine kadar bal ile sıvandır ve her tartış da tüccar  balcının gözü önünde  parmaklarını yalayıp, balı yutmaya başlar….Balcı baktı ki, bu tüccar tartma işi bitene kadar eski hesaba göre bir iki okka balı mideye indirince;  dayanamaz derki;
Tüccar Efendi! İyisin hoşsun da, parmaklarını her sefer de yalamakla yedin bitirdin balımı!der
Tüccar gülerek ona şöyle der:;“Ağa Ağa! Bal tutan parmağını yalar!”
    “BAL TUTAN PARMAĞINI; SİYASETE GİREN KAYMAĞINI…!”
     Bu atasözü; bazılarının yaşamında maalesef ki hak olarak benimsenmektedir Her vatandaşın, siyasete girmek, ihalelere girmek, ticaret yapmak hakkıdır, ama Atasözümüz deki gibi değil.      Ayrıcalık, menfaat, temin etmeyi meşru gösteren bir Atasözümüz olduğundan. Benim yaşamım boyunca tasvip etmediğim bir sözdür  Neden mi?, Ne yazık , bir çok kimse tarafından adeta benimsenen, sanki o görevi yapanları  bunu “hak ediyor” kanaatini yaygın hale getirilirken , bu tutum toplumda alışkanlık hoş görülmeye başlanmaktadır. Bal tutup parmağını yalayanlar…! Başkalarına yararı dokunan yerlerde çalışan, onlara iyi ve güzel şeyleri sunmakla görevli bulunan kimse, ürettiğinden ya da dağıttığından kendisi de faydalanır. Genellikle bu tutum da hoş görülmeye çalışılır. Çünkü o görevi yapan bunu hak ediyor kanaati yaygın hale gelmiştir.  Öyle benimsenmiş ki; bir nevi; kendisine ait olmayan balı geçici bir süre elinde tutan kişi balın sızıntılarından faydalanır denilmektedir.  Yazık ki kültürümüzde, "bal tutan parmağını yalar", "devletin malı deniz, onu yemeyen domuz" gibi "özdeyişler" yer almıştır. Hatta daha da ileri gidilip Bal Tutan Parmağını, Siyasete Giren Kaymağını..!
         HOŞ GÖRMEK!
     Bal tutup, parmağını yalayanlar; doğanın, tarihin, kültürün, geleceğin korunmasında ,kent halkının gereksinmesinin savunuculuğunu yüklenmemektedir .Başkalarına yararı dokunan yerlerde çalışan, onlara iyi ve güzel şeyleri sunmakla görevli bulunan kimse, ürettiğinden ya da dağıttığından “kendisi de- çevresi de”  faydalanır. ;hale gelebilmekte, çokluk bu durumu, yani kişinin bu mevkide iken kendisine de bir pay ayırmasını göz ardı edilir, hoş görülür olarak görebilmektedir.  Çünkü o mevkie gelen her kişi aynı şekilde davranır diye bir genel kanaat hasıl olmuştur. Görevlerini gereğince yapmayan her devirde, her devrin adamı olanlar, çeşitli nedenlerle, kenti-memleketi değil de koltuklarını koruyanlar, siyasiyi hakkım diyenlerin genellikle “bu tutumu da “hoş görülmeye çalışılır”! Halbuki o görevi yapan parmağını yalamamalıdır, buna hakkı yoktur, görevidir, parmağını yalamamak için gelmiştir.  Kısacası; memleketine, kentine, başkalarına faydalı olabilecek bir makam ve mevkie gelmiş kimse, buradan diğer insanlara yararlı olmaya çalışırken, onlara bazı imkanlar tanırken, kendisi de bunlardan faydalanmamalıdır.
YARASI OLAN GOCUNSUN ,OLMAYAN DA; HUZURLU ve MUTLU OLSUN…!
Gelişmiş ülkelerde, bal tutan parmağını yalamaz! Eğer bal tutan parmağını yalarsa, yani kendine çıkar sağlarsa, suç işlemiş olur. Yargı, gereğini yapar, “canına okur”!
Bizde de “bal tutanın parmağını yalaması”, normal bir olay olmamalıdır ve yalamayanlar da “enayi, aptal”, yerine konmamalıdır. Yoksa; sürekli yağmalanan ve bir süre sonra yaşanmaz hale gelen, içinde yağmacıların da yaşaması olanaksızlaşan kentler  -yaşam üretilir..  Siyaset de  "kamuya hizmet etmenin" değil, "bireysel olarak yükselmenin ve zengin olmanın bir aracı" olarak görülmemelidir.
Sonuç olarak; bir makama seçilen- gelen  kişinin, o makamın gereği olarak,ben yaparım demeyip, halkının dinleyerek , kent halkının gereksinmesinin savunuculuğunu yüklenmeli; “ bal yalamasının normal olduğunu düşünülmemelidir”.
Son söz; Konu Eğirdir’se; bin düşünüp- ölçüp bir  biçmek-yapmak gerek…Eğirdir de gölsüz, elmasız , balıksız, susarak susuz yaşanmaz,  YARASI OLAN GOCUNSUN OLMAYANDA HUZURLU ve MUTLU OLSUN…!

Anahtar Kelimeler: