Altınokta Körler Derneği Isparta Şube Başkanı İsmail Er, 15 Ekim Dünya Beyaz Baston Günü dolayısıyla bir açıklama yaptı. İstatistiklere göre engellilerin 9 milyon civarında büyük bir kitle olduğunu ifade eden Er, aileler birlikte bu sayının 35 milyonu aştığını dile getirdi. Er, yaşadıkları sorunlara dikkat çekerek, siyasi partilere seslendi.
“ULUSAL GELİRİN SADECE ON BİNDE 28’İ ENGELLİLER İÇİN HARCANMAKTADIR”
İsmail Er şu açıklamayı yaptı: “Engelli olmayı ya da engelli doğmayı kendimiz seçmedik. Bu durumu, ülkemizin olumsuz yaşam koşulları ve hükümetlerin ağır ihmali “armağan” etti bize. Anayasamızın 2. maddesi devletimizin “sosyal” niteliğini açıkça belirtmektedir. Sosyal devlet, toplumun en güçsüz kesimlerinden başlayarak yurttaşlarının sağlık, eğitim, istihdam, sosyal güvenlik gibi temel gereksinimlerini karşılayan devlet demektir. Devletin “sosyal” niteliğini yaşama geçirmek, hükümetlerin anayasal yükümlülüğüdür. Ülkemizdeki engelli nüfusun % 90’ından fazlası istihdam ve eğitim olanaklarından yoksundur. Toplam nüfusun % 12’sini oluşturdukları halde ulusal gelirin sadece on binde 28’i engelliler için harcanmaktadır.
“HİZMETLERE, MEKÂNLARA VE BİLGİYE ERİŞEBİLMEMİZİN
ÖNÜNDE BÜYÜK ENGELLER BULUNMAKTADIR”
Kentlerimiz, açık alanlarımız, konutlarımız ve toplu taşım araçlarımız, engelliler yok sayılarak planlanmıştır. Haklara, hizmetlere, mekânlara ve bilgiye erişebilmemizin önünde büyük engeller bulunmaktadır. Toplumumuzda engellilere yönelik ayrımcı değer yargıları, tutum, davranış ve uygulamalar son derece yaygındır. Ücretsiz ya da indirimli tarifelere ve sosyal yardımlara dayanan sosyal hizmet sistemimiz, aciz, bakıma, himayeye ve yardıma muhtaç engelli imajının doğmasına ve pekişmesine yol açmıştır. Bu sayede engelliler halkın çoğunluğu tarafından hak öznesi olan eşit kişiler olarak değil, bakılması, korunması ve yardım edilmesi gereken “zavallı kişiler” olarak görülmektedir. Daha da kötüsü, geleneksel söylemlerin ve yanlış yapılandırılmış sosyal yardımların etkisi altında engelliler de kendilerini öyle görmeye başlamışlardır. Bu yüzden örgütlenmeye ve mücadeleye olan talep bir hayli zayıflamıştır.
“ENGELLİ KADINLAR HAKSIZ VE AYRIMCI UYGULAMALARA DAHA FAZLA MARUZ KALMAKTADIRLAR”
Çağdaş demokrasilerin en önemli özelliği olan karar alma süreçlerine katılım ve temsil hakkı yok sayılmaktadır. Nitekim 1 Kasım seçimleri sonrasında seçilmiş olan bir iki engelli vekil ise engelli kitlesini değil, sadece kendilerini temsil etmektedir. Engelli çocuklar ve kadınlar her türlü ihmal ve istismara, şiddete ve kötü muameleye karşı tamamıyla korunmasızdır. Engelli kadınlar, engelliliğe ek olarak kadın olmaları nedeniyle de haksız ve ayrımcı uygulamalara daha fazla maruz kalmaktadırlar. Derneğimizin de içinde bulunduğu engelli örgütlerinin yoğun mücadeleleri sayesinde elde edilen kimi kazanımlarımız da son yıllarda birer birer elimizden alınmakta, zaten son derece sınırlı olan ve sıkı koşullara bağlanmış bulunan engelli aylıkları ve evde bakım ücretleri kesilmektedir.
“ÖNEMLİ HAK KAYIPLARI YAŞANMAKTADIR”
Yürürlükteki Sağlık Kurulu Raporları Yönetmeliği nedeniyle önemli hak kayıpları yaşanmaktadır. Kaynaştırma eğitimi adı altında gerçekleştirilen uygulama, gerekli altyapı ve eğitim ortamları sağlanamadığı için engelli çocukların niteliksiz eğitim görmesine ve başarı oranlarının düşmesine neden olmaktadır. İşçi ya da kamu personeli olarak istihdam edilen engellilerin büyük çoğunluğu, işverenlerin önyargıları nedeniyle ya da verimli olacakları alanlarda iş verilmediği için üretim süreçlerinin dışında tutulmakta, kimi engelliler aydan aya gelip maaşını almaya zorlandıkları için topluma arzu ettikleri katkıyı sunamamaktadırlar. Bu durum, onların manevi olarak çökmelerine ve öz güvenlerini yitirmelerine yol açmaktadır.
Bu olumsuz zincir, böylece uzatılabilir. Altınokta Körler Derneği olarak bu olumsuz gidişe sesimiz yettiğince “DUR!” diyoruz ve yetkilileri göreve çağırıyoruz.
“İKTİDARI VE MUHALEFETİYLE TÜM SİYASAL PARTİLERE SESLENİYORUZ!”
•Bizler, himaye, himmet, sadaka değil, herkesle eşit haklara, fırsatlara ve olanaklara sahip, başı dik yurttaşlar olarak yaşamak istiyoruz.
•Hak öznesi yurttaşlar ve toplumsal bir taraf olarak kabul edilmek istiyoruz.
•Kimsenin yardımına gereksinim duymadan yaşamını sürdüren, kendi kendine yeterli bağımsız bireyler olmak istiyoruz.
•Engellilere, kadınlara ve çocuklara yönelen ayrımcılık, dışlama, şiddet, taciz ve istismarın sona erdirilmesini istiyoruz.
•Salgın hastalıklar, beslenme yetersizliği, akraba evliliği, iş ve trafik faciaları, savaş ve terör gibi sakatlık kaynaklarının kurutulmasını istiyoruz.
•Dünya Sağlık Örgütünün ICF standartlarına uygun yeni bir Sağlık Kurulu Raporları Yönetmeliği istiyoruz.
•İlaç, beyaz baston ve yardımcı araç-gereçlerin ücretlerinin tamamının devletçe karşılanmasını istiyoruz.
•Üretim süreçlerinde verimli ve etkin olarak yer almak istiyoruz.
•Nitelikli, işlevsel ve erişilebilir bir eğitim istiyoruz.
•Engellilerin üniversiteye giriş sınavlarına istedikleri illerde ve yardımcı özel cihazlarıyla girmelerinin sağlanmasını istiyoruz.
•Haklara, hizmetlere ve bilgiye erişimin önündeki engellerin kaldırılmasını istiyoruz.
•Herkes için tasarlanmış kentler, sokaklar, konutlar, toplu taşım araçları, ürünler ve yaşanabilir bir ülke istiyoruz.
•Toplumsal yaşamda, bilimde sanatta ve siyasette etkin olarak yer almak istiyoruz.
•Temsil organlarında sadece engelli sorunları için değil ülke ve dünya sorunlarının çözümüne katkı sunabileceğimiz için de yer almak istiyoruz.
•Her şeyden ücretsiz ve indirimli yararlanmak değil, sakatlıktan kaynaklı ilave giderlerimizi karşılayacak düzeli bir engelli aylığı almak istiyoruz.
•Tüm yurttaşlara, ücretsiz bakım hizmeti sunulabilmesi için bir an önce bakım sigortasının kurulmasını istiyoruz.
•Nesnel, adil ve etkili bir sosyal yardım sistemi istiyoruz.
•Engelli aylığı ve evde bakım ödeneği gibi sosyal haklarla ilgili kriterlerde engellinin bir birey olarak görülmesini istiyoruz.
“AYRILMAZ BİR PARÇASI OLDUĞUMUZ TÜRKİYE TOPLUMUNA,
HÜKÜMETİMİZE ve SİYASAL PARTİLERE SESLENİYORUZ!”
•Bizim sorunlarımız tüm toplumun sorunlarıdır.
•Sorunlarımıza ve istemlerimize sahip çıkın.
•Haklı mücadelemize destek olun.
•Çünkü kadınıyla erkeğiyle, engelli olanı ve olmayanıyla, çocuğu, genci ve yaşlısıyla, etnik ve inançsal çeşitliliği ile Türk Toplumu olarak kaderimiz ve geleceğimiz ortaktır.”
DÜNYA BEYAZ BASTON KÖRLER GÜNÜNÜN TARİHÇESİ
1921 yılında bir trafik kazası sonucu kör olan bir fotoğrafçı, çevredekilerin kendisinin kör olduğunu anlaması ve dikkat çekici olması için bastonunu beyaza boyayarak dolaşmaya başlar Londra sokaklarında. Bu deneyim o denli başarılı olur ki, 1931’de Fransız körlerinin örgütü, körlerin bastonunun beyaza boyanmasını ve beyaz baston adıyla simgeleştirilmesini kararlaştırır. Bu uygulama giderek yaygınlaşır ve körlerin kullandığı baston, beyaz baston olarak anılmaya başlar. John Kenndy zamanında 1963’te 15 Ekim günü, “Beyaz Baston Güvenlik Günü”olarak ilan edilir. Hatta Beyaz Baston Yasası çıkarılarak beyaz baston kullanımının hem kullanıcılar hem de muhatapları tarafından uyulması gereken kuralları saptanır. Sonunda 1969 yılında Srilanka’nın başkenti Colombo’da toplanan Dünya Körler Federasyonu 15 Ekim gününü, tüm dünyanın körleri için Beyaz Baston Körler Günü olarak kabul eder.
BEYAZ BASTONUN KÖRLER İÇİN ÖNEMİ
Her şeyden önce körler için bağımsızlığı ve özgürlüğü temsil eder beyaz baston. Diğer insanlar için ise, körlüğü temsil eder. Kamuoyu körü, beyaz bastonuyla tanır.
İkinci olarak körün güvenliğini sağlar beyaz baston. Çukurları, engelleri algılayarak onlardan sakınmasının olanağını sağlar. Bu sayede mesafeleri ve engelleri aşarak hedefine ulaşmasını mümkün kılar.
Beyaz bastonlu körü görenler için bir “dikkat” işaretidir beyaz baston aynı zamanda. Onu gören yaya, gereksinmesi varsa yardıma koşabilir. Onu gören sürücü, bir kazaya meydan vermemek için daha dikkatli davranabilir.
Kör için bir öz-güven aracıdır beyaz baston. Beyaz baston sayesinde kimseye gereksinim duymadan ya da bağımlı olmadan hareket edebilen kör, giderek kendine olan güvenini pekiştirir. Dışardan gözlemleyenler için ise, köre saygı ve hayranlık duymanın aracıdır beyaz baston. Öyle ya, hiç kimseye minnet etmeden ve çekinmeden beyaz bastonunu çekip yürüyen kör, ne denli saygıya değer biridir. Ne denli hayranlık uyandırır bu kendine güvenli kişilik.
Hasılı beyaz baston, körlerin en yalansız dili ve en dolayımsız sembolüdür. O aynı zamanda en yalın iletidir kamuoyuna: işte ben buyum, körüm. Körlüğümden utanmıyor, ezilmiyorum. Kimseye yük olmadan mesafeleri aşıyor, hedefime ulaşıyor ve özgürlüğümü yaşıyorum.
Binlerce yıl önce onunla düştüm yollara yollara; aştım dağları dağları. Bugünkü ufku aydınlatan şafaklara ulaştım. İşte ben onunla güçlüyüm. Onunla yeni ufuklara doğru yürüyor, koşuyorum.