“ÇALIŞMA AHLAKI” ve GÖLLERİMİZ!
Ne alaka diyenler olacaktır. İş hayatındaki davranışları yönlendiren, onlara rehberlik eden etik prensipler ve standartların toplamına “mesleki etik” denilmektedir. “Belirli bir meslek grubunun, meslek üyelerine emreden, onları belli kurallarla davranmaya zorlayan kişisel eğilimlerini sınırlayan, yetersiz ve ilkesiz üyeleri meslekten dışlayan, mesleki rekabeti düzenleyen ve hizmet ideallerini korumayı amaçlayan mesleki ilkeleridir” der. İş hayatı içerisinde doğru davranış biçimlerini uygulamak, dürüst, adil, eşit ve tarafsız olmak, yalan söylememek meslek etiğinin temel ilkelerindendir.
Çalışma ahlakı kişisel çıkar için yalan söylemeyi/ gerçekleri saptırmayı değil; yalandan uzak durarak üstlerine ve altlarına tam bir güven sağlamak zorunda değil midir? Örneğin göllerle ilgili çalışma yapmaktaysanız, hiçbir çıkar/gelecek düşünmeden; gölle görevinle ilgili gerçekleri; amirliğiniz- memurluğunuz- bilim insanlığınız vb. durumlarda gölün geleceği ile ilgili yapılması gerekenler için doğru davranış biçimlerini uygulamak, dürüst, adil, eşit ve tarafsız olmak, yalan söylememek gerekmez mi? Örneğin; görev sahanızı oluşturan konu ile ilgili bilimsel ve görünen gerçekleri görmezden gelip, yanlışı savunmak yerine bu konudaki çalışmalarının her cephesinde dürüstlük sergilemesi gerekmez mi? Aynı konu üzerinde çalışanlarla kurdukları ilişkiler ve kurum dışındaki temasları samimi ve hakkaniyetli olması, yürütülen bütün çalışmalarda güvene yardımlaşmaya itimada dayalı bir güven ortamı sağlanması gerekmez mi? Bunlar olması gereken, iş yaşamında aranan meslek etiği ilkeleri olarak bilinmektedir.
İyiler etiğe uygun olanlar baş tacı ve yarası olup da gocunan insanalar olmayacaktır da.. Son zamanlarda bazı kişiler çalışma hayatında etkili ve yetkili iken doğruyu söylemediklerini emekli olduklarında söylemeye çalışmaları içinde olmaları… Göller yok olduktan sonra söyleseler ne işe yarar? Hani derler ya “başına taş düşmüştür” veya “hidayete ermiştir” de. Neden etkili ve yetkili iken başlarına taş düşmez ve hidayete ermezler?!. Böyle insanlara sıklıkla rastlanmakta… İnandırıcı olmakta mıdırlar! Tanımayanlar için belki! Hatta bunlar akademisyenlere bile “yapılması gerekenlerle “ ilgili dersler de verirler. Efendi aktif görevdeyken neredeydin…
Bu söylediklerini etkili ve yetkiliyken yerine getirip söylesen ve sizi uyaranlara karşı çıkmasan bu gün buna ihtiyaç duyulur muydu? Göller vb bu hale gelir miydi? Bir eksiklik bir yanlış yok mu? Ha vicdan muhasebesi ve “günah çıkarmaksa” ! Çok yıllar öncesi söylemişler; "Çalışma ahlakının geliştiği toplumun refah düzeyi; bu ahlakın zayıf ya da mevcut olmadığı toplumlara kıyasla daha yüksek olacaktır." diye de... Her makama çeşitli yollarla gelebilirsiniz; önemli olan vicdanla, etikle beraber olmanız… Yaşam çok kısa, amirlik memurluk yöneticilik an meselesi; ileride bu malum hepimizin bildiği insanlar gibi; vicdanınızın sıkışmaması ve “günah çıkarmamak” için herkesin içinde olan doğruluk ve etik davranışlar içinde görev yapmaktır. Korkmadan, beklentisiz! Doğada kaybedilenin geri gelmesi çok ama çok zordur… Binlerce yıl alır…Eğer göller bu gün bu hale gelmişse ; bence çoğu nedeni “meslek etiğini” anlamaktır… Ne mutlu ve ne huzur bu konuda yarası olmayanın mutlu olması, yarası olanında düştüğü hallerse! Dedim ya mesleğinin gereğini “çalışma ahlakıyla” yapanlar insanlığın baş tacı…
Saygılarımla