Tarih: 12.09.2023 15:17

Demokrasinin Kara Lekesi: 12 EYLÜL

Facebook Twitter Linked-in

12 Eylül Türk demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçen darbenin yıldönümü. Türk demokrasisine anayasa kılıfı adı altında "deli gömleği!" giydirilmesinin üstünden 43 yıl geçti.

FİŞLEMELER, İDAMLAR, HAPİSLER 

12 Eylül tarihinde yönetime el koyan darbeciler siyasi ve toplumsal hayatın üstünden buldozer gibi geçti. 1980 darbe sürecinde tüm temel hak ve özgürlükler askıya alındı, başbakanından muhalefet partisi liderine kadar binlerce insan cezaevlerine gönderildi.

Bu süreçte1 milyon 683 bin kişi fişlendi, 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı, 7 bin kişi için idam cezası istendi, 517 kişiye idam cezası verildi, 50'si asıldı, 30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı, 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı.

YÖNETİMİ BIRAKTILAR AMA 

Darbeciler 12 Eylül 1980'de el koydukları yönetimi yaklaşık 3 yıllık sürenin sonunda 6 Kasım 1983 seçimleri ile sivillere bıraktı. Ancak 1982 Anayasası sayesinde sivil siyasetin hep ensesinde olup nefes almasına izin vermedi. Anayasaya yerleştirilen maddeler ile asker, yargı, bürokrasi vesayeti kurulurken sona erdiği söylenen darbe dönemi yıllarca devam etti.

Anayasa, yeni darbelere de zemin hazırladı. Türk demokrasisi, 28 Şubat post modern darbesi ile ağır yara aldı. 15 Temmuz hain darbe girişimini ise Cumhurbaşkanı ile omuz omuza veren ve ölümü göze alan millet savuşturdu. AK Parti'nin ilk yılları da dahil olmak üzere asker ve yargı sürekli sivil yönetimin önünü kesti.

Darbe yönetimi, 43 yıl önce yeni bir anayasa hazırlanması için Danışma Meclisi kurdu ancak asıl söz sahibi Milli Güvenlik Konseyi oldu. Anayasa, 'Danışma Meclisi' tarafından hazırlanıp 'Kurucu Meclis'ce kabul edilmiş gibi görünse de son söz hep darbeci beş generalin iki dudağı arasındaydı.

Yeni Anayasa halk oylamasına sunulurken de durum değişmedi. Vatandaş üzerinde baskı oluşturması için zarflar, oyların rengi belli olacak kadar şeffaf materyalden yapılmıştı ve sonunda yüzde 92 gibi bir oyla Anayasa kabul edildi. 

1982 ANAYASASI'NIN RUHU 

1982 Anayasası özgürlükçü bir ruh yerine "yasakçı, otoriter, çoğulcu demokrasiye dayanmayan, vesayetçi, devlet otoritesini artıran, özgürlükleri sınırlayan bir ruh taşıyordu. 1987 yılından bu yana yapılan tüm değişikliklerin hemen hemen hepsi özgürlükler ile ilgili olmasına karşın istenen sonuç tam manasıyla elde edilemedi.

Anayasanın en önemli amacını, "siyasetin alanının daraltılması ve ülkeyi seçilmişler değil vesayet kurumlarının yönetmesi" oluşturuyordu. Bunun için MGK, Anayasa Mahkemesi, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, DGM'ler, YÖK anayasal vesayet kurumları olarak biçimlendirildi.

ÖZEL KORUMA BİLE VARDI 

12 Eylül darbecileri ve cunta ile birlikte hareket eden tüm bürokratlar, anayasanın geçici 15'inci maddesi ile koruma altına alındı. Türkiye bu yüzkarası durumdan 30 yıl sonra 2010 referandumu ile kurtulabildi. 12 Eylül darbecilerinin mahkeme karşısına çıkartabildi. 

 

SİYASET VAR AMA PARTİLERE YASAK 

Kendini koruma altına alan darbe yönetimi anayasa ile siyasetçi ve vatandaşa karşı baskıcı bir sistem kurdu. Temel hak ve özgürlükler Anayasa'da uzun uzun tarif edildi. Maddelerin sonundaki "ama" ile başlayan cümlelerle hepsi geri alındı. Eski başbakanlar merhum Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, muhalefet partisi liderleri merhum Necmettin Erbakan ve Alparslan Türkeş başta olmak üzere birçok siyasi aktör yasaklıydı. Vatandaşın Siyasi yasakların kalkması bile yıllar sonra referandum ile mümkün oldu.

19 PAKETLE 184 DEĞİŞİKLİK 

Türkiye'ye adeta deli gömleği giydiren, darbelere altyapı oluşturan 1982 Anayasası, kabul edilmesinden bu yana geçen 41 yıllık süre içinde 19 kez ama kısmen değiştirildi. Toplamda ise 184 değişiklik yapılmış oldu. En köklü değişiklikler 2000'li yıllardan sonra gündeme geldi.

15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası yapılan değişiklikler bile vesayetin izlerini silme çabasını içeriyordu. Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçerek tarihi bir adım atmış olsa da yeni ve sivil anayaysa olan acil ihtiyaç hala devam ediyor.

VESAYET KURUMLARI 

1982 Anayasa'nın temel vesayet kurumları şöyle:

CUMHURBAŞKANI VE 367 KRİZİ 

Vesayet kurumlarının başında o günkü Cumhurbaşkanlığı makamı geliyordu. Bu makama, devlet elitleri adına TBMM ve iktidarı kontrol rolü verilmişti. Bu nedenle cumhurbaşkanlığı seçimleri hep sancılı oldu. 367 krizinin yaşanmasına neden olan da buydu. Cumhurbaşkanlığına asker ya da "icazetli biri" yerine halkın seçtiği kişinin gelmesi projesine büyük bir direnç oluşmuştu. Önce cumhurbaşkanını halkın seçmesi, arkasından da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi değişiklikleriyle bu sancılı dönem tarihe karıştı.

MGK VE KRİZLERİ 

İkinci vesayet kurumu ise Milli Güvenlik Kurulu'ydu. MGK, iktidar ve Meclis üzerinde bir güç oluşturdu. MGK zaman içinde gittikçe güçlenerek önemli kararlardaki tek adres haline geldi. 28 Şubat post modern darbesi bu kurum eliyle hayata geçirildi.

 

 

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —