Kısa adı DİN – BİR – DER olan Din Görevlileri Derneği Isparta Şubesi Başkanı Süleyman Zengi, Kurban Bayramı münasebetiyle bir kutlama mesajı yayınladı.
Başkan Zengi mesajında şu görüşlere yer verdi; “Unutmamalıyız ki, bir Hz. İbrahim’i Teslimiyetle bir Hz. İsmail’i sabırla yeryüzündeki bütün mazlumlar ellerinden tutacak Saadet iktidarını beklemektedirler.
KURBAN, Hz. Adem (A.S)’dan günümüze kadar birçok toplum ve dinde bir ibadet ve ritüel olarak değişik şekillerde gerçekleştirilmiştir. Biz Müslümanlar olarak kurban kesmek, Rabbimize şükür, taat ve teslimiyetimizin bir ifadesidir.
Bizler yüce yaratıcımıza kurbanlarımızı arz ederek, acziyetimizi dile getiririz. Kurbanlarımızı fakir-fukara, dost ve akraba ile paylaşmamızda bu ibadetimizin hikmetlerindendir. Zira bayram günlerinde sevinç ve mutluluğumuzu paylaşmamız bizleri daha mutlu eder, mutlu oldukça da paylaşmaya sevk eder. Bir olmanın huzuru birlik olmanın dirliği ile sevincimizi bütün insanlar ile paylaşırız.
Kurban Bayramı, dinimizin beş esasından biri olan Hac ibadeti ile iç içedir. Dolayısıyla aynı günlerde Hac, Bayram ve Kurban birlikte yaşanır.
KURBAN VE TESLİMİYET
Kulluk teslimiyeti gerektirir. Teslimiyetten kastımız kişinin Alemlerin Rabbi olan Allah’a ve O’nun emirlerine gönülden bağlanması, boyun eğmesidir. Kul bu teslimiyetini ibadetleri ile ispat eder.
Bu çerçeveden bakıldığında namaz, teslimiyetin bir ispatıdır. İftitah tekbiriyle beraber dünya ve içindekileri kalbinden ve zihninden çıkaran kul, tüm benliğiyle Allah’a yönelmiş, O’nun sonsuz kudreti karşısında boyun eğmiş olur. Kulun kıyamda elini bağlayışı, kıraat edişi, rükû ve secdeye gidişi hep teslimiyetinin farklı safhalarını temsil eder.
Oruç, hac, zekât ve diğer bütün ibadetler birer teslimiyet ifadesidir. Ancak teslimiyeti en güçlü şekilde sembolize eden ibadet kurbandır. Zira kurban, İbrahim a.s. ile evladı İsmail a.s.’ın Hakk’a teslim olmak konusunda gösterdikleri hassasiyetin hatırasını ve bereketini taşır. İman edenler de kurbanla aynı teslimiyeti sembolik anlamda ortaya koyar, ispat eder. Kul bu ibadeti yerine getirirken gönül dili ile:
– Ya Rabbi, bu can senin yoluna fedadır. Eğer benden canımı isteseydin (Hz. İsmail gibi) seve seve verirdim. Lakin sen hayvan boğazlamamı emrettin, ben de bu emrini yerine getiriyorum, diye seslenir.
TESLİMİYETİN ZİRVESİ
Hz. İbrahim a.s., oğlu İsmail a.s.’ı kurban etmek üzere götürdüğünde, evladı bu duruma itiraz etmek yerine tam bir teslimiyet göstermişti. O kadar ki, İblis kafa karıştırıcı sorularla yoluna çıkmasına rağmen İsmail a.s. zerre kadar taviz vermemişti. Cenab-ı Hak da O’nun bu teslimiyetine karşılık, canına bedel olarak boğazlanması için bir koç göndermişti.
İşte o gün bugündür kurban kesileceği zaman Hz. İsmail a.s.’ın teslimiyeti gelir akla. O ne büyük bir teslimiyettir ki çocuk yaşta olmasına rağmen hiç düşünmeden Rabbinin emrine boyun eğmişti. O ne büyük bir teslimiyettir ki şeytanın fısıltıları karşısında zerre kadar sapma yaşamamıştı. O ne büyük bir teslimiyettir ki ölüme giderken dahi endişe ve korku duymamıştı.
Hz. İsmail a.s.’ın bu duruşunu şu ayet-i celilede net bir biçimde görüyoruz:
“(İsmail) kendisiyle birlikte koşup yürüyecek yaşa gelince İbrahim ona; ‘Yavrum, ben rüyamda seni boğazladığımı gördüm. Düşün bakalım ne dersin?’ dedi. O da, ‘Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın.’ dedi. (Saffat, 102)
Bu vesileyle kendimize dönüp bir bakalım. Diyelim Allah için kurban edilmemiz emredilecek olsaydı, kaçımız Hz. İsmail a.s. gibi davranabilirdik? Kaçımız ölüm karşısında bu denli cesaret gösterebilirdik? Kaçımız şeytanın söylediklerine kulağımızı kapatabilirdik? Böyle bir emre tam manasıyla teslimiyet gösterebilir miydik? Ve kaçımız Allah rızası için emir olunduğumuz kurbanımızı layıkıyla yerine getirebiliyoruz? İşte tam bu nokta da ki her şeyimizle imtihan olunduğumuz bu dünyamızda Müslümanlar hac ve kurban ibadetine hazırlanırken, İslam ve İnsanlık dünyasında ise tarihin en acı imtihanı yaşanmaya devam etmektedir. Son iki senedir yer yüzünde yaşanmakta olan Covit 19 ve diğer çeşitli hastalıkları yüzünden “Önceki yıllarda ki gibi olamasa da bulundukları coğrafya yapısı itibariyle Hac vazifesini yerine getirmeye çalışan yüz binlerce Müslüman hac ibadeti ve Kurban Bayramı vesilesi ile Mekke-i Mükerreme’de, Arafat’ta, Mina’da gözyaşları içinde yalvarıp yakaracaklar ama İslam âleminde akan kan ve vahşet devam edecek. Müslümanlar İslam düşmanlarının oyununa gelip birbirini öldürecek. Bu nasıl Müslümanlık, bu nasıl bir gaflet. Bu nasıl bir duyarsızlıktır ki İslam ülkeleri yöneticilerinin bütün ihtilafları bir kenara bırakarak, bir araya gelmesi artık kaçınılmaz bir zorunluluktur. Kurban kanından çok insan kanının aktığı bir coğrafyada, hiç kimse bu sorumluluktan kaçamaz.
BİZİM HALİMİZ NİCEDİR?
Mübarek Kurban Bayramı teslimiyetimizi yeniden sorgulamamız için bir fırsattır. Çünkü Müslüman olduğunu söylemek, teslimiyet iddiasında bulunmaktır. “Ya Rabbi bütün varlığımla senin emrindeyim, buyur” demektir. Dolayısıyla her iddia gibi bu da ispat ister.
Tam bu noktada soralım kendimize; ibadetlerimizi ihlâs ve teslimiyet içerisinde yerine getirebiliyor muyuz? Malımızdan, sevdiklerimizden Allah yolunda fedakârlık yapabiliyor muyuz? Gerektiğinde canımız dahil, her şeyimizi O’nun yolunda feda edebilecek durumda mıyız? Yani teslimiyetimiz ne durumda?
Hz. Âişe r.anha’dan rivayet edildiğine göre, Rasulullah s.a.v. şöyle buyurmuştur:
“Âdemoğlu kurban kesme gününde Allah katında kan akıtmaktan daha sevimli bir amel işlememiştir. O kurban, kıyamet günü boynuzları, kılları ve tırnaklarıyla gelecektir. Kurbanın kanı yere düşmeden önce Allah katında hemen kabul olunur. Bu sebeple kestiğiniz kurbanlardan dolayı sıkıntı değil, gönlünüz hoş olsun.” (İbn Mâce, Edahî: 3)
Hz. Âişe r.anha validemizden aktarıldığına göre Rasul-i Ekrem s.a.v. ve ailesi Kurban Bayramında bir koyun kesmişlerdi. Kurbanın payları fakirlere dağıtıldıktan ve misafirlere ikram edildikten sonra Efendimiz s.a.v. bir ara sordu:
– Âişe, ondan geriye ne kaldı?
– Sadece bir kürek kemiği kaldı.
Bunun üzerine Allah’ın Rasulü s.a.v.:
– Demek ki bir kürek kemiği hariç hepsi duruyor, buyurdu.
Unutmamalıyız ki, bir Hz. İbrahim’i Teslimiyetle bir Hz. İsmail’i sabırla yeryüzündeki bütün mazlumlar ellerinden tutacak Saadet iktidarını beklemektedirler.
Bu vesile ile dünyanın çeşitli yerlerinde İslam ile şereflenmiş ve fakaaat firavuni bir eziyet ve zulüm ile yurdundan yuvasından aile ve çocuklarından uzaklaştırılmış ve uzaklaşmış mazlum hale düşmüş ve düşürülmüş Müslüman kardeşlerimizin, Tüm dünya Muhammed Ümmetinin, Isparta’mızda ve Türkiye’mizde yaşayan kardeşlerimizin Mübarek Kurban bayramını tebrik ederiz..
Gayret bizden tevfik Allah'tandır.
Zafer inananlarındır ve zafer çok yakındır.”