Tarih: 28.10.2020 08:20
Din Görevlileri Birliği Derneği Isparta Şube Başkanı Süleyman Zengi;
Fransa'yı
İnsanlığa Davet
Ediyoruz
Din Görevlileri Birliği Derneği (DİN – BİR – DER) Isparta Şube Başkanı Süleyman Zengi, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’in karikatürlerini çizdirip şehrin çeşitli binalarına asan Fransa Cumhurbaşkanı Macron’a sert tepki göstererek, tüm İslam aleminin bu akşam idrak edeceğimiz Mevlid Kandilini kutladı.
Başkan Süleyman Zengi, konu ile ilgili olarak yaptığı açıklamada; “Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! O sadece, onların işini bir güne erteliyor ki, o gün gözler dehşetten dışarı fırlamış; başları yukarıya kalkık, bakışları bir noktaya sabitlenmiş, zihinleri bomboş kalmış olarak toplanma yerine koşarlar." İbrahim 42, 43 Hak-batıl mücadelesi, ilk insan ve peygamber Hz. Adem (AS) ile başlamış, çağlar boyu devam ederek günümüze ulaşmıştır. İslam düşmanları dün olduğu gibi bugün de hak ve hakikate karşı saldırılarını sürdürmekte, her fırsatta İslam'a, Müslümanlara, Kur'an'a ve Allah Resulü Hz. Muhammed'e kin ve nefret kusmaya devam etmektedir.
Hz. Adem'den bu yana her daim batılın temsilciliği ve sözcülüğünü üstlenen Batılı emperyalist devletler, tarihteki emsalleri gibi İslam ve Müslümanlar aleyhine din, siyaset, ekonomi, medya, kültür, aile ve daha birçok alanda çok yönlü bir saldırı içerisindedir. Son günlerde Avrupa'da Müslümanlara yönelik artan şiddet, özellikle Almanya ve Fransa’da giderek tırmanmakta, saldırılara her an bir yenisi eklenmektedir. Fransa'da daha önce kâinatın Efendisi Hz. Muhammed (SAV)'e yönelik yayınlanan ve Müslümanların yoğun tepkisini çeken karikatürlerin bu kez devlet binalarına asılması, saldırılara resmi bir boyut kazandırmıştır. Her türlü insanilikten uzak bu tutum, bir akıl tutulması ve Müslümanları tahrik etmeye, dünya barışını bozmaya yönelik apaçık bir provokasyondur. Geçmişi vahşet ve katliamlarla dolu Fransa'nın akıl ve insanlık dışı bu provokasyonu da tıpkı daha öncekiler gibi sonuçsuz kalacak ve İslam'a olan ilgi ve yönelişi artırmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Müslümanların birlik ve beraberlikten uzak olması, İslam Birliği gibi uluslararası kurumların yokluğu ve yöneticilerinin ABD, Avrupa, Rusya, Çin ekseninde yörünge siyaseti izlemesi... bütün değerlerimizi sahipsiz bırakmakta, bu saldırılara fırsat ve cesaret vermektedir.
Müslümanlar ve İslam dünyası derhal harekete geçerek hakka dönmeli ve bu tür saldırılara karşı yaptırım uygulayabilecek uluslararası kurumları kurmalıdır. Aksi takdirde tepkimiz kınamaktan öteye geçmeyecek ve yaramıza merhem olmayacaktır. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimizin (SAV) Mevlidi’ne sayılı günler kala yapılan bu saldırıyı şiddetle kınıyor, İslam düşmanlarını insafa, izana ve insanlığa davet ediyoruz. Kafirler, zalimler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır. Onurların ayaklar altına alındığı bir çağda Yeni bir mevlid kandili Yeryüzünde önemli gelişmelere sebep olan bu kutlu doğum, insanlık tarihinin en önemli olaylarından birisidir. Çünkü onun dünyaya geldiği dönemde, insanlar her türlü değer ölçülerini yitirmiş, yollarını şaşırmışlardı.
Küfür ve haksızlık gönülleri karartmış, Allah’a giden yoldan uzaklaştırmıştı. Sosyal hayat bozulmuş, ahlak tamamen kokuşmuştu. Kadınlar esir muâmelesi görüyor, bir eşya gibi alınıp satılıyor, kız çocukları acımasızca diri diri toprağa gömülüyordu. Dünyada insanın en çok ihtiyaç duyduğu şey olan huzur, can ve mal güvenliği kalkmış gibiydi. Dünyanın bir çok köşesi kanlı boğuşmalara sahne oluyordu. Cihanın ıslâhı bir peygamberin gönderilmesine muhtaçtı. Bütün ümitler, Yahudi ve Hıristiyan dinlerinin müjdelediği âhir zaman peygamberine yönelmişti. Bütün dünya karanlıklar içinde, bu kurtarıcının gelmesini dört gözle bekliyordu. İstiklâl Marşı’mızın şâiri merhûm Mehmet Akif ERSOY "Bir Gece" adlı şiirinde bu muazzam ve mübârek olayı şöyle tasvir eder: Ondört asır evvel, yine böyle bir geceydi, Kumdan ayın on dördü, bir öksüz çıkıverdi! Lâkin, o ne hüsrandı ki; hissetmedi gözler, Kaç bin senedir, halbuki, bekleşmedelerdi; Bir kerre, zuhur ettiği çöl en sapa yerdi; Bir kerre de mâmûre-i dünya, o zamanlar, Buhranlar içindeydi, bugünden de beterdi.
Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta; Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi! Fevzâ bütün âfâkını sarmıştı zeminin, Salgındı, bütün şark’ı yıkan tefrika derdi. Derken büyümüş, kırkına gelmişti ki öksüz, Başlarda gezen kanlı ayaklar suya erdi! Bir nefhada insanlığı kurtardı o mâsum, Bir hamlede kayserleri, kisraları serdi! Aczin ki ezilmekti bütün hakkı, verildi; Zulmün ki, zeval aklına gelmezdi, geberdi! Âlemlere rahmetti evet şer-i mübîni, Şehbâlini adl isteyenin yurduna gerdi. Dünya neye sahipse, onun vergisidir hep; Medyun ona cemiyeti, medyun ona ferdi. Medyundur o Mâsuma bütün bir beşeriyyet... Ya Rab, bizi mahşerde bu ikrar ile haşret. İşte Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S) böyle bir zamanda dünyaya gelmişti. Bu gecenin sabahı gerçekten de nurlu bir sabahtı. İnsanlık için yepyeni bir gün doğmuş, aydınlık bir devir açılmıştı. Bir fazilet güneşi ve hidayet meşalesi olan sevgili Peygamberimizin gönderilişi, Yüce Allah’ın bütün insanlara en büyük nimetlerinden birisidir. Bu hususta Kur’anı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır.
“İçlerinden, kendilerine Allah’ın ayetlerini okuyan, kendilerini temizleyen, kendilerine kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle Allah, mü’minlere büyük bir lütufta bulunmuştur. Halbuki onlar önceleri apaçık bir sapıklık içindeydiler.” (Al-i İmran, 164) Kur’anı Kerim’in ifadesiyle O, Alemlerin Rabbinden “Alemlere Rahmet olarak gönderildi.” Enbiya 107 Hz. Peygamber yirmi üç yıllık peygamberlik dönemi boyunca putperestliğin yerine tevhidi, zulmün yerine adâleti, düşmanlığın yerine kardeşliği, sürtüşmenin yerine dayanışmayı getirme gayreti içinde olmuştur. Toplumda barışın hâkim olmasını hedeflemiştir. Doğruluk, nezâket, güvenilirlik, adâlet, hoşgörü ve cömertlik gibi ahlâkî davranışlarıyla insanlara örnek olmuştur. Buna karşılık; kan dâvâsı, gasp, soygun, şiddet, intikam, kin beslemek, içki, kumar, hırsızlık, yetim malı yemek, yalan, gıybet, çekememezlik, koğuculuk gibi fert ve toplumun huzurunu bozan davranışlarla mücâdele etmiştir.
Bütün bu faaliyetlerin sonucu olarak, vahyin ışığında, mükemmel kişiliğiyle ekonomik, sosyal, kültürel ve ahlâkî alanlarda gerçekleştirdiği faaliyetler sayesinde “cahiliyye” olarak nitelendirilen ve temel özellikleri; bilgisizlik, putperestlik, kabîle asabiyeti, zorbalık, zulüm, haksızlık, başıbozukluk, merkezî otoriteden yoksunluk, adaletsizlik, barış ve nizamdan uzak bir hayat, çocukları öldürmek, vahşiyâne hareketler, kan dâvası gibi davranışlar olan bir dönemi kapatarak, yerine barış ve huzurun hâkim olduğu yepyeni bir toplum oluşturmuştur. “Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim” buyuran Hz. Peygamber’in, gerçekten güzel ahlâkla yoğrulmuş hayat tecrübesini araştırmaya, ondan yararlanmaya, her zaman olduğu gibi bugün de çok ihtiyacımız vardır. Sevgili Peygamberimiz’i, onun güzel ahlâkını, davranış ve uygulamalarını, gelişen dünya şartlarına yön verecek, insanlığın problemlerine çözüm getirecek Kur’an-ı Kerim zenginliği ile yeniden tanımalı ve tanıtmalıyız. O’nun hayatı, muhabbet, şefkat, fazilet, ihlâs ve samimiyet dolu bir hayattır. O, insanlığa, Allah’ın en mükemmel ve son dini olan İslâmiyeti tebliğ etmiş, Yüce Allah, kullarına olan nimet ve ihsanını onunla tamamlamıştır.
O, insanları bir tek Allah’a iman etrafında toplanmaya dâvet etmiş, muhabbet ve şefkatle birbirine bağlı, fazilet sahibi bir İslâm topluluğu meydana getirmiştir. Onun büyüklüğü ve başarısı; en güzel usullerle doğru yollardan insanlığı iyiliğe dâvet etmesindendir. Bu geniş kapsamlı tanıma ve tanıtma, anlaşmazlıklar, siyâsî, felsefî ve ideolojik çalkantılar, ihtiraslar, savaş korkusu, maddî keşmekeşlik içinde çalkalanan ve bunalan insanlığa bir rahatlama ve huzur getirecektir. İnsanlık aradığı güven, huzur ve mutluluğu onda bulacaktır. Muazzez Peygamberimizin doğumunu anarken, yalnız mevlid okumak, ilâhiler söylemek ve kandil simidi dağıtmak yeterli değildir. Onun doğumunu anmaktan asıl maksat, evrensel olan risâletini, yüksek ahlâkını, fazîletini, adâlet ve doğruluğunu hatırlamak ve bunları hayatımızda uygulama azmini tazelemektir. Yüce Allah’ın sevgisine, hoşnutluğuna ve bağışlamasına ermenin yegâne yolu, Hz. Peygamber’in yolundan gitmektir. Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulur: “(Ey Muhammed!) De ki: Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.
Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” Bu âyette de belirtildiği gibi, Allah’ı hoşnûd etmek, O’nun Peygamberine uymak ve onu örnek almakla mümkündür. Suriye’de iki çocuğun, ölen anne-babasının arkasından tozlanmış yüzlerindeki gözlerinden akan gözyaşlarının ciğerimizi sızlattığı bir çağdayız Ya Rasulüllah. Katleden ümmetindenmiş, öyle olduğunu iddia ediyor. Katledilenler Senin ümmetin Ya Habiballah Medeniyet çağında yaşıyormuşuz, öyle söyleniyor Ya Kerimallah. Dünyada kurulun birlikteliğin beş ana üyesinden ikisi kabul etmediğinden dolayı dünyada zulüm arşa dayanıyor Ya Nur-u Ayn. Ümmetin bir arada olamadığı için her türlü problem onların başında bu gecede Arif Nihat Asya’nın naatındaki sesleniş ile sesleniyoruz. Gel, Ey Muhammed, Bahardır… Dudaklar ardında saklı Aminlerimiz vardır… Hacdan döner gibi gel; Miraç’tan iner gibi gel; Bekliyoruz yıllardır. Dünyada yer altı zenginlikleri için ülkelerindeki onurlar ayaklar altında. Hele hele Müslümanların ülkeleri işgal ediliyor. Ya Rabbi! Kardeşlerimiz ne zorluklar içinde.
Yeniden bir dirilme, yeniden bir birliktelik, yeniden bir olabilme duamızı bu gecede sana arz ediyoruz. Ya Rabbi! Habibin hürmetine habibin yolunda birlik ve beraberliğimizi daim haline getirmede bize yardım et. Ya Rabbi! Bu gece Alemlere Rahmet olarak gönderdiğin Efendimiz Hürmetine bizlere Rahmet eyle. Ey Allah’ım bu gecede İnsanlığa gönderdiğin şefkat numunen Peygamberimiz hürmetine şefkatini Ümmeti Muhammed’e indir. Cahiliye döneminde gönlü ateşlerde etrafı cehennemde olan İnsanlığın yüreklerine su serptiğin gibi devrin yangınında yanan Müslümanlar üzerine rahmet yağmurlarını yağdır. Cahiliye adetlerinde inim inim inletilen yetimleri ve muhtaçları sevindirdiğin gibi bu günde yetimleri muhtaçları sevindir.
Bu gecede yeniden Efendimizin nurunu kalbimize doldur. Bu gecede yeniden bizi Efendimize kavuştur. Sevgililer Sevgilisi geldiği bu gece de Ahmed-i Mahmud-u Muhahmmed (S.A.S.) Efendimiz alemlere teşrif ettiği bu gecede sana yalvarıyoruz. Ne olursun bu mevlidi bize Mevlid eyle. Yeniden bir başlangıç için bize fırsat ver. İnsanlık onurunu ayaklar altına alanlara ise artık fırsat verme. Bizi birbirimize ram eyle. Bizi birbirimize dost kıl ki; artık ayrılmayalım. Efendimiz olmadan her dönem cahiliye dönemidir. Nitekim O (S.A.S) dünyaya teşrif etmeden, insanları şereflendirmeden öncede insanlık cahiliye devrini yaşıyordu. O (S.A.S) geldi insanlık birer yıldız gibi parlamaya ve ötelere ışık tutmaya başladı. Şimdi yeniden ışıklandıralım. Cahiliye döneminde insanlık diri diri kız çocuklarını toprağa gömüyordu. Şimdi insanlar diri diri toprağa gömmüyorlar mı? Mısırda yaşananları unutmamalıyız. Libya’da yaşananları unutmamalıyız. Irak’ta yaşananları unutmamalıyız. Suriyede hala daha yaşananları asla unutmamalıyız. Myammar’da Arakan bölgesinde yaşananları unutmamalıyız.
Dünyanın çeşitli yerlerine bulundukları yerlerde adilâne bir hak arayışı ve çözüm bulamayıp hicret etmiş olan Din kardeşlerimizi, Vatanlarına yeniden Saadetler içinde dönmesini ve yeniden huzur ve yeni bir Türkiye’nin tesisin için önce Hâk ve sonra da halk adına önce sevdikleri Vatanları ile sonra da sevenleri ile kavuşmalarını Canı gönülden ister, vatanımız içinde iftiraya maruz kalarak adaletsizlik içinde ceza evlerinde çürümeye terk edilmiş olan Din kardeşlerimize de en kısa sürede Rabbimizin Adaletiyle muamele görüp yeniden hürriyetlerine kavuşmalarını dileriz” dedi.
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —