Kısa adı DİN-BİR-DER olan Din Görevlileri Birliği Derneği’nin olağan genel kurulu yapıldı. Genel Başkan Muhittin Hamdi Yıldırım’ın tekrar Başkan seçildiği genel kurulda Isparta’yı Derneğin Isparta Şubesi Başkanı Süleyman Zengi, Başkan Yardımcısı Adem Oflaz ve diğer delegeler temsil etti
Genel Kurul’da konuşan Din Görevlileri Birliği Derneği (DİN-BİR-DER) Genel Başkanı Muhittin Hamdi Yıldırım, Hakk’ı üstün tutan adil bir nizam için çalıştıklarını ifade etti. Din Görevlileri Birliği Derneği (DİN-BİR-DER) 5’inci Olağan Genel Kurulu ESAM Genel Merkezi’nde gerçekleştirildi. Pandemi kurallarına uygun olarak yapılan Genel Kurul’da DİN-BİR-DER’in faaliyetleri, İslâm aleminin sorunları ve çözümleri üzerine görüşler paylaşıldı.
Pandemi tedbirleri dolayısıyla sınırlı sayıda katılımcı ile gerçekleştirilen kongreye Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri başta olmak üzere Şube Başkanları, delegeler ve üyelerin yanı sıra Saadet Partisi GİK Üyesi Yakup Budak ve DİNBİRDER Hukuk Müşaviri Yılmaz Bölükbaşı da katıldı.
Genel Kurul açış konuşmasını gerçekleştiren DİN-BİR-DER Genel Başkanı Muhittin Hamdi Yıldırım, Türkiye’de hem maddi hem manevi alanda büyük erozyonlar ve çözülmeler yaşandığına dikkat çekerek çözümün Hakk’ı üstün tutan adil bir nizamın kurulmasından geçtiğini söyledi. Cemaat, tarikat ve sivil toplum kuruluşlarına işaret eden Yıldırım “Ülkemizde varlığını sürdüren cemaatler ve tarikatlar İslâm’ın gösterdiği kardeşlik esaslarını düstur edinip yaraları tedavi ederek, İslam’da ittifakı sağlama çalışmaları yapacağı yerde, maalesef maddi menfaatler peşinde koşmakta birçoğu ülkemizin sürüklenmekte olduğu korkunç felaketi dahi göremeyecek bir durumdadırlar. Ülkemizde Rahmetli Erbakan Hocamızın belirttiği ve ortaya koyduğu ‘Hakk’ı üstün tutan adil bir nizamın kurulması’ çalışmaları yapılması gerekirken iktidar ve muhalefet kavgaları ile yıllar heba olup gitmektedir” dedi.
Yıldırım, şöyle devam etti: Dünya ülkelerinin büyük bir bölümünde ise durum bundan farklı değildir. Bugün dünyada koyu faizci bir kapitalist sömürü düzeni uygulanmaktadır. Fakir ve dağınık bulunan İslam ülkeleri maalesef Siyonizm ve Kapitalizmin sömürü çarkına; ülkelerinin mal ve servet kaynaklarını transfer etmektedirler. Sömürgeci ülkelerde büyük bir mal ve servet birikimi meydana gelmişken, dünyanın diğer bölgelerinde ise açlık sefalet, iç kargaşalar ve savaşlar son haddine varmıştır. Oysa bu dünyada bütün insanlığa yetecek kadar mal da vardır, gıda da vardır. Eksik olan İslam Nizamı’nın emrettiği adil bir yönetim ile adil bir paylaşımın olmayışıdır. Maalesef İslam ülkelerinin idarecileri sömürgeci devletlerle mazlum ülkelerin servetlerini paylaştıkları masalarda boy göstermektedirler.
Bugün Allah-u Teâlâ’nın ve Resulünün (S.A.V) biz Müslümanlardan istediği başta İslam Birliği ve Adil bir Nizamı kurma peşinde olmaya dair hiçbir emare gözükmemektedir. Tam bu noktada İslam’ı bilen rabbani âlimler ve din görevlilerine düşen görev ise hiç çekinmeden; zalimler karşısında hakkın tebliğini her alanda yapabilmektir. Sömürücülere ve zalimlere karşı âlimlerden ve din görevlilerinden yükselecek olan bu ses; hak ve adaletin, Allah-ü Teâlâ’nın nurunu tamamlanacağının, -zalimler istemese de- açık bir beyanıdır.
İslam toprakları her geçen gün daha fazla İslam düşmanlarının çatışma alanına dönüşmek üzeredir. Bu durum Müslümanların birlik olmasına da her yönüyle engel olmaktadır. Müslümanlar kendi problemlerini kendi aralarında Allah-u Teâlâ’nın Kitabını ve Resulünün (S.A.V) Sünnetini hakem yaparak çözmek zorundadırlar.
Bunun için yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerimde şöyle buyuruyor: ‘Hayır! Rabbine and olsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe asla iman etmiş olmazlar.’ (Nisa – 65)
Bu emri şerifi uygulamak Müslümanlar için farzı ayn hükmünde bir zorunluluktur. Yoksa İslam âlemi İslam düşmanlarının her alanda boyunduruğuna girerek izzet ve şerefini kaybetmek üzeredir.
İslam nizamına göre birlik olmanın temel esası; öncelikle Allah Teâlâ’nın emirlerine yönelerek; fert, cemaat ve düzen bazında işlenen bütün günahlardan işleyenler olarak gerçekten tövbe etmektir. Kurtuluşu Allah ve Resul’ünün (S.A.V) gösterdiği yolda değil de başka yerlerde arayarak birlik olmanın izzet ve şerefine asla ulaşılamaz. İşte burada din görevlilerine büyük vazifeler düşmektedir. Bizler Din görevlileri olarak İslam davasının ilmini, vakarını gerçekten taşıyacak ve gelecek nesillere ulaştıracak bir duruş ortaya koymalıyız. Bugün İslam ümmetinin idarecilerinin, birlik olup kendi halklarının sorunlarının çözümüne öncelik vermemesi, İslam düşmanlarının dostluğunu ve kendi çıkarlarını öne çıkarmaları karşısında, İslam Nizamı’nın izzetini çiğnettirmeyen İslam âlimlerinin duruşuna İslam ümmetinin çok ihtiyacı vardır.
Bilindiği gibi İslam ümmetinin bugün en büyük düşmanı cehalet, ırkçılık, mezhepçilik, kutuplaşma ve tefrikadır. Bunların ilacı ise ilim, ümmet bilinci, kardeşlik ve tevazu ve yardımlaşmadır. Bu temel ilaçları topluma öğretecek olanlar da İslam âlimleri ve din görevlileridir. Bu bakımdan bizlere büyük görevler düşmektedir. Yüce Allah’tan niyazımız; sarsılmaz bir inançla hakkın ve hakikatin yanında-hizmetinde daim olabilmektir. Düşüncede tevhidi, eğitimde nefis terbiyesini, iktisatta faizsiz düzeni, sanayide yerli üretimi, iç politikada barış ve kardeşliği, dış politikada İslam Birliğini ortaya koyarak hepimizin cihat şuuru ile canla başla çalışması elzemdir.”
Yapılan konuşma ve değerlendirmelerin ardından Genel Başkan Muhittin Hamdi Yıldırım yeniden genel başkanlığa seçildi.