Herkesin ; yaşam hakkı olan suyu ;yeterli, sağlıklı, güvenli, kabul edilebilir, fiziksel olarak erişilebilir ve karşılanabilir şekilde alma hakkı vardır. Suyun sağlıklı ve güvenli olması sadece içtiğimiz sular için değil; tarımsal üretimden gıda zincirinin herhangi bir aşamasında gıdalara girdi olarak eklenen veya gıda ile temas eden tüm sular için yasal-hayati bir gerekliliktir. KovadaGölü
Su, temizse, hava ,toprak temizdir, su temizse gıdalar temizdir, su temizse canlıların olmasa olmazı olan kanları temizdir. Su temizse hastalıklar olmaz.. Su temiz ve yeterli ise; savaşlar olmaz. Suyun varsa sağlık ,mutluluk ve “para” vardır. Su; sadece insanların değil doğadaki tüm canlı-cansız varlıkların hakkıdır… Tarih boyunca ve günümüzde de medeniyetlerin en güçlü silahı, yeri gelince savaş sebebi hep su olmuştur, olmaktadır. Su yaşam hakkıdır. Su ve yaşam hakkı; ticaret, “karlılık" ve pazarlık konusu edilmemeli ve bu hak , “satılmamalıdır, yapıya açılmamamlıdır.
Birleşmiş Milletler , Suyun Temel Bir İnsanlık Hakkı olduğunu kabul etmiş olup, suyun ticarileşmesinde önemli rolleri olan Amerika ve İngiltere gibi ülkelerin yanında ülkemiz çekimser oy kullanmıştır. Suları şişelenip satılması, su kaynakları üzerinde yapılan yapılanmalar, suların atıklarla kirletilmesi , bu suların , tarımda-gıda sanayinde bilim dışı kullanılması, musluktan akan suların güvenilir olmamasının yanı sıra çok pahalı olması yaşam hakkına aykırıdır. Büyük su tekellerinin desteğini alan hükümetler birbiri ardına yeni özelleştirme yasaları çıkararak ve su firmaları bundan para kazanırken, milyonlarca insan için içme suyuna ulaşması her geçen gün daha fazla zorlaşmaktadır. Yakında evlerin oluklarında akan suların bile özelleştirilmesi de istenebilecektir. Ergenede, Büyük Menderes ve bir çok sularımızda yaşanan kirlilik bu nehirlerimizin çevresindeki sanayi ünitelerin “eseridir” ve onlar için “Kirleten öder veya temizler kuralı” işlememektedir! Suyun, derelerin çayların özelleştirilmesinin bedeli hastalık, yaşam-canlı kayıplarıyla ödemekte! Aynı “vergini ödersen Gölcük Gölü
Eğirdir, Kovada Gölü ve kanallarında ,Ergenede, Büyük Menderes ve bir çok sularımızda yaşanan kirlilik bu nehirlerimizin çevresindeki sanayi ünitelerin “eseridir” ve onlar için “Kirleten öder veya temizler kuralı” işlememektedir! Suyun, derelerin çayların özelleştirilmesinin bedeli hastalık, yaşam-canlı kayıplarıyla ödemekte! Aynı “vergini ödersen yol hastane…” ilkesinde olduğu gibi
MAORİLERİN MÜCADELESİ SONUÇ VERDİ: “ İnsanların iyiliği için ; Whanganui Nehrinin kimliği tanındı ,nehir “Canlı bir varlıktır” denildi.. Darısı Göller Yöresinin göl ,dere ve çaylarında
Whanganui Nehri Yeni Zelanda
Nehir, hukuki şahsiyet kazandı, dile geldi ….Yeni Zelanda’da yerli halk Maoriler tarafından Whanganui Nehri ‘canlı varlık’ olarak tanınarak hukuki statü verildi ve. nehrin hakları Maori kabilesinden ve kraliyetten birer kişi tarafından mahkemelerde temsil edilecek. Nehir için 80 milyon dolar tazminat ve nehrin temizlenmesi için de 30 milyon dolar fon verilecek(www.webtekno.com/).
Yeni Zelandalı bakan Chris Finlayson da Maorilerin 160 yıldan uzun süredir nehre bu statüyü kazandırmak için mücadele ettiğini belirtti: “Biliyorum ki insanların hissettiği ilk şey doğal bir kaynağa hukuki şahsiyet kazandırmanın oldukça garip olacağıdır ancak bu, şirketlerden ya da anonim topluluklardan daha garip değildir.” Çok önemli bir karar, nehirlerin dili yoktu; Whanganui Nehri hukuki şahsiyet kazandı ve dile geldi Darısı tüm dünya sularına, Göller Yöresinin göl ,dere ve çaylarına da emsal olması dileklerimle.
Derelerin çayların özelleştirilmesinin bedelini hayat ödemekte!
Elbette barajlara da ihtiyaç vardır. Fakat; su döngüsüne zarar veren her türlü yapılanma proje, su üretimini azaltır, kirliliği artırır. Dünyadaki su , besin kıtlığının temel nedenlerinde biride, yer kürede suyun oluşumundaki –iletimindeki doğal akışının-döngüsünün çeşitli nedenlerle engellenmesidir. Giderek azalan su ve kaynakları, politik ve ekonomik olarak da 21. Yüzyılın en önemli konularından biridir. Suyun fabrikası yoktur, o nedenle suyu üreten doğanın fabrika ayarlarını bozmamak gerekir. Bu nedenle de sudan para kazanma öncelik olmamalıdır. Zaten suyun varsa, paran da vardır ve hep olacaktır. Para kazanma hırsı suyun doğadaki üretiminin önüne geçmemelidir, yoksa kaybedilir kazanç., sadece günü kurtarmaktır. Fakat, gelecek kaybedilir, kıtlık, hastalıklar, ,afetler seller, savaşlar artar. Su, bir yandan tüm canlılar için vazgeçilmez bir yaşamsal madde iken, bazıları içinse politik bir delil , dahası bir “silah” haline gelmiştir.
SUYUN KUTLANACAK GÜNÜ DEĞİL, “KUTSANACAK- ANILACAK “ GÜNLERİDEYİZ!;
Dünya su kaynakları üzerinde uzun süredir oynana gelen ve ülkemiz su kaynakları üzerinde de oynanması olası oyunlar konusunda , demokrasi ve insan hakları konusunda yeterli bilince ulaşamamış bireyler olarak bizler de sularımızın ve havamızın kirletilmesine ve bundan kar edilmesine seyirci kalmayı tercih ettik. O nedenle sularımızı ve havamızı kirletenleri eleştirdiğimiz kadar kendi bilinçsizliğimizi de sorgulamak zorundayız.
22 Mart’ ta dünyada “Dünya Su Günü” kutlanmaktadır! Dünyada suyun başına gelenleri unutmamak gerekir. Suyun kutlanacak değil anılacak günlerine geldik. Unutmayalım ki artık; susuzluk nedeni ile göç edebileceğimiz bir yer yoktur. İçinde bulunduğumuz yüzyıl su kıtlığının yol açacağı birçok savaşın yaşanacağı dönem olacaktır. O nedenle su ve çevre konusunda bilincimizi yükseltmeye ve toplumun bu konularda bilinçlenmesine katkıda bulunmak için hep birlikte çabalarımızı sürdürmek zorundayız.
YAŞAM HAKKI SATILMAMALI!
SU YAŞAM HAKKIDIR ,SUYUMUZA SAHİP ÇIKALIM
SU HAYATTIR ,HAYATA; BİLİMSEL -AKILCI BAKILMALI VE SU SATILMAMALIDIR
Yrd. Doç. Dr. Erol KESİCİ