Dün İstanbul Yalvaçlılar Kü ve Da.Der Yapılan; Eğirdir Gölü’nü Kurtar Toplantısı İstanbul da yaşayan ve Isparta ve civar illerden gelen çok sayıdaki hemşerimizin, katılımı, çok sayıda kişinin konuştuğu yaşadığımız yere sahip çıkılması- sorunların çözüme başlanmasıyla ilgili çok sayıda kişinin konuştuğu özlem, üzüntü ve hemşehrilerimizin birlik içerisinde oldukları kararları gözden geçirerek neler yapılması konusunda öneri ve dileklerde bulunduğu ..Yaşadığı yerlerdeki atalarının ve gelecek kuşaklarına bırakıcakları eşsiz yöremizin sorunlarının tasasın ve sevinçlerine daima ortak olacaklarının sözü verdikleri ..Sevindirici bir toplantı oldu.
İstanbul Yalvaçlılar Kü ve Da.Der EĞİRDİR GÖLÜ’NÜ KURTAR SONUÇ BİLDİRGESİ
*Göl, dere ve nehirlerimiz dünyamızın doğal su fabrikalarıdır. Eğirdir Gölü de bu fabrikalardan biridir ve hiç para harcatmadan yaşam içi besin üretimi için su sağlar. Bunun tüm su kaynaklarımızın doğal yapısı ve biyolojik çeşitliliği mutlaka korunmalıdır.
*İçme ve kullanma suyu temin edilen Eğirdir Gölü’nün mevcut su kalitesinin korunması ve sürdürülebilir kullanımının sağlanması için havzadaki her türlü faaliyetin düzenlenmesi amacıyla neredeyse 40 yıl öncesi çıkarılan hukuki - teknik esaslar ve yönetmeliklerle korunamamıştır. Yedi yıl öncesi de dikkatleri artırmak ve sorunun ciddi olduğunu belirtmek amacıyla da Eğirdir Gölü’ne özgü Eğirdir Gölü ÖZEL HÜKÜMLERİ çıkarılmıştır. Fakat bu hükümde” Gölün iyi yönetilmemesi; popülist ve siyasal bakış nedeniyle uygulanamadığından gölü korunamamış!. Aksine bu günümüzdeki kuruma tehlikesiyle karşı karşıya gelmiştir.”
*Gölün geleceği için önemli bir güvence olan EGÖH’lerinin bazı yerel yönetimlerce havzada inşaat-turizmin vb çalışmalara engel olduğunu belirterek ekonominin gelişmesine engel olduğunu öne sürerek EGÖH değişikliklerin yapılması konusunda girişimlerde bulunmaları, yerel yönetimlerin bu yasayı çoğu zaman çeşitli şekillerde ihlal etmelerine rağmen, gölün korunması yönündeki düşüncelerinin ne kadar yanlış olduğunun göstergesidir. EGÖHleri mutlak koşulla uygulanmalı ve adeta çevre dedektifli oluşturarak insanlar çevrelerinde olup bitenleri takipçisi olmalıdır.
GÖLÜN SU BÜTCESİ 60 YILDIR HEP ZARARDA OLUNCA GÖLÜN SU SEVİYESİ 16 m.den 7-8m.ye DÜŞTÜ! Nedenlerine gelince;
*Havzada; gölü besleyen dere ve çayların üzerine çok sayıda baraj ve gölet yapılması yüzey akışı ile göle ulaşan sulara engel olmaktadır. Bunların yanı sıra gölden pompajla – kuyularla, yüzey akışla tarımsal vb. amaçlı su alımları her geçen gün giderek artmaktadır. Gölün öncelikli amacı stratejik içme suyu olarak kullanımıdır. Tarımsal sulama, diğer kullanma suyu için elbette baraj –gölet yapılmalıdır. Ancak bunlar yapılırken Eğirdir Gölü’ne zarar vermemeli ve gölün geleceği düşünülmeli ve düzenlemeler havza bazında olmalıdır.
*Yıllardır gölden hep alalım göl kendini korusun kollasın denilmekte ve göl kendi haline terk edilmektedir. . Gölde kirliliğin artışı ,göl içi ve çevresinde su yosunlarının, yüksek yapılı bitki topluklarının artışını kolaylaştırmakta , gölde hızla artan bitki kümeleri, göl suyunun buharlaşmasına katkı yaparak kıyı kesimlerinde çekilme ve karalaşmaya ve.doğal göllerin gelişimindeki bilimsel karşıtı bataklıklaşma ve kurumadır. Sineklerin artışıdır.
GÖLE; DAHA AZ SU GELMEKTE, GELEN SUYUN ÇOK DAHA FAZLASI GÖLDEN ÇEKİLMEKTE
*Eğirdir Gölü’nün beslenmesi yeraltı suları, kaynaklar ; dere ve çaylarla yağışlar ve yağışlarca oluşan yüzey sularıyla olmaktadır. Geçtiğimi yıllarda proje kapsamına alınan Eğirdir Gölü Havzası’nda 2019 yılı sonuna kadar göl çevresinde bir çok alanın tarıma açılacağı - su bu yapılarda ise 81 milyon metreküp su depolanacağını açıkladığının belirtilmektedir. Elbette suya ihtiyaç olan alanlara su verilmeli. Fakat bu sular gölün doğal kaynaklarından gözelerinden alınmamalı; gölü besleyen dere ve yüzey sularının göle ulaşımı engellenmemeli; Gölün su bütçesi sürekli negatif değerde(kayıptadır).. Bu son elli yıl içerisinde gölün su bütçesindeki kayıpları nedeniyle “iflas” etmesidir. Gölün su bütçesi korunmalıdır.
*Tarıma verilen su gölün su bütçesi göre planlanmalı, tarımda suyun en az kayıpla taşınma ve kullanma ilkelerini, daha az suya ihtiyaç gösteren tarım ürünlerine öncelik verilmeli gölün gelecek kuşaklara da kalması kurumaması da unutulmamalıdır.
*Tarım alanlarının düzenlenmesindeki plansızlık; gölden pompajla- göletle tarımsal amaçlı su alımları her geçen gün giderek artacaktır. Yaşanan kurak dönemle birlikte gölde bu yıl geçtiğimiz yıllara oranla aşırı miktarda su azalmasının temel nedeni bu tür uygulamalardır.
... SU SEVİYESİNİN AZALMASI GÖLÜN BİYOLOJİK ÇEŞİTLİGİNİ AZALTMANIN YANISIRA SUYUNUN KİRLENMESİNE KATİLETSİNİN ve HAVZADAKİ TARIM ÜRÜNLERİNİN (elma kiraz et süt kalite ve miktar kaybına) AZALMASINA NEDEN OLMAKTADIR..TEHLİKELİDİR..GIDA GÜVELMAKTADIR!
*Eğirdir Gölü ve Biyolojik- Kimyasal Kirlilik; Eğirdir Gölü’nün suyu depolanarak engellendiğinden, gölde su akışı, doğal dengesinde değildir, göl suyu doğal akışla anlık yenilenememektedir. Buda göl dip kesiminde atık maddelerin depolanmasına da neden olmaktadır. . Gölün kirliliği ise geçen yıllarda olduğu gibi ciddi boyutlardadır.. Göldeki su seviyesinin- hızının azalması; göldeki çözünen madde miktarını ve kirliğin artmasına neden olmaktadır. Bunlardan en tehlikeli ve dikkat çekeni arsenik, nitrit azotu, toplam fosfor dur. Gölün dipte bırakan su kalitesini olumsuz etkileyen dip çamuru mekanik olarak temizlenmelidir.
Eğirdir Gölü’nün öncelikli amacı STRATEJİK ÖNEME SAHİP 1. SINIF İÇME SUYU *KAYNAĞI OLMASIDIR. .GÖLSUYU 1.Kalite sudan 4. Kalite suya doğru gitmektedir . Zaman zamanda aşırı yosunlaşma ve dip birikimi nedeniyle de göl kritik süreçtedir. Unutulmamalıdır ki; tüm uyarılara rağmen önlemler alınmadığı için ; son 30 yıl içerisinde gölü en büyük sorunu KİRLİLİK- SU SEVİYE ve HACMİNDEKİ AZALMADIR.SU MİKTARI AZALDIKÇA; KİRLİLİK ORANI KATLANMAKTADIR. GÖLDE BİTKİ DAĞILIMI ve MİKTARI ;BUHARLAŞMA DAHA DA ARTMAKTADIR. Halbuki gölün bilimsel yönetimi tüm bunların olmasını engelleyecektir
. HAVZA; TÜRKİYENİN ELMA DEPOSU ;ELMANIN BAŞKENTİ BİLİNMEKTEDİR ama KİRLENMİŞ SUDAN ELDE EDİLEN ÜRÜNLER SAĞLIĞIMIZI ADETA EHDİT ETMEKTEDİR.İHRAÇ DA EDİLEMEMEKTEDİR : .
Göldeki çözünen madde ve kimyasalların miktarının artışı ;göldeki canlıları da etki etmenin yanı sıra , metal birikimlerine artmasına da neden olmaktadır. Su ve gıda kaynaklarının azalması sonucunda da, su ve gıda ile bulaşan hastalıklarda da artış olabilecektir.
*Havzada tarım alanları koşullara ve teknoloji göre düzenlenmeli; İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü görüşleri doğrultusunda iyi-organik tarıma geçilmeli ve evsel, tarımsal, endüstriyel , atık ve atık su altyapı çalışmaları tamamlanmadan havzada hiç düzenleme ve yapılaşmaya izin verilmemelidir. Göl çevresinde İYİ TARIM –ORGANİK TARIM önerilmişse de; havzada geleneksel tarıma hala devam edilmektedir .
*Bu anlayış-yönetim- görmezlik- devam ederse , bazılarınca Eğirdir Gölü Havzasında çok ağır bulunan bu EGÖH yerine , ileride çok daha ağır uygulamalar gelebileceği gibi ,Akşehir Gölü vb göller örneginde olduğu şekliyle, gölün kurumasına neden olunacaktır. Eğirdir Gölü havzasındaki ekonomi -kirlilik kuruma vb. olumsuz tüm nedenlerin sebebi yasa ve yönetmeliklerin yeterli uygulanmamasından kaynaklanmaktadır. Eğirdir **Gölü’nden alınan suyun mutlaka bilimsel ve teknik uygulamalarla kullanılması ve gölden su alımları ile ilgili yeni uygulamalara son verilmesi gerekmektedir... Dünya “su krizine” girmiş durumdadır.. Bundan Ülkemizin en büyük doğal tatlısu kaynağı olan Göl çevresinde suya talep giderek fazlalaşacağından en çok etkilenen de Eğirdir Gölü olacaktır.
*Gölle ilgili araştırmalarda .kararda yasalar,bilmin ve bu konuda çalışan insanların görevleri liyakatları düzeyinde çalışmalarına öncelik vermektir. Bazı insanlarında “benim dönemim , benim partim, adamım..vb” zihniyet ve kulaktan duyma bilgilerle değil okuyarak, araştıtırarak , görerek fikir sahibi olmaları, konuşmaları gerektiğine inanmaktayız.Çünkü Eğirdir Gölü kritik ve hassas dönemde, gölün sorunları “siyasete çıkara malzeme” edilmeden beklemeden, birlik olmakla çözümlenmelidir.
*Ülkemizdeki doğal göllerimiz çok ciddi sorunlarla karşı karşıyadır. Göller öncelikle kuruma (su kaybı) ve kirlilikle yok olma aşamasındadır.Göllerimize yapılan bilim dışı uygulamalar ve ekolojinin değil, “daha çok para kazanma” ekonomisinin öne çıkmasıyla doğal yapı ve ekolojik denge bozulmakta ve bitki-hayvan biyo-çeşitliliği hızla azalmaktadır. Birçok gölümüz endüstriyel atıklarıyla kirletilmesi sonucu ağır metal yüküyle dolu adeta toksik depoya dönmüştür.Bir çoğuda kurumuş ve kuruma periyoduna girmiştir.
*Kirlenen göllerimiz mekanik ve biyolojik yöntemlerle temizlenmelidir. Gölü besleyen dereler, çaylar eğer kirli ise suları arıtma işlemine tabi tutulduktan sonra göle verilmelidir. *Göl ve derelerimizin istilacı (egzotik) balık türleri ile balıklandırılmasına son verilmelidir. Göl havzasının yakınında yer alan yüzlerce mermer, taş, kum, vb. gibi çeşitli maden ocaklarıve torf işletme ve projesi göller bölgesi havzasının ekosistemini , yer altı sularını ve. göllerin taban yapılarına da tamamını tehdit etmektedir
*Gölün önceliği, stratejik önemli içme suyu olarak kullanımıdır. Tarımsal sulama, içme ve kullanma suyu için elbette baraj –gölet yapılmalıdır. Ancak bunlar yapılırken Eğirdir Gölü’nün geleceği düşünülmeli ve düzenlemeler havza bazında ele alınmalıdır. “Doğal su kaynaklarımızın çevresine yapılması düşünülen ya da yapılan HES, Gölet ve Barajlar doğal su kaynaklarımıza zarar vermeyecek şekilde planlanmalıdır.
*Yeryüzünde sağlıklı yaşamın sürekliliği, yaşanılan çevrenin daima dengede olması ve olmazsa olmaz olan su, oksijen ve temel minerallerin kısacası ekolojik döngünün bir düzen içerisinde devam etmesine bağlıdır. Bu döngünün dünyada en zengin olduğunu bildiğimiz göller yöresi, göllerinin kuruma, ciddi kirlilik, neredeyse binlerce taş ve mermer ocaklılarının başta sağlık olmak üzere , yaşam ortamı-ürün kaybı ; biyolojik çeşitliliğini yok etmeye ve yaşam –ekonomi koşullarını güçleştirmeye başladığı bilinmektedir. Bu nedenle gölleri, ormanları, iklimiyle, ürünleriyle kaliteli yaşamın vazgeçilemez öğelerini barındıran yöremizdeki bu tür olumsuzlukların kontrol altına alınması gereklidir. İnsanın bedensel, ruhsal, zihinsel ve sosyal yönlerden sağlıklı ve dinç kalmaları hasta olmamaları; genetik yapılarının çevresel kirlilik, iyi ve sağlıklı gıda ile beslenememeleriyle kısacası yaşadıkları çevrenin rolü ve etkisiyle çok yakından ilgili olduğu bilinmektedir. Su kaynaklarımızın yetersiz kalmasına, kirlenmesine, kurumasına ve sayısı giderek artan mermer ocaklarına önlem almanın tepki göstererek “artık yeter demenin” zamanı yarın için de çok geç olacaktır. Ekonomi önemli ama yaşam alanlarımız bizim ve gelecek kuşaklarımız için daha da önemlidir.
*Havzamızda gölün sorunlarından, taş ocaklarının durumuna kadar farklı sorunlar için belirli gruplar oluşturarak; herkes bir grupta aktif olarak yer almalı
*Bu bağlamda Eğirdir Gölü Havzasında yaşayam insanlar gölün bu durama gelmesiyle ilgili sormlularla iletişim kurmalı
*Ülkemizde çevre ile ilgili mücadele veripde başarılı olan bölgelerin temsilcileriyle görüşülüp ortak hareket edilmelidir
*Yeni gelen Sayın Valimizi gruplar halinde ziyaret için görüşme talep edilmeli.
Bölge siyaset insanlarımız ve millet vekillerimize iletişime geçip ;sorunları anlatıp onlardan söz almayı ve takipcisi olmalıyız.
Sorunlarımızla ilgili konusunun uzmanı ve STKlarla devamlı bağlantı içerisinde olup; havzada yaşayan halkla birlikte hareket ederek, onlara durumun ciddiyetini anlatıp, farkındalık yaratarak bütünlük sağlanmalıdır. Bilim insanlarının çalışmalarını kolaylaştırmaya ve gerekli yatırımları yapmaya ve bilimsel mücadele yöntemlerini kullanmaya, bilim insanlarını ve konunun doğrudan muhatabı olan kuruluşların uyarıları doğrultusunda birlikte hareket edilmelidir.
*Gölün yönetiminde tek yetkili olan DSİ dir .Bu kuruma neden gölün su bütçesi yıllardır açık verdiğini, göllün kirlilik sorunlarının neden iyileştirilmediği konusunda görevleri hatırlatılmalı.
*Sular kirletilmeye, tarımda kimyasal kullanımının artması atıkların düzensiz bir şekilde atılması ve adeta gölün bir “çöp tenekesi” gibi kullanımının yanısıra göl kıyısında “kamu yararı” adına başlayan ve arkasından kişi yararına dönüşen yasal olmayan yapıların giderek artması ;göl kıyı su kalitesi, seviyesi giderek kayıplara uğramıştır. Bu nedenlerle;
*Doğal sulak alanlarımızın yönetiminde hazırlanan (hazırlanacak) yönetim planlarında öncelik “Ekoloji ve Yaşam Alanının Korunması” nda olmalıdır. Gölün; Mutlak Koruma Alanında ve gölün çekilmesiyle oluşan alanlarda yeni tarım –yapı alanları açılmamalıdır. Bu yılda diğer yıllarda olduğu gibi ; hala gölde su çekildikçe kıyı işgalleri –yapılar devam etmektedir.. Havzanın ve su kaynaklarımızın kirlenmesine neden olan atıkların, depolanması ve bertaraf edilmesine ilişkin planlanan ve doğayı tahrip ederek yok olmasını hızlandıracak olan standartları düşük yatırımlardan vazgeçilerek, Avrupa ve çağdaş dünyada ulaşılan gelişmiş standartlardaki uygulamaların ertelenmeden ülkemizde de uygulanması sağlanmalıdır.
*Yaz mevsiminde Isparta buluşmalarında veya kararlaştırılacak uygun bir zamanda “SILADA BULUŞMA GÜNÜ” yaparak sesimizi , yerinde dile getirmeli ve farkındalık yaratmak için “YÜRÜŞ” etkinlikleri düzenlenmeli..
*Göllerin su bütçeleri korunmalı, havzalarda modern tarım ve sulama teknikleri uygulanmalıdır. Doğal su kaynaklarımız için çıkarılan koruma kullanma yönetmelikleri uygulanmalı, Göl havzasında ;Yeşil kent yaklaşımı çerçevesinde göl havzasında yeşil altyapı bileşenleri ile doğa ve ekolojik sistemler geliştirilmelidir
*Tarımsal ilaçlar; havaya ,suya, toprağa ve yüzey sularıyla yer altı kaynaklarına ; göl ekosistemine kolaylıkla ulaşabilmektedir ve engellenmelidir Tarımsal mücadele ilaçlarının çevreye dağılımı çok yönlü ve oldukça karmaşık bir yapıya sahip olmaktan çıkarılmalı. Biyolojik yöntemlere ağırlık verilmelidir
*Yaşamda her şey sula başlamakta ve şekillenmektedir Hasta olmamak için temiz çevrede ve gıda güvencesi olan besinlerle beslenmemiz gerekir. Bu nedenle; canlıların sağlığını geleceğini tehdit eden doğal kaynakların yok edilmesine neden olan planlamalar yerine; temiz gıda ve çevre odaklı çalışmaların ulusal ölçekte yaygınlaştırılarak geliştirilebilmesi için havada yasalarında belirttiği gibi iyi- ve organik tarıma geçilmeli. Bu bağlamda ülkemizde sağlık yatırımlarının sağlıklı gıda ve yaşamla daha aşağıya çekilmesi ve ürünlerin tercih ve ihraç edilmesi de sağlanabilecektir.
*Bölge platformları buna yönelik eylem ve çalışma planlarını yaparak çalışmalarını hızlandırmalıdır.
Saygılarımızla..10 Şubat 2019 İstanbul Yalvaçlılar Kül. Ve Day. Der EĞİRDİR GÖLÜNÜ KURTAR Katılımcıları..