Emeklilere Yargıtay’dan;
Çok
Kötü
Haber!
Milyonlarca emekliye kötü haber Yargıtay Genel Kurulu'ndan geldi. Emekli maaşlarına Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) alacakları ve nafaka borçları dışında haciz konulamıyor. Diğer borçlar nedeniyle emekli aylığına haciz konulabilmesi için yazılı muvafakat verilmesi gerekir. Peki bu muvafakat, borç tahsil edilmediği halde sonradan kaldırılabilir mi? Yargıtay’ın verdiği karar milyonlarca emekliyi üzdü.
Yargıtay’ın aldığı karar bütün emekliler için emsal niteliğinde. Kendisine bir kişinin sorduğu “SGK tarafından iki senedir annemin ve babamın 4b emekli aylıklarından icra gerekçesiyle yüzde 33’lük kesinti yapılmaktadır. Kesinti pandemi sürecinde de devam etmektedir. En azından pandemi boyunca kesintinin kaldırılması için herhangi bir işlem, başvuru yapılabilir mi?” soruya yazısında yanıt verdi.
Yargıtay’ın kararını anlatan kıvanç şunları dile getirdi: 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 93. maddesine göre, SGK’dan bağlanan emekli aylığı, dul ve yetim aylığı ile iş göremezlik geliri gibi ödemelerden sadece SGK’ya olan borçlar ile nafaka alacakları için haciz konulabilir. Bunların dışında emekli aylığına haciz konulabilmesi için emeklinin yazılı muvafakatının olması gerekir. Annenizin ve babanızın, haciz konulan alacak için emekli aylığından kesinti yapılacağına dair yazılı muvafakatı yoksa SGK’ya itirazda bulunabilir.
Diğer yandan, özellikle maaş hesabının bulunduğu bankadan kredi kullanılırken, borcun ödenmemesi halinde emekli aylığından kesinti yapılabileceğine dair bankalarca taahhütname alınıyor. Sonradan taahhütnamenin iptali için açılan davalar Yargıtay’dan dönüyor. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi yakın tarihli bir kararında (2019/6324 E. , 2020/3250 K.),borçlunun serbest iradesiyle imzaladığı taahhütnamenin sonradan kaldırılamayacağına hükmetti.
Karara konu dava dosyasına göre, emekli bir vatandaş, emekli aylığı aldığı bankadan kredi kullanırken, aylık 1030 TL tutarındaki taksitlerin emekli aylığından kesilmesi konusunda bankaya muvafakat verdi. Ancak daha sonra ekonomik durumunun kötüleştiğini, emekli aylığı dışında hiçbir gelirinin bulunmadığını, emekli aylığını alamadığı için zor durumda kaldığını belirterek verdiği muvafakatin kaldırılmasını, aylığından kesintilerin durulmasını istedi. Bankanın talebi kabul etmemesi üzerine dava açan emekli, yerel mahkemece haklı bulundu. Mahkeme, taahhütnamenin kaldırılmasına, taahhütname dolayısıyla emekli aylığında yapılan kesintilerin durdurulmasına ve daha önce yapılmış kesintilerin de iadesine karar verdi.
Bankanın temyiz talebi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay, yerel mahkemenin kararını banka lehine bozdu. Yargıtay kararında, emeklinin kredi kullanırken kredinin teminatı olarak banka nezdinde bulunan tüm alacakları, mevduat ve bloke hesapları üzerinde bankaya haciz yetkisi verdiği belirtildi. Davacı emeklinin bankadan aldığı kredi borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödemesi gerektiği kaydedilen kararda, davacının sözleşmenin her sayfasını ayrı ayrı imzalayıp, serbest iradesi ile kredi borcu taksitlerinin bankadan aldığı maaştan ödenmesi için muvafakatname verdiği ifade edildi. Aksinin kabulü halinde, kredi isteyen kişinin mali durumu ve maaş gelirine göre borcunun ödenebileceği güvencesiyle kredi veren bankanın alacağının imkansızlaşması, kötü niyetli bir kredi borçlusunun borcunu hiç ödememesi gibi bir sonuç doğacağı, bunun da medeni kanuna aykırı olduğu belirtildi.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da (2017/2899 E. , 2018/420 K.) aynı konuda bir başka dosya ile ilgili kararında, kredi kullanırken verilen taahhüdün sonradan kaldırılmasının emeklileri mağdur edeceğine dikkat çekti. Kararda, aksi takdirde emekli maaşı dışında geliri ve bu suretle teminat gösterebileceği herhangi bir mal varlığı bulunmayan tüketicilerin, alacağının tahsili imkanını kuvvetlendirmek istemesi makul olan banka karşısında düş duruma düşüreceği, emeklileri kredi kullanamaz hale getireceği ifade edildi.