Tarih: 09.03.2019 10:18
Engeli ile Barışma ve Hayata Katılmanın İlham Veren Hikayesi
SDÜ koordinatörlüğünde, Isparta Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü, Right Challenge (Portekiz), Associate Esperando (Romanya), University of Humanities and Economics in Lodz (Polonya) ve Catholic University of Murcia'nın (İspanya) ortaklığında yürütülen ''Engelimi Değil, Yeteneğimi Gör; Bir Kulvar da Bana Ayır'' Projesi'nin bir diğer yüzü olan konferans dizisi ilk etkinlikle başladı.
Erasmus + Stratejik Ortaklık Yetişkin Eğitimi Projesi olan ve 'Türkiye Ulusal Ajans' tarafından desteklenen; SDÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Saltan'ın ''Yasal Temsilcisi'' olduğu, Doç. Dr. Aygen Oksay'ın ''Koordinatör'' görevi üstlendiği ''Engelimi Değil, Yeteneğimi Gör; Bir Kulvar da Bana Ayır'' Konferans Dizisi için ilk konuk Engelsiz Kent Uygulamaları ve Doğru İletişim Danışmanı Âdem Kuyumcu oldu.
İİBF Konferans Salonu’nda ''Engelli Bireylerin Toplumsal Hayata Katılımlarında Erişilebilirlik ve İletişim'' başlıklı etkinlik öncesinde "Engelsiz Şehirler" başlıklı kitap yazan, Engelsiz Kent Taahhütnamesi hazırlayan Kuyumcu, sorularımızı yanıtladı.
Hayatım hastanelerde, ameliyathanelerde cerrahi müdahaleler ile geçiyordu. Artık 10 yaşına gelmiştim. Akranlarım okula gidiyordu. O yaşta artık yeter dedim. Ailemin kararına direndim, itiraz ettim. Engelimle barıştım. Şimdi ömrümü “engelsiz bir dünya” idealine adadım.'' Bu sözler Engelsiz Kent Uygulamaları ve Doğru İletişim Danışmanı Adem Kuyumcu'ya ait.
''Bunu bir hayat göreve olarak addettim. Kendimi buna vakfettim''
Dünyaya gelişinin 15'inci günü bir gözünü tamamen kaybettiğini anlatan Kuyumcu, ''10 yaşına kadar hayatım ameliyathanelerde geçti. Ailemin cerrahi müdahalelere devam kararına direndim. Okula başladım. Engelimle barıştım. Hayata katılmaya karar verdim.
Ömrümün dönüm noktası 1 Ocak 2001'de abim ve yengemin elim bir trafik kazasında yaşamını yitirmesi oldu. Araçtan 2 yaşında yeğenim sağ çıkmıştı. Otizm tanısı konuldu. Bunu araştırmaya karar verdim, Almanya'ya gittim. Sosyal Pedagoji eğitimlerine katıldım. Öğrendiklerimi önce kendime, davranışlarıma tatbik ettim. Sonra yeğenimin anne-baba dediği büyük abim ve yengeme, herkese bu çocukla nasıl iletişim kurmaları gerektiğini öğrettim. Otizm tanısı almıştı ama şu an üniversitede okuyor, tek başına yaşayabiliyor. Sözün özü doğruyu öğrendik, uyguladık.
Daha sonra babam şeker hastalığına bağlı olarak felç oldu. Dediler ki ''babanız ölüyor…'' Ben 18 gün sonra babamı hastaneden bastonla çıkardım. Niye? Aldığım bakım eğitimlerini doğru uyguladım. Babam evden çıkamıyor. Çünkü şehirde mimari engeller var. Engelsiz mimari ve erişilebilirlik konularında araştırmalar ve çalışmalar yapmaya başladım. Avusturya'da bir üniversite ile çalıştım. 2005'te Türkiye'de yayınlanan “Engelliler Kanunu” yazımına ciddi katkılarda bulundum.
2010 yılından itibaren de bunu ben hayat görevi addettim. Üniversite, lise ve ilkokul öğrencilerine gidiyorum. Hayatımı buna vakfettim. Gönüllü çalışıyorum. Engellilere ve ailelerine gönüllü danışmanlık yapıyorum.
İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde okuyorum. Türkiye'de Sosyal Pedagoji Bölümü açmak istiyorum. Eş zamanlı şekilde Anadolu Üniversitesi'nde de Rehabilitasyon okuyorum'' diyor.
Türkiye'de engellilik oranı yüzde 12.29
Birleşmiş Milletler ve Dünya Sağlık Örgütü'nün yayınladığı raporlara göre Gelişmiş ülkelerde dâhi nüfusun yüzde 10'unun engelli olduğunu ifade eden Kuyumcu, ''Türkiye'de ise bu oran yüzde 12.29. Türkiye'de 2017 yılı içerisinde 1 milyon 300 bin doğum gerçekleşti. Doğuştan engelli oranı yüzde 10. Bir başka söyleşiyle 130 bin bebek doğuştan engelli. Türkiye Cumhuriyeti, engelliliği önlemek için gerekli çalışmaları yapıyor. Ama sahaya aynı oranda ve başarıda indirilemiyor.
Akraba evlilikleri genetik yatkınlığa sebebiyet veriyor. İş, ev, trafik kazaları devam ediyor. Örneğin trafik kazası sonucu en çok engelli üreten ülkelerden biri ne yazık ki Türkiye'dir'' dedi.
Herkesin eşit yaşam hakkı Anayasal güvence altındadır
Engellilik durumunun bir hastalık olmadığını dile getiren Kuyumcu, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Engellilik bir yaşam tarzıdır. Bunu böyle kabul edeceğiz. Engelli birey aslında engellenen bireydir. Engelleri yaratan insandır. Herkesin eşit yaşama hakkı var. Anayasal bir haktır bu. Engellilerin hayata aktif şekilde dâhil etmek, reel ekonomi içerisinde fayda sağlamasını tesis etmek için ilk hamlenin yerel ölçekte başlaması gerektiğine inanıyorum.
Engellilerin Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) başta olmak üzere tüm karar alıcı mekanizmalarda daha aktif rol alması için mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimizi bir kez de buradan vurgulamak istiyorum. 2005'te yayınlanan Kanun'un da artık hayata geçirilmesi gerektiğini ifade ediyorum.''
-SDÜ'nün bu projesi Türkiye'ye örnektir, rol model olacaktır
Gelişmiş ülkelerde engellilerin fizik-tedavilerinde yüzme sporunun çok yaygın şekilde uygulandığını belirten Kuyumcu, bu bağlamda SDÜ'nün başlattığı projenin Türkiye'ye örnek olacağını kaydetti. SDÜ öğrencilerine de seslenen Kuyumcu, ''hayatlarınızın her aşamasında engelli bireylerle, yaşlılarla karşılaşacaksınız. Onun için öncelikle engelli bireyin yaşam hakkına saygı göstermeyi öğrenin. Yaptığınız bütün mesleklerde hayata geçirdiğiniz eserleri, hizmetleri engellilerin, yaşlıların da faydalanacağını düşünerek hareket edin. Üretim yapın. Değer yaratın. Engelsiz bir dünyayı sizler sayesinde oluşturabiliriz. O zaman zaten engellilik diye bir olgu kalmayacak. Zira herkes yaşama eşit bir şekilde katılmış olacak'' dedi.
Röportaj sonrasında konferansa geçildi. Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Proje Koordinatörü Doç. Dr. Aygen Oksay, proje için çok çabaladıklarını ve sonuçlarına ulaşabilmeyi heyecan ile beklediklerini dile getirerek “Projemizin amacı engellilerin özgüvenini arttırmak, onları topluma kazandırmaktır.” dedi.
Engellilerin eğitimi konusunda sadece engelli bireylere ve onların ailelerine verilen eğitimin yeterli olmadığını tüm toplumun bu konuda daha duyarlı olması gerektiğini söyleyerek sözlerine başlayan Adem Kuyumcu, toplumumuzda birçok insanın engelli bireylere farklı gözle baktığını söyledi. Engelli bireyin dünyaya geldiği andan itibaren aile ve akrabalarının yanlış tutum ve davranışlar sergilediğini belirten Kuyumcu, “Anne baba durumu kabul etmeli, neden biz sorusunu sormamalı, kendilerini suçlamamalı, en önemlisi birbirilerini suçlamamalı.” dedi.
Engelli birey kavramının tanımlanmasını; eksiklik olarak değil farklılık olarak ifade etmemiz gerektiğini ve engelli bireylerin yaşadığı sorunlara toplumu oluşturan diğer bireylerin neden olduğunu söyleyen Kuyumcu, “Engelli bireyler bizden biri. Onları ayrıştırmak son derece yanlış, bir engelli bireyin birçok hakkının kısıtlandığına bizler şahit oluyoruz elimizden geldiğince bu sorunları ortadan kaldırmak için çalışıyoruz.” diye konuştu.
Etkinlik, Proje Koordinatör Yardımcısı Doç. Dr. Gülay Bulgan’ın katılımcılara teşekkür etmesi ile sona erdi.
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —