Tarih: 18.04.2020 08:39
GURBETİ YAŞAYAN BİLİR!
“Sana yapılmasını istemediğin şeyi sen de başkalarına yapma!” Hadis-i Şerif
GURBETİ YAŞAYAN BİLİR!
Gurbeti yaşayan bilir. Gurbeti yaşayana bir bakın, dertlidir. Dert küpüdür. Yıllar yılı çektiği gurbet acısı ona olmadık dert yüklemiştir. “Çayında derdi var, dedi adam! Ateşler içinde yandığına göre, Unutulunca soğuduğuna göre, Bekleye bekleye acıdığına göre, Var bir derdi…” Lâ Erdî. Gurbet kahrı çekmiş, gurbette canı yanmış, bir gurbetçiyle dertleşiyorduk. 3-5 ayda bir yan yana geliriz, derim ona, ‘Senin gurbette ciğerini dağlayan, seni ağlatan, sızlatan; anıların var mı? Vardır muhakkak, seni yeniden üzmeyeceksek, bir anını anlatır mısın? Başlar anlatmaya: “Almanya’ya gidişimizin 9. Yılıydı.
Gittiğimiz sene 1 kızım oldu. 8 yaşındayken, onu kaybettik. Yavrum vefat etti. Cenazesini memlekete getirmek istedim. Gurbette cenaze bırakmak istemedim. Gurbetin kanunları aksilik çıkarsa da, aracına yükler cenazesini, İstanbul’a kadar gelir. İstanbul otogardan memleketine giden hangi firmanın otobüsüne cenazem var dediğinde, cenaze almıyoruz, derler. Saatlerce orada ağlar. Neyse bir otobüsün kaptanı insafa gelir, kabul eder. Ne çileler çekmişizdir, sadece gurbette; gurbetçi olduğumuzdan değil, gurbete gitmişiz ya, bizi memleketimizin insanı bile el gibi görüyor.
Almanya’dan gelirken, girdiğimiz yabancı ülke gümrüklerinde de, çok eziyet çekiyoruz. Yine cenazesi olan bir vatandaşımız, Almanya’da cenaze çıkış izni alamayınca bir televizyon kutusuna cenazesini yerleştirir, üst bagaja bağlar, Almanya’yı geçer. Gümrüklerden birinde işleri biraz uzun sürer. O da, aracı bir kenara bırakır, yemeğe giderler. Dönüşlerinde, bagajlarındaki cesedin olmadığını görürler. Hırsızın biri kutunun içinde televizyon olduğunu sanmış olacak ki, kutuyu alıp, götürmüş. Sağa bakmışlar, sola bakmışlar, ne görünürde televizyon kutusu var, ne de cesetleri var. Cenazelerini çaldırmış bir hâlde üzgün üzgün memlekete gelirler. Ben, en azından cenazemi memlekete getirdim. Ne var ki, otogarda yaşadıklarım da bana yetti. Gerçi çektiğimiz ıstırap bu olsa iyi de, Almanya’da çalıştığımız fabrikada Alman usta başlarından tutunda, mühendisine, patronuna kadar, Türk olmamız münasebetiyle bizleri aşağılıyorlar. Ağır işlerde çalıştırıyorlar.
Velhasıl gurbet, gerek hasretlik acısı çektirerek, gerekse kendilerinin yapmadığı en ağır işlerde bizleri çalıştırarak, kahır üstüne kahır yaşatıyor.” dedi. Gurbetçi bir şair olan Ruhi Türkyılmaz, gurbetin ağlatışını bir şiirinde şöyle dile getirmiştir. “Gecesi gündüzü başka buranın Yağmuru çok sırılsıklam ıslatır Yıllar boyu gurbet hançer sırtlarda Gelen mektup satır satır ağlatır.” Bizler Kur’an’a, sünnete uyarız. Bana yapılmasını istemediğim bir şeyi, düşmanımda olsa asla ona yapılmasını istemem. Maalesef dost bildiğimiz Almanya kendi vatandaşına yaptırmayacağı şeyleri, bizim gurbetçi vatandaşlarımıza yaptı… Yaptırdı… Bir şekilde yaptılar. Ağır işleri bitince de, gurbetçilerimizin yurtlarına dönmesi için zorladılar. Evlerini kundakladılar. Almanya, kısa zamanda hayal edilemeyecek şeyleri başardıysa, Türk gücüyle başardıklarını unutmasınlar. Ben söylemiyorum, canlı misallerle konuşuyoruz ve o gurbeti bizzat yaşayanlar, neler çektiklerini söylüyorlar.
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —