Tarih: 12.12.2018 10:24

İNSAN HAKLARI BEYANNAMESİ ve VEDA HUTBESİ

Facebook Twitter Linked-in

10 Aralık, Dünya İnsan Hakları Günü. Bundan tam 70 yıl önce bugün yani 1948`de toplanan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, temel insan hak ve özgürlüklerine dair 30 kadar maddeyi kabul etti. Bu maddeler, şüphesiz kâğıt üstünde kabul edildiği gibi aynen uygulanamadı. Eskinin alışkanlıkları temizlenemedi. Ancak, II. Dünya Savaşı felaketini geride bırakan insanlık, o tarihten sonra eskiye nazaran daha hür, daha kişilikli, daha nitelikli ve daha onurlu bir hayat sürmeye başladı. Burada şu hususu açıkça ifade edelim ki, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesindeki birçok maddenin esin kaynağı Hz. Muhammed`in (asm) Veda Hutbesidir. Çünkü bu hutbe Miladi 632 senesinde Mekke`de toplanan 120 binden fazla Müslüman’a hitaben dile getirilmiş, ayrıca bu hutbenin bütün insanlığa duyurulması da aynı anda vasiyet edilmiştir. Demek ki, asıl olan ve en büyük değeri taşıyan belge, Veda Hutbesidir. Burada doğru olan hareket, BM`nin insan hakları bildirgesinde, o mukaddes hutbenin esintisini arayıp bulmak ve hakkı bu şekilde teslim etmektir.
 
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile Veda Hutbesinin küçük bir karşılaştırmasını yapalım. Önce Veda Hutbesinden mealen birkaç seçme ifadeyi sunalım. Şunları söylüyor, Allah`ın Resulü (asm):  “...Ey Allah`ın kulları! Ben size hayır olan şeyden söz açmak ister ve bundan sonra derim ki: Ey insanlar! Canlarınız, mallarınız, namuslarınız mukaddestir; her türlü tecavüzden korunmuştur. `Size söylediklerimi, burada bulunanlar bulunmayanlara bildirsin. Sakın, eski sapıklıklara dönüp de, birbirinizin boynunu vurmayınız. `Kimin yanında bir emanet varsa, onu sahibine versin. Borcunuzun aslını vermeniz gerekir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız. Cahiliye devrinde güdülen kan davaları da kaldırılmıştır. `Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Adem`in çocuklarısınız. Adem ise topraktandır. Arab`ın Arap olmayana bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük, ancak takva iledir.” Birde, 10 Aralık 1948`de BM genel kurul toplantısında kabul edilen söz konusu beyannameden bir bölüm sunalım. Beyannamede aynen şu ifadelere rastlıyoruz: “Bütün insanlar hür ve eşit haklara sahip olarak doğarlar. Akıl ve vicdan sahibidirler. Birbirlerine karşı kardeşlik duygusuyla hareket ederler. (Madde–1) “Herkes, ırk, din, dil, renk, cinsiyet, fikir, zenginlik ya da herhangi bir ayırım gözetilmeksizin, bu beyannamede ilan edilen hak ve özgürlüklerden eşit şekilde yararlanabilir. (Madde–2) `Herkes için, hayat, hürriyet ve güvenlik hakkı vardır. Hiç kimse köle yapılamaz. Kimseye işkence çektirilemez. Kimseye zalimce, insanlık dışı, aşağılayıcı ceza, ya da işlem uygulanamaz. (Madde–3–4–5) `Herkes kanunlar önünde eşittir. Kimse keyfi olarak tutuklanamaz. Herkes özel mülkiyet hakkına sahiptir, kimse bu haklardan keyfi surette mahrum edilemez. (Madde–7–9–17) `Herkes düşünce ve vicdan özgürlüğüne sahiptir. Herkes eğitim, çalışma, sosyal güvenlik, evlilik, yurttaşlık, sağlık, seyahat, dinlenme ve tatil hakkına sahiptir; bu temel haklar hiçbir surette insanların elinden alınamaz.” Evet, işte 1386 yıl önce insanlığa duyurulan Veda Hutbesinden seçmeler ve işte bundan 70 yıl önce BM tarafından kabul edilen bir bildirgenin önemli bazı maddeleri. Demek ki dünyada ilk insan hakları beyannamesini 1386 yıl önce Hz. Muhammed (asm) ilan etmiştir.
 
Tarihimizi incelediğimizde de görülecektir ki milletimizin kurduğu bütün devletlerin yönetim anlayışında “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” uygulaması hakimdir. Ne zaman “insani değerlerden” uzaklaştık işte o zaman yükselişimiz durdu ve sıkıntılar çektik.
 
Sözün özeti: Tarihte kurduğumuz devletlerimizin yöneticileri Türk - İslam değerleri çerçevesinde insan hakları konusunda en iyi uygulamaları yapmıştır. Bundan sonrada yapmalıyız.SAMİ NOGAY


Orjinal Habere Git
— HABER SONU —