Tarih: 28.04.2020 08:16

İNSAN İNSANA MUHTAÇTIR

Facebook Twitter Linked-in

“Kimseye baki değil mülk-ü devlet, sim-ü zer Bir harab olmuş gönül tamir etmektir hüner.” Lâ Edrî.
İNSAN İNSANA MUHTAÇTIR
Hani bir söz vardır, “Komşu komşunun külüne muhtaçtır.” Yeni nesil, külü pek bilmez; günümüz insanının boyunu aşan karı da, pek bilmez. 1960’lı yıllarda boyumuzu aşan karların arasından kürekle açılan yollardan eve, işe, okula gidilir, gelinirdi. İlkokula yeni başlamışım, henüz 6 yaşındayım. Okul dönüşü, o karların arasından eve varabilmemiz için bizden önce mahalleli kadınlar, sobalarının içindeki külü o açılan daracık yola dökerlerdi ki, ayaklarımız kaymasın.
 
Her ne kadar yol açılsa da, karı üstten güneş eritir, yürüdüğümüz o dar yola suyu akardı, güneş gidip hava soğuduğunda yer buz tutardı. Bu gibi durumlarda, külü yetmeyenler komşudan kül isterlerdi. O günlerde sadece kül mü istenirdi, neye ihtiyacınız oldu, komşudan çekinmeden istenirdi. Şimdi pek komşudan bir şey isteyemiyorsun, çünkü ilişkiler yok denecek kadar az! Bir şey alsan bile o şeyi aldığın gün hemen borçmuş gibi götürüp veriyorsun. Eski kültürden geldiğimiz için komşu bir şey istediğinde, almamak üzere birkaç kez geri verdiğimizi hatırlıyorum. Ama almadığımız takdirde bir daha bir şey istemeyiz sözü üzerine biz de düzene alıştık. Komşu namusundur. Akrabandır. Ona gitmeyeceksin de, kime gideceksin.
 
Bizler, bir yerde yanlış yapıyoruz gibi! Allah kimseye beni muhtaç ettirmesin, diye dua ettiğim olur. Hz. Ali’nin şu sözüne rastlayınca sözümden vazgeçtim. “Beni kimseye muhtaç eyleme!” diye dua eden bir zata Hz. Ali(r.a): -İnsan insana muhtaçtır. Beni kimseye yük eyleme diye dua et! Buyurmuştur.” Yeri geldiğinde söylemeli belki ama söylenmemeli! Yaptığını içinde tutmayı bilmeli, insan! Söylendiğinde yaptıklarının hepsini sıfırlarsın ve yalnız kalırsın, terk edilirsin. Aşağıdaki şiirde denileni yaşarsın.
 
Derdini söyleyince dost bulamayan, düşünce tutacak el bulamayan olursun. “Derdimi söyledim dost bulamadım Sırtımı dayadım bel bulamadım Düştüm tutacak el bulamadım Sevdim seveli yâr bulamadım Sevdim seveli yâr bulamadım.” Söylenmediğinde, hâlinden şikâyetçi olmadığında, beklenmedik yerden bir insanlık görürsün. Hikâyede olduğu gibi! “Adamın biri anlatıyor. Ben lokantada oturmuşken telefonla konuşan bir adam birden sevinç çığlıkları atmaya başladı. Konuşmasını bitirdikten sonra garsona: ‘Burada olanlara hepsine benden pilav üstü kebap ver! 18 yıl aradan sonra baba olacağım!’ Birkaç gün sonra aynı adamı sinemaya giderken elinde 8-10 yaşlarında bir çocukla bilet kuyruğunda gördüm. Adama yaklaşıp, o günkü işin hikmetini sordum. Adam utana sıkıla olayı anlattı: ‘O gün yan masada yaşlı bir çift vardı. Yaşlı kadın menüye baktıktan sonra eşine: ‘Keşke bu gün pilav üstü kebap yiyebilsek’ dedi. Kocası da hanımının yanında utanarak ancak çorba alacak paralarının olduğunu söyledi. Bunu duyunca üstüme kaynar su dökülür gibi oldu. Bende o yapmacık telefon konuşmasıyla onlara pilav üstü kebap söylemek istedim.’ Ben adama: ‘Peki niye herkese yemek ısmarladın?’ Adam ciddileşerek: ‘Ben bütün servetimin gitmesine razıyım ama bir insanın nefsinin rencide olmasına razı değilim. Eğer o yaşlı adama açıktan yardım etseydim hanımına karşı çok mahcup olacaktı. Ondan dolayı öyle yaptım.” Ne güzel! Bunlar tek tük de olsa insanlığın henüz ölmediğini gösteriyor.
 
Hem sonra bu iyiliği yapan pek zengin biri de değildir belki! Cebindekini, hatta tüm servetinin gitmesini bile göze alan gönlü zenginlerdendir. Bir yazar, “Eğer bir gün darda kalırsan, zenginin değil, yoksulun kapısını çal. İçten paylaşmanın ne demek olduğunu orada göreceksin.” diyor. İnsan muhtaç duruma düşerse, en azından gönlü zengin bir yoksulun kapısını çalsın. Zengine gidip eli boş dönerse, yıkıma uğrayacaktır. İçten paylaşma yerine, içten parçalanma yaşarsın. Geçenlerde, yine sanal âlemde rastladığım bir şey beni çok duygulandırdı. Mehmetçik, ayağında çorabı olmayan birine çorabını çıkarıp, giydirdi. Gözlerim doldu.
 
Askerin iki çorabı yok, ayağındaki çorabını çıkarıp veriyor, şu fedakârlığa bakın! Şu ibretlik olayı yaşatan yüreklilere çok ihtiyacımız var. Bütün bu duygusal olaylar, az yaşandığından bir olayla karşılaştığımızda da, onu kaybetmiş de, bulmuş kadar seviniyoruz. Yine bulmak güzel! Ya bulamadığında nasıl bir durum yaşarsınız. Sanıyorum şu söz, böylesi bir acı tecrübe sonunda söylenmiş, “Bu dünya acılardan kaçamayacağın kadar küçük, kaybettiklerini bir daha bulamayacağın kadar büyüktür.” Mustafa Süzen, ‘Türlü Çeşitli.’ İnsanın insana muhtaç olması kadar tabii bir şey yok, yalnız yük olmayalım.
Saygılarımla…
 
 
 


Orjinal Habere Git
— HABER SONU —