Isparta’nın modern meyveciliğe geçiş sürecinde başrol oynayanlardan birisi Ziraat Yüksek Mühendisi Dr. Abdullah Kankaya, İlimizin meyvecilikte yaşadığı en büyük sorunun birlikte hareket edememe olduğunu savundu.
Isparta’nın modern meyveciliğe geçiş sürecinde başrol oynayanlardan birisi Ziraat Yüksek Mühendisi Dr. Abdullah Kankaya, katıldığı Basın Kulübü programında ilimizin elma özelinde geldiği meyveciliği değerlendirdi. Dr. Kankaya, Isparta’nın meyvecilik sektöründe birlik ve beraberlik içinde hareket edememesinin sıkıntısını yaşadığını dile getirdi.
EĞİRDİR GÖLÜNÜN ETKİSİYLE DON ETKİSİ ÇOK AZDIR
Elmada üretilen ürünün modern pazarlama koşullarıyla iç ve dış pazara ulaştıran bir sistemin olması gerektiğine işaret eden Dr. Abdullah Kankaya, Isparta ve Türkiye meyveciliğinin bunu başardığı zaman sonuca gidebileceğini savundu. Dr. Kankaya, “Ben 10 yıl önce de söyledim; Isparta’nın iklimi çok güzel. Birçok bölgede don tehlikesiyle karşılaşırsınız. Ama Eğirdir Gölünün etkisiyle don etkisi çok azdır. Karaman’da don yüzde 80 zarar verirken, bizde 15-20 zarar verebilir. Gölün çevresindeki don riski daha azdır. Rüzgârımız, güneşimiz meyvenin rengini ve aromasını artırıyor. Bu kırmızı rengi Bursa’da elde etmeniz mümkün değildir. Ama bu kaliteyi elde edebilmek için sizin meyve seyretmesi, gübreleme, ilaçlama gibi bazı teknik ve teknolojileri ilim ne diyorsa ona göre yapmanız lazım.
100 GRAM ELMADA YÜZDE 1-2 ORANINDA SU KAYBI VAR
Ben 25 yıl önce ilk kez Isparta’ya geldiğim zaman Eğirdir’de 90 bin ton civarında soğuk hava deposu kapasitesi vardı. O zamanlar elmada olmazsa olmaz atmosfer kontrollü soğuk hava deposu dedik. çünkü sanki dalından kopmuş gibi olacak. Şuanda kayıplar yüzde 1-2 arasında. Şuanda elma depolanma süresi 8-9 ay gibi oldu 100 gram elmada yüzde 1-2 oranında su kaybı var. Şuanda ona geçildi. Belki çektiğimiz sıkıntıların biri bu. Biz uzun süreli elmamızı tutsaydık, kaliteli elmayı tutsaydık, durursa dursun. Nasılsa piyasaya çıkarırdım. Ama depolama tekniklerim yeterli olmadığı için zamanı gelmiş elmaları bir an önce elimden çıkaracağım. Böylelikle panik başlıyor. Panik başlayınca soğuk meyve suyuna, başka yere veriyorsun. Pazar çekmiyor. Biz bu teknolojileri oluşturduktan sonra marka oluşturmak zorundayız” şeklinde konuştu.
ISPARTA’NIN MEYVECİLİKTE YAŞADIĞI EN BÜYÜK SORUN BİRLİKTE HAREKET EDEMEMESİDİR
Elmada üreticilin beraber olmaları durumunda pazarlama ile ilgili problemleri çözebileceklerini kaydeden Dr. Kankaya, “Türkiye’de 6 sene önce işçi ücretleri 15 liraydı. Şuanda elma toplama işçiliği 45-50 lirayı bulmuştur. Ama elma yine aynı fiyatlarda seyrediyor. Gübre ve ilaç da aynı durumda. üretim malzemelerini toplu aldıkları zaman fiyatlar da düşmüş oluyor. Birlik haline gelinmesi gerekir. Dinimizde de birlikte hareket etmeyi emrediyor. Bu kadar birlik olmayı emreden bir dinin ve toplumun mensubu olarak şuanda biz birlikte hareket etmeyi bilmiyoruz. Isparta’nın meyvecilikte yaşadığı en büyük sorun birlikte hareket edememesidir. Örneğin ben tek başıma 100 ton gübre kullanıyorsam, tüm fidancılar olarak bunu aynı aldığımızda fiyatta yüzde 30-40 düşer. Kasada, ilaçta da aynı durum söz konusu” şeklinde konuştu.
BEN NEDEN GİDEYİM KÜÇÜK ÜRETİCİLERİN ELMASINI ALAYIM?
Isparta’nın elma üretiminin bundan sonrasıyla ilgili tespitlerini açıklayan Dr. Kankaya, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’de gazlı içeceklerde marka olan bir firma 60 bin dekara yakın meyve bahçesi kuruyor. Bu insan aktör olacak. Isparta’mızda da şirketler büyüyor. Soğuk hava deposu olan, 2-3-4 bin dekarlık en az 2-3 şirketimiz var Isparta’da. Bunlar büyüdükçe Boğazova’daki, Büyükkabaca’daki, Eğirdir’deki insanlar ne olacak? Bunlar birlik haline gelmediği sürece iş zor. 3 kişinin bir şirketi olsa 2-3 bin dekarlık bir meyve bahçesi kursak 15-17 bin ton elmamız olacak. Biraz büyüdükten sonra 30 bin ton elmamız olacak. Ben neden gideyim küçük üreticilerin elmasını alayım? Küçük üreticiler birleşmek zorundalar.
ATABEY OVASI 2-3 ISPARTA’YI DAHA BESLER
Ürünü iyi değerlendirmenin şifresi birlik ve beraber olmaktır. Burada en büyük görev devlete, Tarım Bakanlığı’na düşüyor. Benim çocukluğumda kasabam 3 bin 300 nüfusluydu. O zaman 350 tane ilkokul öğrencisi vardı. Şuanda 2 bin 200 öğrencisi olması gerekirken 35 tane öğrencisi var. İnsanlar köylerden gitmişler. Sen yarın üretecek insan bulamayacaksın. Sosyal problemlerle uğraşacaksın. Sosyal problemlerle uğraşmaman için vatandaşı kendi arazisinde beslenebilir, yaşayabilir hale getirmen lazım. İzmir’in nüfusunu 3 milyondan buradan insanları göç ettirerek 4 milyona çıkartarak, oranın ulaşım, sağlık problemlerine, 2-3 köprü yapıp paralar harcayıncaya kadar nüfusu burada tutmanın yollarını aramalıyız. Isparta’nın Atabey ovası 2-3 Isparta’yı daha besler. Ama değerlendiremiyoruz. İslamköy ovasına karşıdan bir bakın. Parça parça araziler görüyorsunuz.
ÜRETİCİYE TEŞVİK VERMEK ZORUNDASINIZ
Teşvik ve desteklerinizi vermek zorundasınız. Siz birlik haline gelirseniz ben size soğuk hava deponuzu ve sulama sistemini bedava veririm. Çünkü Eğirdir Gölünün kaynağı benim kaynağım. Su boşa gidiyorsa benim kaynağım gidiyor. Eğirdir Gölümü en güzel şekilde kullanmak zorundayım. İnsanlar sağlıklı beslenmeliyiz diyorlar. Tarım Bakanlığı olarak derim ki; Eğirdir ve Beyşehir gölleri çevresini iyi tarım uygulamaları olarak ilan ediyorum, 1 dekar bahçe kuran adama bin lira veriyorum. Buradan ürettiğiniz ürünleri de büyükşehirlerde ücretsiz tezgah verirsiniz insanlar satar. Belli bir zaman sonra bu insanlara siz destek vermeseniz bile bu insanlar üretecekler.
GÖL ÇEVRESİNDE SADECE ELMA YETİŞTİRİLMELİ
Eğirdir Gölü çevresinde elma yetiştiriciliği yönünden çok büyük bir potansiyel var. Göl çevresinde şeftali, armut aramaya gerek yok. Yalnızca elma. Bu bölgede piyasanın istediği çeşitleri en iyi ve en modern şekilde üreten bir üretici grubu ve bunları bir araya getiren birlikler kurulmalı. Etkin ve yetkin konumda olan bir üretici birliği olmalı. Teknolojiyi geliştiren bir meyvecilik istiyorum.Dağ Komando Okulu’ndan çıktıktan sonra Atabey ve İslamköy tarafının tamamen sert çekirdeklere ayrıldığı bir yer olmalı. Kiraz üretmeliyiz. Ama tek bir çeşit kiraz üretmemeliyiz.”