İYİ Parti Isparta Milletvekili Aylin Cesur’dan;
2021 Değerlendirmesi
2022 Yılbaşı Mesajı
İYİ Parti Isparta Milletvekili Aylin Cesur, 2021 yılını değerlendirdi ve 2022 Yılbaşı Mesajı yayınladı.
Milletvekili Cesur mesajında; “Değerli Ispartalı hemşerilerim, ülkemizin dört bir köşesinde yaşayan vatandaşlarımız; üzüntü ve sevinçleriyle bir yılı daha geride bırakıyor ve yeni bir yıla giriyoruz. Ülkemiz geçen sene yeni yıla Covid salgınının gölgesinde ve ekonomik sorunlarla girdi. Yıl boyunca da krizlere hazırlıksızlığın bedelini milletçe ödemek sorunda kaldık. Bazen bu krizler bizzat yöneticilerin aldığı kararlar sonucu derinleşti, yönetememe beceriksizliği milletimizin pek çok ferdinin hayatına, sağlığına, yaşadığı süre boyunca biriktirdiklerini kaybetmesine sebep oldu. Devlet adamlığı odur ki, önceden önünü görmesi, her şeye hazırlıklı olması gerekir.
Bunu yapamayan vasat yönetimlerdense, en azından krizleri derinleştirmemesi beklenir. 2021 yılı boyunca maalesef ki iktidar vasat altı bir yönetimi milletimize yaşattı. İktidar, nasılCovid-19 Salgını’nın ülkemize geleceğini tahmin edemediyse, kötü bir salgın yönetiminin de 160 binden fazla vatandaşımızın canına mal olacağını da öyle tahmin edemedi. Salgınla mücadelede gerekliliklerin devlet ciddiyetine yakışır şekilde yerine getirilmemesiyle salgının uzayacağını tahmin edemedi, bundan dolayı ülke ekonomimizin milyarlarca lira kayıp yaşayacağını, işletmelerin batacağını, işsizliğin artacağını, üretimin azalacağını ve vatandaşlarımızın yoksullaşacağını tahmin edemedi. İşte vasat altı bir yönetimin sonuçları bunlardır. “İktidar edemedi” dememin sebebi, bizim İYİ Parti olarak yaşanacak hadiseleri, 2020’ninOcak ayından itibaren Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsü başta olmak üzere, pek çok platformdan düzenli bir şekilde iktidarı uyarmamız ve sağlıktan ekonomiye, eğitimden mali bütçeye kadar alınması gereken bütün tedbirleri her defasında söylememizdi. Ancak son 2 yıldır uyarılarımız dikkate alınmadı, söylediklerimiz dinlenmedi.
Türkiye gittikçe ortak akıldan, sağduyudan ve bilimden uzak bir şekilde yönetilir hale geldi. Ve ülkemizin bugün geldiği duruma bakarak; Türkiye’de her alanda, her bakanlıkta, her idari birimde bir yönetilememe krizi yaşandığını görüyoruz. Geçtiğimiz yıl, "Türkiye, iyi yönetilemiyor!" demiş, ortak akıl ve bilimi esas alan bir yönetime geçilmesi konusunda iktidarı uyarmıştık. Bugünse artık iktidarın Türkiye’yi layıkıyla yönetme sorumluluğunu taşıyamadığını görüyor ve “Artık yeter, bir an önce erken seçim!” diyoruz. Bugün Türkiye’demaalesef ki sokağın gerçekleri ile bağı kesilmiş bir hükümet var, iyi yönetim anlayışından uzun zamandır uzaklaşmış bir yönetim anlayışı var. Ülkemizi ilgilendiren her konuda yapısal bir tıkanmaya götüren Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi var. Liyakatsiz bakanları ile her alanda başarısız bir kabine var. Sürekli değişen bakanlarıyla, bürokratlarıyla istikrarsız bir yönetim var. İyi yönetimden kasıt sadece salgın yönetimi değildir. Bugün yaşanan yönetimdeki başarısızlık, ülkemizin her kurumuna, ekonomiden eğitime, sağlıktan adalete, toplumun her alanına yayılmış bir hadisedir. İyi yönetim ve kötü yönetim hadisesi, halkın genelinin aslında ne hissettiğiyle ölçülür.
İnsanların mutlu olması için ekmek kadar mühim olan başka şeyler var. İnsanların tok olması lazım elbette, ama aynı zamanda hem rahat olmaları hem de geleceğe bakarken kendilerini güvende hissetmeleri lazım; devletlerine, ülkelerine, kendilerine ve geleceklerine olan inancı kaybetmemeleri lazım. İşte bugün geldiğimiz noktada, maalesef, bunların tamamı zedelenmiştir. Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne geçildiğinden beri ülkemizin her alanda yüzleştiği yapısal tıkanmanın en büyük göstergesi ekonomimizde yaşanan olumsuz gelişmelerdir. Vatandaşın hizmetinde olması gereken Türkiye İstatistik Kurumu, iktidarın siyasi istikbaline hizmet eder haline getirilmiş, enflasyon verilerini kasıtlı olarak düşük gösteren, büyüme rakamlarını olduğundan yüksek gösteren bir kuruma dönüştürülmüştür.
Yoksulluk ve çaresizlik, bugün ülkemizin her yerinde hissedilmektedir. Sosyal devlet anlayışı, özellikle pandemisürecinde de yaşanan hadiselerle ülkemizde kaybolmaya yüz tutmuştur. Günden güne artan zamlarla, vatandaşlarımızın alım güçleri düşmüş, temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamayan vatandaşlarımızın sayısı milyonlarla ölçülmeye başlamıştır. Döviz kurunda yaşanan artışlar ve dalgalanmalarla, üreticilerimizin girdi maliyetleri tahmin edilemez miktarlarda artmıştır. Üretim maliyetlerini karşılayamayan çiftçilerimiz, sanayicilerimiz ve üreticilerimiz, üretime küstürülmüş, en çok ihtiyaç duydukları anda devleti yanlarında bulamamıştır. Piyasalardaki fiyat istikrarsızlığıyla, Türk lirasında günden güne yaşanan değer kayıpları ile ticaret durma noktasına gelmiş, esnaflarımızın alım ve satım dengesi bozulmuş, yatırımcılarımız, önlerini göremediği için yatırım yapamaz hale gelmiştir. Türk lirasında yaşanan değer kayıpları ile birlikte, yabancı şirketler, toprak, emlak ve batmakta olan şirketlerimizin alımlarına girişmiş, bazı şirketlerimiz ve varlıklarımız ise bu değer kaybını fırsat bilen Körfez ülkelerine iktidar eli ile satılmıştır. Ekonomik sorunlar, öğrencisinden emeklisine, sağlıkçısından asgari ücretlisine, toplumumuzun her kesiminden vatandaşlarımızı ciddi şekilde etkilemiştir. Bir yanda bunlar yaşanırken, bir yandan iktidara yakın çevrelerde 4-5 maaşlı bürokratlar türemiş, devlet kaynakları, yemeklerle, makam araçlarıyla iktidardaki yöneticilerin israf ve şatafatına harcanmıştır.
Yaşanan ekonomik sorunların bedeli vergiler ve zamlarla halkımıza yüklenmiş, esnaflarımız kepenk açamaz, çiftçilerimiz, öğrencilerimiz kredi borçlarını ödeyemezken, iktidarın eliyle en büyük devlet ihalelerinin peşkeş çekildiği 5 müteahhide ise sürekli vergi afları gelmiştir. Ekonomik sorunların yanında ülkemizi ve demokrasimizi ayakta tutan adalet ve basın da kötü yönetimden etkilenmiştir. Devletin çeşitli kademelerine dair ortaya atılan, yolsuzluk, mafya ile ilişkiler, kadrolaşma, delil karartma, tehdit ve şantaj gibi olaylara dair iddiaların savcılarla araştırılması engellenmiştir. Hakimlerimiz, iktidarın politika tercihlerinden dolayı, kadına şiddet ve çocuk istismarı olaylarında gerekli cezaları vermemekte, şiddet ve istismar faillerini serbest bırakmaktadır. Muhalif medya ve yayın kuruluşlarını, muhalif gazeteci ve yazarları baskılamak için arka arkaya cezalar verilerek ülke sorunları gizlenmeye çalışılmış, topluma hizmet etmesi gereken RTÜK, belirli bir siyasi zümrenin çıkarına hareket eder hale gelmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi gibi üst mahkemelerin kararları hiçe sayılmıştır. Sivil toplumun çeşitli kesimlerinden, ifade özgürlüğü kapsamında, iktidarın politikalarına dair dile getirilen itirazlara karşı vatandaşlarımıza ağır ithamlarda bulunulmuş, sadece ifade özgürlüklerini kullandıkları için soruşturmalar açılmıştır. Kuruluşundan beri Avrupalılaşma hedefi doğrultusunda hareket eden ülkemiz, günümüzde uluslararası alanda derinleşen bir yalnızlıkla yüzleşmektedir. Belirli bir dış politika zeminine oturmayan, dış politikada savrulan, dünyadan giderek kopan bir Türkiye’ye tanık oluyoruz. Dün FETÖ terör örgütünü finanse etmekle suçlanan devletlerle bugün dostluk havası içinde anlaşmalar yapıldığını görüyoruz. Türkiye’nin AB üyeliği süreci ve NATO üyeliğinin kağıt üstünde kaldığını, müttefiklerimiz ve ortaklarımızın Türkiye’ye artık güvenmediğini üzülerek izliyoruz. Türkiye müttefikliği bozacak adımlar attıkça, uluslararası camianın gerekliliklerini yerine getirmedikçe Avrupa Birliği ve ABD’den Türkiye için sert yaptırım kararları alınmaktadır. Ülkemizde yaşanan sorunlar sadece bunlarla sınırlı değildir. Türkiye bu yıl, yaşanan sıkıntılara nasıl baş edeceğini bilemeyen, koordinasyon ve planlamayı sağlayamayan bir yönetim anlayışına tanık olmuştur. Sadece bu yıl, yaz aylarında pek çok güney ilimizde yaşanan orman yangınlarının günlerce söndürülememesi, Türkiye’nin yangın söndürme uçağının olmaması ve kayyum atanmış Türk Hava Kurumu’nun atıl bırakılması bu durumun en büyük örneklerindendir. Suriyeli sığınmacı akını nasıl kontrol edilmediyse ve bugün sayıları 5 milyonu geçen Suriyeli, kayıt ve gözetim olmadan ülkemizin her tarafına, gitmemek üzere yayıldıysa, benzer bir göç dalgası Afganistan’dan ülkemize gelmiştir.
Ancak şiddetli itirazlarımız üzerine iktidar geri adım atmış ve Türkiye’nin kaldıramayacağı bir göç akımını durdurmak zorunda kalmıştır. Toplumu, salgının ekonomik etkilerinden sosyal devlet olmanın gereği olarak en çok koruması gereken hükümet, Ekonomi Kalkanında esnafımız, turizmcimiz, işini kaybeden vatandaşlarımız, sanatçılarımız başta olmak üzere pek çok kesimi kapsam dışında nasıl bıraktıysa, uzun süreli kapanmalara ve salgın kısıtlamalarına gidilirken de esnafımıza ve ihtiyaç duyan vatandaşlarımıza hiçbir giderlerini karşılamaya yetmeyecek, son derece düşük destekler sunmuştur, adeta “destek verdik” diyebilmek için bir takım destekler verilmiştir. Gençlerimizin yüz yüze eğitim öğretimin başlamasıyla yaşadığı konut ve barınma krizine karşı, gençlerimize yardım edileceği ve devlet kaynaklarının seferber edileceği yerde, dertlerini dile getiren gençlerimiz teröristlikle suçlanmıştır.Yine aynı şekilde, rektörün seçimle görev başına gelmesi gerektiğini dile getiren Boğaziçi Üniversiteli öğrencilerimiz de aynı sert ve kötü muameleyle karşı karşıya kalmıştır. Kadına yönelik şiddette ve çocuk istismarında artışlar sürmektedir. Kaldırdığımız şehit cenazeleri, kadın cinayetleri, sağlıkta şiddet ve ekonomik nedenlerle hayatına son veren vatandaşlarımız ile milletimiz derinden etkilenmiştir. Kadınlarımıza, hayvanlarımıza, sağlıkçılarımıza uygulanan şiddet ve doğaya verilen zarar, içinde bulunduğumuz çağa da ve millet olarak dünyaya nam salmış geçmişinize de yakışmamaktadır.
Bütün bunlar yaşanırken, beyin göçü hızlanmış, artık doktorlarımız ve yoğun bakım hemşirelerimiz de artan hayat pahalılığı, düşük ücretler, zor çalışma koşulları, hak ve özgürlüklerin kısıtlanması ve de seslerinin duyulmaması sebebi ile başka ülkelerde çalışmak üzere ülkemizden ayrılmaya başlamıştır. Tüm dünyayı etkisi altına alan ve ülkemizde de etkisini yavaş yavaş gösteren Omicron varyantına karşı, tüm uyarılarımıza rağmen yeterli sayılabilecek hiçbir hazırlığın yapılmadığını kaygı ile izliyoruz. 2022’ye maalesefişte bu şekilde giriyoruz. Ortaya çıkan tablo maalesef ki, geçen yılki tablodan daha karanlık gibi görünse de karamsarlığa gerek yoktur. Amacımız karanlık bir gelecek çizmek değildir. Tam tersi; bütün bu zorluklara rağmen bu sorunları milletçe aşmamız mümkündür. Biz nice güçlükleri hep beraber aşmış bir milletiz. Çözüm nettir. Çözüm seçimden geçmektedir, çözüm demokrasidedir. Türkiye’nin yeniden ve de acilen iyi yönetim anlayışı ile idare edilmesi gerekmektedir. Bu da millete gitmekle mümkündür. 2022’nin sadece vatandaşımızın bütün bu problemlerinin göz önüne alındığı bir yıl değil, aynı zamanda bütün bu sorunlara sebep olan devlet idaresindeki kronikleşmiş sorunların da çözülmesi gereken bir yıl olması şarttır. Türkiye bu sorunlarla daha fazla devam edemez ve Türkiye’mizin kaybedecek 1 yılı daha yoktur.
Büyük Atatürk'ün eşsiz dehası ve ileri görüşlülüğü sayesinde, çağdaş demokratik açılımları mümkün kılacak dinamik bir yapıda kurulan Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Bu temel nitelikler, devletimizin çağdaş yapısının çerçevesini de çizmektedir. Cumhuriyet, Türk halkının mutlu geleceğinin de teminatıdır. 2022’ye kendimize güvenerek, iyimserlikle, ve de yapacağımız daha çok iş olduğunu bilerek giriyoruz. Çağdaş dünyanın gerçeklerinden ayrık, bilimden ve insanlığın ortak aklından uzak bir şekilde devam edilemeyeceğini biliyor ve Türkiye’yi yeniden muasır medeniyetler seviyesinde çıkarmak istiyoruz. Türkiye hem üniter devlet yapısını korumalı, hem Avrupa Birliği'ne entegrasyon sürecini başarıyla tamamlamalıdır. Türkiye daha ileriye gitmek, daha zenginleşmek, refah ve mutluluğa daha çabuk ulaşmak için önüne koyduğu bu hedeften vazgeçmemelidir. Siyasî, ekonomik, idarî ve adlî alanlarda reformlarla ve kapsamlı politikalarla Türkiye’nin kronikleşmiş sorunlarını aşacağız. Milletimizin takdiri ile, İYİ Parti iktidarına hazırlanırken, muhalefet görevlerimizi arttırarak yerine getirmeye devam edeceğiz. 2022’ye girerken, Türkiye'nin çözmesi gereken sorunları olduğu gibi Isparta’mızın da sorunları vardır. 2021 Isparta’mızı ilçe ilçe, köy köy gezdiğimiz bir yıl oldu. Hala gidemediğimiz köylerimiz, mahallelerimiz var. 2022’de de aynı hızla vatandaşlarımızla buluşmaya, dertlerini dinlemeye, sorunlarına çözüm üretmeye devam edeceğiz. Sahada yaptığımız gözlemlerle ve bizzat vatandaşlarımızın bize ilettiği sorunlarla, iktidarı uyarmaya ve gerekenin yapılması için çağrılarımıza devam edeceğiz.
Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener’in de dediği gibi, bizim çözümlerimiz miri maldır, yani toplumumuza, milletimize aittir, herkes kullanabilir. İktidarın da tespit ettiğimiz sorunlara yönelmesi ve önerdiğimiz çözümleri hayata geçirmesi gerekmektedir. Biz, bugün yapılmayan işleri, çözülmeyen sorunları yarın iktidarımızda hayata geçirmek ve çözmek için çalışıyor ve hazırlanıyoruz. Köylerimizin sorunlarını dile getirdik. Yıllardır tamamlanamayan şehirlerarası yolları dile getirdik. Su sorununu, artan girdi maliyetlerini, alt yapı ve kanalizasyon eksikliklerini, doğa tahribatını, ilçelerde uzman doktor olmamasını dile getirdik. Gül üreticisinin, elma üreticisinin, kiraz üreticisinin, lavanta, kekik, karanfil üreticisinin, çiftçimizin sorunlarını, Eğirdir’imizin gölümüzün kirlenmesi ve sularının çekilmesi sorunlarımızı dile getirdik ve getirmeye de devam edeceğiz. Tüm bu sorunlara rağmen ne ufkumuzu karartmalı, ne de zorlukları görmezden gelmemeliyiz! Kendimize ve geleceğimize güvenerek, birlik ve beraberlik içinde problemleri aşacağız. Yeni bir yıla girerken Türkiye'nin hedefleri de umutları da önümüzdedir.
İnanıyorum ki, 2022 içinde bir seçim olacak, milletimiz bu sorunları düzeltecek ve siyaseti için yapan kadrolar çıkaracaktır. Büyük Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in yeni nesillere, kuruluş felsefesinden şaşmadan, birlik ve beraberliğimizden asla ödün vermeden teslim edilmesi için var gücümüzle çalışarak, Türkiye’yi yeniden iyi edeceğiz ve “İYİ’leşeceğiz!” Bu düşüncelerle, Isparta’daki hemşerilerimizin, Isparta’da yaşayan vatandaşlarımızın ve yurt dışındaki hemşerilerimizin, güzel ülkemizin her köşesindeki vatandaşlarımızın, Kıbrıs'taki soydaşlarımızın yeni yıllarını tebrik ediyorum. Yeni Yılın milletimize ve tüm insanlığa sağlık ve barış getirmesini Yüce Allah’tan niyaz ediyor, çocuklarımızın, gençlerimizin gözlerinden öpüyorum” dedi.