2021 Bütçe Görüşmeleri TBMM’de devam ederken, İYİ Parti Isparta Milletvekili Dr. Aylin Cesur, 2021 bütçesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz aldı. Cesur, konuşmasında, sunulan genel bütçenin halkın şikayetlerini karşılama vizyonu olmadığını ve bütçe dışına çıkarılan kalemlerle bütçe hakkının gasp edildiğini dile getirdi. Demokrasi için bütçe hakkını aramanın şart olduğunu, demokrasinin de olmazsa olmazı kuvvetler ayrılığının zedelendiğini söyledi., 4. Kuvvet basının üst denetleme görevini, artık kuruluş ilkesine göre çalışmayan RTÜK’ün, siyasallaşarak muhalefeti baskılama aracına dönüştüğüne dikkat çekti.
RTÜK, BAĞIMSIZLIĞINI YİTİRMİŞ, ADETA
PASPAS EDİLMİŞ BİR KURULA DÖNÜŞTÜRÜLDÜ
Kuvvetler Ayrılığındaki 4. güç olan basının, haber alma ve ifade özgürlüğünün demokrasilerin işlemesi için olmazsa olmaz olduğunu söyleyen Cesur, vatandaşların demokratik tercihlerini doğru bir şekilde yapabilmelerinin, 4. gücün bağımsız ve etkin çalışması ile mümkün olduğunu belirtti. Aylin Cesur, radyo, televizyon ve internet faaliyetlerini tam da bu amaçla düzenlemek ve denetlemekle görevlendirilmiş RTÜK’ün, bu görevlerin çok uzağında, kanunla çelişen ve artık bağımsızlığını yitirmiş, adeta paspas edilmiş bir kurula dönüştürüldüğüne dikkat çekti.
RTÜK’Ü DÜZELTİRİZ DÜZELTMESİNE
AMA BAD-EL HARAB-ÜL BASRA…
Cesur, ayrıca Sayıştay raporlarına dayanarak, RTÜK’ün Kamu İhale Kanunu’nu ihlal ederek usulsüz harcamalar yaptığını, vergi muafiyeti olan Devlet Taşınmazları için bazı belediyelere emlak vergisi ödediğini, frekans planlamaları ve ihalelerinin zamanında yapılmadığını, ve veri toplayıp analiz yaparak kurulun kararlarına bilimsel bir yön vermesi gereken “Yönetim Bilgi Sistemi”’nin hala kurulmadığını dile getirdi. “RTÜK neye göre karar veriyor belli değil” diyen Cesur, “RTÜK’ü düzeltiriz düzeltmesine ama bad-el harab-ül basra” yani “Basra harap olduktan sonra” diyerek bugüne kadar yapılan yanlışlarla işin işten geçmiş olacağını söyledi.
PARTİLİ CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ İLE RTÜK KAMU ZARARI YARATAN BİR KURUL HALİNE GELDİ
Cesur, aynı mahkemeler veya Merkez Bankası gibi bağımsız olması gereken RTÜK’ün, bakanlık kontrolünde geçtiğinden beri bağımsızlığını kaybettiğini, kurul üyeleri parlamentodaki sandalye oranlarına göre belirlendiğinden beri siyasallaştığını, iktidarın emir erine dönüşen kurulun artık kamu faydasına çalışma fonksiyonunu yitirdiğini söyledi.
Cesur ayrıca, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in “Sayın Cumhurbaşkanımızdan bir telkin ve talimat olmadı, ama olursa devletimizin başıdır, emir telakki ederiz” ifadelerinin bu durumu kanıtlar nitelikte olduğuna dikkat çekti. Bir siyasi parti liderinin bağımsız olması gereken kurul ve kurumlar üzerinde hakimiyet kurmasının, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin getirdiği siyasal yapısal tıkanmanın sonucu olduğuna işaret eden Cesur, “Böyle bir sistem sadece belirli bir kesime yarar ve başka pek çok kesimi mağdur edecek politikaların ortaya çıkmasına sebep olur” diyerek, sorunun ciddiyetini ortaya koydu.
DEMOKRASİ ÇÜRÜTÜLÜYOR VE BU
ÇÜRÜMÜŞLÜK DEVLETİN KURUMLARINA YAYILIYOR
İfade, haber alma, düşünce çeşitliliği ve çoğulculuğu kanunen sağlamakla yükümlü RTÜK’ün, muhalif medyayı baskılama aracı olarak kullanılarak ve yandaş medyayı aşırı kollar bir duruma getirilerek bu yükümlülüklerin ihlal edildiğini söyleyen Cesur, “Çürütüyoruz bu sistemle demokrasiyi, yavaş yavaş devletin kurumlarının tüm uzuvlarına yayılan bir çürümüşlük bu.” diye ekledi.
Muhalif medyaya 1 Ocak 2019’dan 15 Mayıs 2020’ye kadar 36 kez yayını durdurma ya da idari para cezası kesildiğini ancak, yandaş medyaya yalnızca 1 kez ceza verildiğini söyleyen Cesur, bu orantısızlığın 15 Mayıs’tan bu yana çok daha fazla arttığına dikkat çekti. Cesur, “Herkesin vergileri ile çalışan bir kurulun yalnızca bir grubun düşüncelerinin görülür kılması ve diğerlerinin daha az görülür olmasına çalışması kabul edilemez” dedi.
CEZA KORKUSUNUN YARATTIĞI
OTO SANSÜR EN BÜYÜK SORUN
RTÜK tarafından verilen orantısız cezaların yarattığı en büyük sorunun basın özgürlüğüne kast eden oto sansür olduğunu dile getiren Cesur, “Söylenen en ufak şey bahane edilerek ceza verilir endişesi ile ‘Aman dikkat edin’ler, yasaklı konuşmacıların olduğu kara listeler, tartışmayı kesmek zorunda hissetmeler, fikrini söylemekten korkmalar çok yaygınlaştı” dedi. Kamusal alandaki tartışmayı fakirleştirdiğini ve demokrasinin işleyişini sekteye uğrattığının altını çizen Cesur, “Bu, hedefleniyor da, kasıt var yani” diyerek aynı uygulamaların yazılı basın için de vergi cezaları ve tehditler halinde gerçekleştiğine dikkat çekti. Cesur, “Netflix, Twitter gibi sosyal medya üzerindeki kontrol çabaları, Wikipedia, youtube yasakları, tutuklu gazeteciler, gazetecilere karşı sürekli açılan davalar, hepsi aynı resmin parçaları” diye ekledi.
BÜYÜK RESİMDE FİKRİ EGEMENLİK KURMA ÇABALARI İLE KASITLI OLARAK HALKIN VERGİLERİNİ DE KULLANARAK DEMOKRASİYE VERİLEN ZARAR VAR
“RTÜK’ün kuruluş felsefesi, TRT’de de her siyasi partiye adil süreler verilmesini sağlayabilen vizyonerlikteydi. Hayal edilen, holdingler elinde medyanın güdümlü hale gelmesine karşı ve tekelleşmeyle mücadele eden bir üst kuruldu” diyen Cesur ortaya çıkan büyük resmi eleştirdi:
“Medya kuruluşları iktidara yakın ailelerin ellerine geçti, patronaj korkusuyla sesi kısıldı gazetecinin ve farklı parmaklarda da olsalar, tek bir elin güdümünde toplandı. Ve açık bir şekilde fikri egemenlik kurma çabaları ile kasıtlı olarak halkın vergileri ile zarar verilen bir demokrasi var bu resimde!”
BASINA MÜDAHALELER
EKONOMİYİ OLUMSUZ ETKİLİYOR
“Bu baskıcı anlayış dönüp dolaşıp Türkiye’nin yurt dışındaki imajına yansıyor.” diyen Cesur, Türkiye’nin yurt dışında demokrasinin kaydığı ve gittikçe otoriterleşen bir ülke olarak göründüğüne dikkat çekti. 2020 Dünya Basın Özgürlüğü endeksine göre, 180 ülke arasında Türkiye’nin 154. sırada olduğunu, 2002’deki 99. sıradan bu yana basın özgürlüğü konusunda ciddi sıkıntılar yaşandığına dikkat çekti. Cesur, “Dünya’da turizm trendleri değişti ve artık pek çok dünya vatandaşı da, Avrupa’lı turistler de bizi bu yüzden tercih etmiyorlar.” diyerek sorunun Türk Ekonomisi’ne de olumsuz bir şekilde yansıdığını ortaya koydu.
Cesur, “Turistlerimizi bu nedenle Akdeniz ülkelerine kaptırdık. Çünkü müreffeh ülkelerin vatandaşları, basının sunulan bilgileri doğrulayıp yanlışlayabildiği, sansürün olmadığı ülkelerde kendilerini güvende hissediyorlar, kendi demokratik değerlerine benzer değerlerin yaşandığı yerlere gitmek istiyorlar.” diye ekledi.
Aynı sebeplerle yazın açıklanan Koronavirüs vaka sayılarına turistlerin güvenmediği için turizmde sertifika programının başarısız olduğuna dikkat çeken Cesur, bu durumun ticareti ve yatırımları da etkilediğini ve bu bedeli turizmcinin, ticaretle uğraşanın ve bu alanlarda istihdam edilen vatandaşların ödediğinin altını çizdi. “Ekonomimizi ayakta tutabilmek için Katar’a mahkum kalıyoruz, ancak Katar-act olmuş gözlerinizle olan biteni göremez hale gelmişsiniz” diyen Cesur, bütüncül bir politika vizyonu olmaması sebebi ile hükümete yüklendi.
RTÜK’Ü CEZA VEREN VE MUHALEFETİ, BASINI, MEDYAYI SUSTURAN KURUM OLMAKTAN ÇIKARTMAMIZ LAZIM
“RTÜK’ü Ceza veren ve muhalefeti, basını, medyayı susturan kurum olmaktan çıkartmamız lazım. Daha iyi yayıncılık ve kitle medyası için daha bağımsız bir RTÜK’e ihtiyacımız var.” diyen Cesur, sözlerini basının düşürüldüğü durumu anlattığı şu hikâye ile tamamladı:
Aslan, kurt ve tilki birlikte ava çıkıyor. Akşam oluyor ve gün sonunda avladıkları bir geyik, bir ceylan ve bir de tavşan. Aslan kurttan avları bölüştürmesini isteyince kurt: “Kralım geyik sizin olsun, ceylan benim, tavşan da tilkinin” diyor. Ve buna öfkelenen aslanın pençesiyle yere seriliyor. Aslan tilkiye dönüyor, bir de sen yap taksimi diyor. Tilki; “Geyik sabah, ceylan öğlen ve tavşan akşam yemeğiniz olsun efendim diyor. Aslan memnun oluyor ve “sen bu güzel taksimi nerden öğrendin merak ettim” diye sorunca; “Şu yerde yatan kurttan” diyor” açıklamasında bulundu.