Tarih: 24.11.2020 07:19

İYİ Parti Isparta Milletvekili Aylin Cesur; Vakalar Korkutan Boyutlara Ulaştı!

Facebook Twitter Linked-in

İYİ Parti Isparta Milletvekili Dr. Aylin Cesur, Plan ve Bütçe Komisyonunda Sağlık Bakanlığı Bütçesi üzerine konuşma yaptı.
 
Milletvekili Cesur konuşmasında; “Sayın Bakan, Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri ve değerli meslektaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ben, çok kısa durumumuzu özetleyip daha sonra dostane olarak bir meslektaşınız, bir doktor olarak neler yapmak gerekiyor, kendi kaygılarımı ve kendi düşüncelerimi aktarmaya çalışacağım. Durum şu üzülerek söylüyorum: OECD ülkelerinde istatistiklere baktığımızda pek çok alanda son sıradan çıkmayı başaramamış ve OECD ortalamasına çok uzak kalmış bir durumdayız. Vereceğimiz sayılara bakınca da bilinmeli ki en gerideyiz veya sondan ikinciyiz ve ortalamayı biz aşağıya çekiyoruz.
 
Örnek verelim: Halk sağlığında çok gerideyiz, yetişkinlerde diyabet yaygınlığı yüzde 12, OECD ortalaması yüzde 6,4; 15 yaş üstü nüfus sigara içme oranı yüzde 26,5; OECD'de yüzde 18; birinci basamak sağlık hizmetlerinin kalitesini ölçmek için her yüz bin kişide astıma baktığımızda 425, OECD ortalaması 225; 65 yaş üzerine grip aşısı yapma oranı -geçmiş yılları en azından söyleyelim bu sene muhtemelen daha düşük olacak ama- yüzde 7, OECD ortalaması yüzde 41 ve bir yılda kişi başı doktora gitme sayısı 8,9; OECD'de 6,8. Şimdi, bunlar sadece ufak doneler ama diğer ülkelere kıyasla bizim daha çok sağlık hizmetine, daha çok personele ve harcamaya ihtiyacımız var, bunlar bunun kanıtı ve koruyucu sağlık önlemlerinde yetersiz kalmışız, bunları gösteriyor. Kişi başı düşen sağlık harcamamız 1227 dolar, OECD ortalaması 3994 dolar. Niye dolar? Çünkü, tıbbi ekipmanları, teknolojik ilaçları dışarıdan dolarla alıyoruz o nedenle öyle dedim.
 
Sağlık harcamalarının gayrisafi millî hasılaya oranı 2002'de siz geldiğinizde 5,2; bugün 4,2'ye düşmüş, OECD ülkelerine baktığımız zaman en çok düşen ülkeyiz ve ortalama yüzde 8,8. Sağlık harcamalarının toplam Hükûmet harcamaları içindeki payı bizde yüzde 10, OECD ortalaması yüzde 15. Olması gerekenin altında olan bu harcamaların sonuçları da şu şekilde: Bin kişiye 1,9 doktor düşüyor hâlâ, OECD ortalaması 3,5; son sıradayız. Bin kişiye 2,1 hemşire düşüyor, OECD ortalaması 8,8; son sıradayız. 100 bin kişiye bizde 36 eczacı, OECD ortalaması 83; diş doktoru bizde 40, OECD 59,3. Doktor başına 4.765 muayene var, OECD ortalamasında doktor başına 2.181 muayene ve son olarak hastaneler... 1 milyon kişiye hastane sayısı bizde 19, yüzölçümü ve nüfusu bizimle benzerlik gösteren ülkelerde bu sayı 30-40 arasında ve 1 milyon kişiye düşen bilgisayarlı tomografi sayısı bizde 15, OECD ortalaması 27; 2 manyetik rezonans görüntüleyici bizde 11, OECD 17; bin kişiye düşen hastane yatağı bizde 2,8 iken OECD ortalaması 4,7. Hâliyle hastanede kalış süresi de düşüyor; bizde ortalama 4,1 gün, OECD'de 7,7. Tesis ve hastanelerde 65 yaş üstü her bin kişi uzun süreli bakım yatakları sayısı bizde 8,7; OECD ortalaması 47,2. Bunca veriyi niye saydım?
 
Bununla şunu söyleriz biz: On sekiz yıldır ülkeyi siz yönetiyorsunuz. On sekiz yıllık iktidarınız boyunca bütçe yetersiz ve olanı da doğru kullanmadınız. Nerelere kullandınız, biraz da onlardan bahsedeceğim. Bu istatistiklerde yer alan 30 kadar ülkenin hepsinde en gerilerde olmayı başka türlü açıklayamıyorum ben ve 2021 bütçesine baktığımız zaman, 77 milyar 615 milyon liralık bütçenin genel bütçenin yüzde 5,8'ini oluşturduğunu görüyoruz. Eksiklikleri düzeltmek yönünde miktar artsa da maalesef vizyonu olmayan bir bütçe ortaya konmuş. 2020 bütçesine oranla baktığımızda yüzde 32 nominal bir artış var ama yüzde 12'lik enflasyonu hesaba kattığımızda artış yüzde 16'ya denk geliyor ve şehir hastanelerine bu yıl geçen yıla nazaran ilave 6 milyar lira ödeyeceğimizi düşünürsek OECD standartlarını yakalamak için ve salgınla mücadele etmek için bu bütçenin çok yetersiz olduğunu söyleyebiliriz. Üstelik lira cinsinden bütçedeki artışa rağmen geçen yıla göre dolar oranında da yüzde 17'lik bir azalma söz konusu, bir de böyle bakmak lazım.
 
Koruyucu sağlık önlemleri için 2021 bütçesinden 19 milyar 48 milyon lira yani yüzde 24,5'lik bir pay ayrılması öngörülmüş. Oysaki Sağlık Bakanlığı bütçesinin pandemi koşullarına uygun hâle getirilmesi, bu yıl için çok çok elzem, en elzem konumuz. Bütçe neredeyse şehir hastaneleri için 2021'de ödenecek 16 milyar 392 milyon liraya denk, yani aslında pandemiyle mücadele vizyonunuz yok! Ve şehir hastaneleri Bakanlığın elini ayağını bağlamış durumda. Ben şahsen sizi suçlamıyorum; sizden önce başlayan bir proje biliyorum, hükümetinizin yarattığı genel, yapısal bir sorun. Yani, size de yardımcı olmak adına esasında bunları sayıyorum, meslektaşınız olarak. Geçen yıl yüzde 17,8'di şehir hastanelerinin payı, sonraki yıllarda bu pay daha da çok artacak. Şimdi, bakın, Sayıştay tam olarak denetleyemiyor, ticari sır gerekçesiyle ihaleler, sözleşmeler gösterilmiyor ve Sayıştay’ın denetleme görüşünü etkilemeyen 37 bulgusundan 21 tanesi şehir hastaneleriyle alakalı. Hem bütçemizde ciddi büyüyen bir delik bu hem de usulsüzlükler çok fazla demek. 3 Paralar ve muhasebe usulsüzlükleriyle alakalı konular...
 
Defalarca bu projeler verimsiz diye uyardık. İdeal verimlilik için 200, 600 yataklı pek çok küçük hastane yapmakla vatandaşın sorunları çözmek mümkündü. Kiralama hizmet bedelleriyle bütçeyi boyunduruk altına, geleceği de ipotek altına aldırmamak lazımdı. Tabii, bu sadece sizin döneminizde olmadı Sayın Bakanım, sizin şahsınızda değil bu söylediklerim, genel olarak söylüyorum. Cumhurbaşkanlığı yatırım programında genel bütçeyle 10 tane şehir hastanesinin yapımını devlet üstlenmiş, toplam 10 milyar 104 milyon lira maliyeti var. Madem bu fiyatlar bu kadar uygundu, niye şirketlere yaptırdığınız 11 hastane için bir yılda aynı miktarda kira ve hizmet bedeli ödemeyi kabul ediyoruz? Ve soruyoruz: Neden İngiltere mahkemeleri bu konuda yetkili kılındı? Yüzde 70 doluluk garantisi nedir? Yok, diyorsanız ki "İhaleleri, sözleşmeleri göremiyoruz, nereden bileceğiz olmadığını?" Garanti meselesi mantıken yanlış, şöyle yanlış: Eğer koruyucu sağlık önlemlerini artırırsanız, garantilerin gerisinde kalıp daha çok garanti bedeli ödemek zorunda kalırsınız. Eğer koruyucu sağlık önlemleri az tutuluyorsa garantiler daha az ödenir, bu sefer de tedavi için harcanan masraf artar. Burada ciddi bir çelişki var, bunun için filozof olmaya gerek yok.
 
Şehir hastaneleri, ülkemizde sağlık alanındaki ihtiyaçları karşılama amacıyla çok iyi niyetle yola çıkıldığını farz etsek bile, sağlık alanında Cumhuriyet Tarihi boyunca bizi en fazla boyunduruk altına alan ve memleketi yokluğa mecbur bırakan en önemli israflardan biri olarak karşımızda, çok üzülerek söylüyorum. Bir de ilaç borçluluğuna bakalım. 11 Mart 2019'da dışa bağımlılığımızın yoğun olduğu, özellikle sağlık sektöründeki ilaçta yüzde 54, malzemede yüzde 82, cihazda yüzde 84, aşıda yüzde 100'e yakın bağımlılığımızın olduğu bir Türkiye'den bahsediyoruz. "Dört yıl içinde buralarda yüzde 50 millîleşme, aşı içinse yüzde 100 millîleşme olacak." demiştiniz Sayın Bakanım. Siz bunu dediğinizden beri bir buçuk yıl geçti, iki buçuk yılımız kaldı. Ne kadar iyileşme oldu bir buçuk yılda? Bunu da öğrenmek isteriz. Sağlıkta şiddet artmaya devam ediyor. Alo 113 Beyaz Kod uygulamasına 2012-2019 arası 91.355 şiddet vakası bildirilmiş ve 431 sağlık çalışanı intihar etmiş. Kariyerleri boyunca çalışanların yüzde 80'i en az 5 defa söz ve fiziksel şiddetle karşılaşmış. Sağlıkta şiddeti önleyelim diye yasa çıkardık ama daha iyi yaptırımlar istemiştik biz yapmadınız, tam ve yeterli şekilde bunu artırmak gerekiyor.
 
4 Coronavirüse gelince, salgın yönetiminde -üzülerek söylüyorum- çok iyi niyetle çaba gösterdiğinizi farz etsek bile, başarısız olduk. Neden başarısız olduk? Bunun da tek sorumlusu siz değilsiniz, çok zorda olduğunuzu tahmin ediyorum ve bu zordan çıkmak için öncelikle mesleki duygularınızı ve yemininizi daha ön plana almanızı ve daha şeffaf olmaya, vatandaşı şeffaf olarak yönlendirmeye davet ediyorum çünkü şeffaf olunmadığı zaman vatandaşın yapmaya çalıştığınız önlemlere uyumu gerçekten çok yetersiz, dünya da bilimsel sayılarla bunu kanıtlıyor. Şeffaf olmazsanız pandemi yönetemezsiniz. Şeffaf olma/olmama tercihinin sizin olduğunu düşünmüyorum, mecbur bırakıldığınıza inanıyorum ama bu konuda sizi de sizinle çalışan insanlara karşı rahatlatmak adına bu düşüncelerimizi bir bilim adamı olarak söylemek istedim. Yine, Dünya Sağlık Örgütü standartlarıyla uyuşmuyorsa eğer; test, tanı ve takip kriterleriniz, tüm yükü sağlık çalışanlarının üzerine bindirmiş oluyorsunuz, bugün tam böyle olmuş durumda, meslektaşlarımızın üzerinde bu yük. Temel hakları olan ve gerçekten ihtiyaç duydukları izinleri iptal edildi. Genç mezunlar yetersiz koruyucu önlemlerle sahadalar; öldüler, intern doktorlarımız öldü, gencecik, pırıl pırıl. İstanbul'da özellikle son dönemde iki üç hafta içerisinde hastalanan doktor sayısına bakın. Aile sağlık merkezleri, il filyasyon ekipleri arasında koordinasyon yok.
 
Hastalar, her şey için aile hekimlerini aramak zorunda kalıyor ve rapor almaya ASM'lere gidiyor maalesef. Salgın nedeniyle yapılan ek ödemelerde adaletsizlik var. Sağlık gruplarının bir kısmı ek ödemeleri düşük aldı, bir kısmı hiç alamadı, bir kısmı geç aldı. Oysaki kapıda çalışan güvenlik görevlisine kadar yapılmalıydı ek ödeme, ayırt etmeden, hepsi risk altındalar çünkü. Sizin verilerinize göre, 12 Eylüle kadar 7.428 sağlık çalışanına coronavirüs teşhisi konmuştu ancak gelen bilgiler bu sayının çok daha fazla olduğunu göstermişti. O günden bugüne bu şeffaflık konusu tartışılıp duruyor. "Covid-19'un meslek hastalığı sayılması lazım." dedik reddedildi. Bu konuda sizden istirham ediyoruz, çok şiddetle yapılması lazım: kanun teklifleri, önergeler verdik reddettiniz ve 141 sağlık çalışanımız hayatını coronadan kaybetti. Bugün hastane doluluk oranı, yoğun bakımlar da yüzde 70'lerde, koridorlarda gördüğümüz manzaralar ve meslekten, sahadan gelen, arkadaşlarımızdan gelen tablo çok iç karartıcı. İstirham ediyorum, Bilim Kurulunun da, oradaki değerli bilim adamlarının da sizinle beraber, şahsınız da dâhil, benim gibi kayıplara üzüldüğünüzü tahmin ediyorum ama bunları siz önleyeceksiniz. 5 Peki, ben o zaman neler yapılmalı, hızlıca söyleyeyim. Bu yıldan başlayarak Sağlık Bakanlığı bütçesi, elbette SGK sağlık giderleri dışında, merkezî yönetim bütçesinin 1/10'undan az olmamalı ve bu ilke hep sürdürülmeli. 2020 için yeterli ek ödenek sağlanmalı.
 
Birincisi, israftan vazgeçilmeli ve ödenek bulmalısınız. İspanya iki hafta önce 240 milyar avro ek gelir sağlayacak servet varlık vergisi koydu. Şehir hastaneleri derhâl -fahiş kiralama bedelleriyle- taksitlendirilerek kamulaştırılmalı ve talana son vermelisiniz. Birinci basamağı kesinlikle güçlendirmelisiniz. Aile hekimleri birliği, bölge nüfus temelli olmalı. Kasımın ilk haftası "12 bin sağlık personeli atayacağım." dediniz, bunu hatırlatmak istiyoruz. En az 100 bin idari, 200 bin yeni sağlık çalışanı atanmalı, yarısı birinci basamağa, kalan yarısı ikinci ve üçüncü basamağa atanmalı. Aşılama hizmetleri aksamamalı. Okul sağlığı birimleri hekimliği, hemşireliği kurulmalı. Covid-19 sağlık emekçileri, sağlık çalışanları personeli mutlaka meslek hastalığı sayılmalı. Sağlık çalışanlarının özlük hakları ve çalışma koşulları mutlaka iyileştirilmeli. Eve gidemeyenler için mutlaka kalacakları yer ayarlanmalı. Salgın için gerekli aşı bağlantıları ve grip aşısı gibi, olmadan mutlaka şimdiden yapılmalı; şimdiden uyarıyoruz, çok çok önemli. Piyasadaki dezenfektan, maske gibi ürünlerin denetimleri yapılmalı. Bilim Kurulu kararları halka şeffaf bir şekilde açıklanmalı. Sağlık Bakanlığı nepotizmi bırakmalı ve liyakat temel esas olmalı. Pandemide özel sektörden mutlaka yararlanmalısınız ve pandemi hastanesi olan/olmayan hastaneleri net olarak açıklamalısınız.
 
Refik Saydam Hıfzıssıhha, ulusal kurum tekrar çalışmaya başmalı ve salgın yönetimini de bu kuruma devretmelisiniz. Aşılar temel ilaçlar ve biyolojik ürünlerde öz yeterliği mutlaka sağlamalısınız, askerî sağlık birimlerimiz -Mecliste çok konuştuk tutanaklarda var- mutlaka hizmete girmeli ve gayrı millî, IMF dayatması olan Sağlıkta Dönüşüm Projesi'nden bir an önce vazgeçmelisiniz.
BAKAN FAHRETTİN KOCA’YA SORU
Sayın Bakanım, size ve buradaki tüm Sağlık Bakanlığı personeline, şahsım adına, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak gösterdiğiniz çaba için teşekkür ediyorum, ancak gelinen noktada Covid-19 pandemi salgın mücadelesi başarısız olmuştur. Başarısız olmuştur çünkü bugün, vakalar 6 siz açıklamasanız da filanca sebeplerden dolayı, hepimiz onların ne olduğunu aşağı yukarı tahmin ediyoruz, ama günlük 50 bin civarında vaka var. Şimdi, bu kadar büyük bir mücadele içerisinde insanların öldüğü, her gün yakınlarımızı kaybettiğimiz bir yerde, ben geceleri vicdanen sabahlara kadar uyuyamazken ne olacak diye, sizlerin de bu sorumluluk altında ben, üzüldüğünüzü tahmin ediyorum. Peki, bunu düzeltmek adına siz bir tıp doktoru olarak burada, bugünkü toplantıdan da edindiğiniz izlenimlerle, önümüzdeki süreçte, pandemiyle ilgili en az on beş gün süren bir kısıtlamaya gidilmesi için, sorumluluğunuzu direksiyona geçerek, tam geçerek, kullanmayı düşünüyor musunuz? Direksiyon tek olmalı, direksiyonda olmalısınız” dedi.


Orjinal Habere Git
— HABER SONU —