8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde, TBMM’de kadına karşı şiddetin araştırılmasına dair meclis araştırma komisyonunun sonuç raporu görüşüldü. Görüşmeler esnasında İYİ Parti Grubu adına söz alan Isparta Milletvekili Dr. Aylin Cesur, meclis kürsüsünden kadınlara seslendi ve uzun süre akıllarda kalacak bir konuşma yaptı.
Kadına yönelik şiddet, kadın yoksulluğu, kadının çalışma hayatında ve sosyal hayatta uğradığı ayrımcılıklara değinen Milletvekili Cesur, kadına karşı şiddetin çözümünün tek yolunun kadının her alanda güçlendirilmesi olduğunu söyledi. Komisyonun çalışmalarındaki sorunları ve iktidarın kadın politikalarını eleştiren Cesur’un konuşmasında, İstanbul Sözleşmesi de önemli yer buldu.
İKTİDAR KADINA YÖNELİK ŞİDDETİ ARAŞTIRALIM DİYİP İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN ÇIKTI, KADINLARIMIZIN KAZANIMLARINI YOK SAYDI
Komisyonun kuruluşu ilginç bir hadiseyle kesişti: 20 Mart’ta TBMM iradesinin yok sayılarak bir gece yarısı kararnamesiyle İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararıdır bu. Bu, sadece demokratik hukuk devletine, güçler ayrılığına ve yasamanın yetkilerine uygun olmayan bir hamle değildi. Kadınlarımızın verdikleri ve kadınlarımız için verilen mücadeleyle edinilmiş kazanımların da yok sayılması kararı idi. Senelerce kendisine destek vermiş ve yarın geleceğini eline alarak, kendisini gönderecek milyonlarca kadını karşısına alacağı bir karardı ve aslında Türk Kadınının tarihi değiştirecek gücünü hafife almaktı. Ne acayiptir ki; bir yandan TBMM’deki iktidar kanadı, önceki yıllarda defalarca sunduğumuz ve reddettikleri “Kadına Şiddetin araştırılması” teklifini Meclis gündemine getirerek kabul ettiler, umutlandık hep birlikte. 2020’de 471’e çıkan kadın cinayetinden sonra nihayet iktidar çağrılarımıza, kulak veriyordu çünkü.
“MIŞ” GİBİ YAPAN İKTİDARA RAĞMEN GERÇEK BİR KATKI SUNMAK İÇİN KOMİSYONDA BİR SÜRE DAHA KALDIK
Tam 11 gün sonra, bir gece yarısı, bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile tilki uykusundan uyandık. Meğer komisyon, sadece bir tamponmuş, kanamayı geçici durdurmakmış amaç, kökünden kaldırmak değilmiş. Aslında mevzu yine sorun çözmek değil, algıyı yönetmekmiş, “mış gibi”lik hükümetin amacı. Buna rağmen komisyonda kaldık, görüşlerimizi bildirdik, sorularımızı sorduk ve bugün Yüce Meclis’e sunulan bu raporun oluşumuna katkıda bulunduk. Komisyondaki arkadaşlarımız işlerken ki yaşadıklarını, hemen her komisyonda takınılan çoğulcu değil, çoğunlukçu tutumla temsil etmede yaşadıkları sıkıntıları ve asıl amacına meşruiyet kazandırmamak adına 23 Haziran’da neden komisyondan ayrıldık burada paylaşacaklardır. Özetle, salt siyasi saiklerle hareket edeceğini baştan belli eden, kadına yönelik şiddeti önlemek bir yana, kazanımlardan geri adım atılacağını ve belli kesimleri memnun etmek için kanunlarda değişiklikler için zemin komisyonu imiş maalesef. Bunu Türk kadını bilmelidir, iktidarı Yüce Türk Milletine şikayet ediyorum.
KADINLARIMIZ “ŞİDDET TOLERE EDİLEBİLİR RAKAMLARLA ARTTI” DİYEN BAKANI VE ZİHNİYETİ UNUTMAYACAK
Kadınlarımız; -“İstanbul Sözleşmesi’ne gerek yok” diyenleri, -Güvenlik ve adalet kurumlarından yardım istediklerinde nasıl geri çevrildiklerini, -Sözleşmeden çıkılırken artan kadın cinayetlerini de unutmayacaklardır. -Şiddetin, cinayetin kadını mı olurmuş diyenleri, -‘Kadına yönelik şiddet tolere edilebilir rakamla arttı’ diyenleri de, -Cumhuriyet’in kadınlarımıza kazandırdıklarını yok sayanları da, Türk kadını ne yaptı ki diyenleri unutmayacaklardır.
KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE
ULUSAL EYLEM PLANINIZ BAŞARISIZ OLMUŞTUR
Raporda 17 başlıkta 555 politika önerisi var. Bu şu demek, hani senelerdir söylüyoruz ve reddediyorsunuz ya; “biz harikayız” falan diye, en az 555 farklı adım daha atılabilirmiş. Bu komisyonun tespitleri. Yani kadına karşı mücadelede eksiklikler o kadar büyük ki; iktidar vekillerinden teşekkül komisyon dahi 555 adet yapılması gerekli ama yapılmamış çözüm önerisi sunuyor. Aile,Sosyal Hizmetler Bakanlığı 2021 bütçe konuşmamda da söylemiştim; -Asliye ve aile mahkemelerinde onaylanan kolluk kuvvetleri kararları, 2013’ten 2018’e 5 kat artmış. -2008’den 2019’a kadar kadın cinayetleri %500 artmış. -Sığınma evleri yetersiz, ve şiddet mağduru kadınlarımıza iş imkanı sağlanmıyor. Biz şikayetçiyiz; -Ölen, şiddet gören kadınlarımız adına şikayetçiyiz. -Annesiz kalan evlatlar, evlatsız kalan anneler adına şikayetçiyiz. -Çocuk yaşta evlendirilen kız çocuklarımız adına şikayetçiyiz. Alınacak Dersler var; -2016-2020 “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı’nız başarısız olmuştur. İşte bu rapor da bunun kanıtı.
BİZİM 2018’DEN BU YANA DEDİKLERİMİZ YAPILSA, NİCE KADINIMIZ HAYATTA OLUR, NİCESİNİ ŞİDDETTEN KORUMUŞ OLURDUK
2021’de yine arttı ve 497 kadınımız öldürüldü. Biz 2018’den beri önerge veriyoruz. O gün harekete geçilse, belki binlerce kadınımız bugün hayatta olacaktı veya şiddetten uzak yaşayacaktı. Şimdi burada iktidarınıza bir sorumluluk düşüyor. Bizi karar süreçlerine dahil etmediniz, bir takım çözümler geliştirdiniz. İktidarınızın son yılında, bunları uygulayın. Kadına yönelik şiddeti tolerabl bulan Aile Bakanı ile de konuşun, etmesin. Bugün Dünya Kadın Hakları günü! Biz Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Büyük Atatürk’ün bize verdiği haklarımıza sahip çıkacak kadınları olarak, Cumhuriyetimize ve ilkelerine bağlıyız ve Atatürk’e şükran duyuyoruz. Cumhuriyetin kendisi kadını erkekle eşit yapmayı hedeflemiştir. Kadın, ulusal devletin yasal eşit yurttaşı kabul edilmiştir.
KADIN ERKEK EŞİTLİĞİNİN SAĞLANMASI İÇİN, SADECE HAKLARDA EŞİTLİK SAĞLANMASI YETERLİ DEĞİL
Kadın erkek eşitliğinin sağlanması için, sadece haklarda eşitlik sağlanması yeterli değil. Kadın cinayetleri, kadın yoksulluğu, kadın okuryazarlığının düşük oluşu, kadınların yeteri kadar temsil edilmemesi gibi olgular hakların kullanımında bugün ciddi sorunlarımız olduğunun kanıtı. İstanbul sözleşmesi gibi bir yol haritamız olmasına karşın Türkiye, yıllarca bu sözleşmenin ilkelerinden sapmıştır ve en son çöpe atmıştır hukuka da aykırı olarak ve geriye gittik kadınlar olarak ve biz ve elbette ülkemiz. Türkiye’de kadınların hak ettiği koşullara ve hayata erişebilmesi için, yönetimin değişmesi şart oldu. Kadınlarımızın sorunları, kadına değer veren ve çağdaş bir dünya görüşü olan bir yönetim anlayışıyla çözülebilir.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİNDEN ÇIKINCA, KADINLARIMIZ YALNIZLIĞA TERK EDİLMİŞ, DEVLET GÜVENLİKLERİNDEN VAZGEÇMİŞ
-2008’den 2021’e 4147 kadınımız cinayete kurban gitti. -2008’de 80’ken sayı, bugün 500’e vardı. İstatistiklere baktığımızda kadınlarımız çoğunlukla eşleri, sevgilileri veya eski eşleri tarafından öldürülüyor. Çalışmak istediği için, boşanmak istediği için, yeni bir hayat kurmak istediği için, daha basiti fikrini söylediği için öldürülüyorlar. Bu nedenle bu cinayetlerin adı “kadın cinayeti”. -6284 Sayılı Kanun kapsamında Kadına Şiddet Sayısı 2016’da 162.110, 2021’de 268.817’e yükselmiş. 5 yılda %65 artmış. Artış tolere edilebilir diyen Aile Bakanı’na soruyorum; 268 bin şiddet olayı tolere edilebilir mi? Size soruyorum; edilebilir mi? -Koruyucu tedbir kararlı kadınlarımız 2016’da 60 bin 316. 2020’de 121 bin 535. 2021’de İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmanın etkisi ise çarpıcı. 121 binden 65 bin 616’ya düşüyor. Üstelik şiddet %65 artarken! Sözleşmeden çıkınca, kadınlarımız yalnızlığa terk edilmiş, devlet güvenliklerinden vazgeçmiş. -En az bir kez şiddete uğramış kadınlarımızın oranı %38. -Psikolojik şiddete uğrayan kadınlarımızın oranı %45. -Ekonomik şiddete uğrayan kadınlarımızın oranı %30. Bu yüzde 30’un %11’i ailesi izin vermediği için çalışamayan kadınlarımız. -Bir şekilde ısrarlı takibe uğrayan kadınlarımızın oranı %27. -En çok erken evliliklerde ve çalışmayan/eğitimsiz kadınlara karşı görülüyor şiddet. Şiddetin kaynağı değilse de, mümkün kılan faktörlerden çok önemlilerden biri kadın yoksulluğu.
ÇÖZÜM; SADECE ŞİDDETİ BİTİRMEKTEN
DEĞİL; KADINI GÜÇLENDİRMEKTEN GEÇİYOR
Çözüm; şiddeti bitirmek değil sadece; kadını güçlendirmekten geçiyor. Durum ne peki? -2018 Nüfus ve Sağlık Araştırması’na göre 21-25 yaşında genç kadınlarımızın %14,8’i 18 yaşından önce, %2’si 15 yaşından önce evlendirildi. -Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü’ne göre, Aile Mahkemesi hakimleri 2019’da 16 yaşındaki 11 bin 446 çocuğun evlenmesine izin verdi. 2020’de 16-17 yaş arasında 13 bin 14 kız çocuğu evlendirildi. -2019’da 15-17 yaş arası doğum yapan çocukların sayısı 9 bin 714. İşin temelinde, kadının ekonomik özgürlüğü var, kadın ekonomik özgürlüğünü kazanabilirse, şiddetten daha kolay kaçabilir.
KADINLARIMIZIN OKUMASINDA DA, İSTİHDAMINDA DA, KARAR ALICILAR ARASINDA KADINLARIN OLMASI ÇOK ÖNEMLİ Kadınlarımızın okumasında da, istihdamında da, karar alıcılar arasında kadınların olması çok önemli. -Ülkemizde 1.872.537 okuma yazma bilmeyen kadınımız var hala. Okuma yazma bilmeyenlerin %85,2’i. - Eğitim çağında ama okula gitmemiş veya yarıda bırakmış 516 bin kız çocuğumuz var. Yüksek öğretimde, lisede de kız çocuklarımız geride oransal olarak. -Kadınlarımızın eğitimde geçirdiği zaman, erkeklerin 2 yıl gerisinde. Yani baştan iş bulmak konusunda da geride kalmaya mahkum. -İş piyasalarında uygulanan ciddi ayrımcılık ve aile içi ekonomik şiddetle de birleşince de, kadın ekonomik hayatın dışında, yoksullaştıkça kadın daha yoksul, açlıkta önce kadın aç.
AK PARTİ HÜKÜMETLERİNDE NEDEN DÜNYA SIRALAMALARINDA 30 SIRA GERİYE GİDİLDİ?
ŞAPKAYI ÇIKARIP DÜŞÜNME ZAMANI GEÇTİ
Şu bizi kıskanan batı işte sorunları aştığı için yüzümüzü oraya dönelim diyoruz. -Türkiye’mizde kadının ekonomik katılımı ve fırsat eşitliğinde 153 ülke arasında Katar ve Bahreyn’in ardından 136. sıradayız. 2006’da 106. idik. Ne olmuş 14 yılda, AK Parti hükümetlerinde neden 30 sıra geriye gidildi? Şapkayı çıkarıp düşünme zamanı geçti, geçti.. -Kadın istihdamında AB ortalamasına ulaşmamız için en az 10 milyon kadınımızın daha istihdama katılması gerekli. -Kadın işsizliğinde Avrupa’nın 2, OECD’nin 3 katı işsiz kadınlar bizde. -Yönetici %14,8’i kadın. Avrupa’da %25-%40. -Türkiye’de 1389 belediye başkanından 41’i kadın. 50 bin 278 muhtardan 1071’i kadın. Belediye meclislerindeki kadınlar %10.7. -Bürokraside üst düzey yöneticilerin %11,38’i, İçişlerinde 1672 mülki idare amirden 63’ü, 6561 Savcıdan 946’sı, Anayasa Mahkemesi’nde 12 üyeden 3’ü, HSK’daki 211 hakim ve savcıdan 14’ü, 81 Vali’den 2’si, 143 Genel Müdür’den 14’ü, 830 Kaymakamdan 23’ü, 179 Bölge müdüründen 11’i, 81 il milli eğitim müdürünün 3’ü, 30.832 okul müdürünün 2.904’ü kadın.
KRİZLERDE EN ÇOK YOKSULLAŞAN,
İŞİNİ KAYBEDEN YİNE KADINLAR OLUYOR
-Gelir adaletinde erkeklerin kazandığı her 100 TL’ye karşı kadınlarımız 43 TL kazanabiliyor. -Birikim ve mülklerin çoğunluğu da erkeklerde. -Kadın hamile kalır diye, çocuğu var diye, yapamaz diye işe alınmıyor. İşe alınanlar psikolojik ve cinsel şiddete uğrayabiliyor. Bakım evleri, kreşler ve bakım hizmetlerinin yetersiz olunca, bu da kadının üzerinde.. Ve sonuç; hal böyleyken, krizlerde en çok yoksullaşan, işini kaybeden yine kadınlar oluyor. En kötü örneğini Pandemi sürecinde yaşadık. Aslında kadın hayatın her alanında ve olmalı da. Devlet yönetiminde, kurumlarda, yerel yönetimde, yasama süreçlerinde kadın oranı bu kadar düşükken, kadının sorunlarına da çözüm çıkmıyor işte.
TÜMDEN BİR ZİHNİYET DÖNÜŞÜMÜNE
VE YÖNETİM DEĞİŞİKLİĞİNE İHTİYAÇ VAR
Sadece şiddete odaklı değil hadise yani. Yapısal sorunların çözümünde, zihinlerin aydınlığında ve çağdaşlıkta. Kadınlarımızı medeni ülkelerdeki kadınlarla eş koşullara yükseltecek politikalar yok çünkü iktidar başka sorunlar yarattı ve o sorunlara boğuldu. Tümden bir zihniyet dönüşümüne ve yönetim değişikliğine ihtiyaç var. Sadece kadınlarımız öldürüldüğünde “kadına karşı yapılan şiddetin karşısındayız, ah vah” demek yetmiyor işte! -Şiddetin sonuna kadar karşısında olunacak elbette ama mesele kadına hayatın her alanında ne kadar yer verildiği meselesidir. Bu değişimle mümkün artık. Sizden bir şey çıkmayacak o belli üzgünüm artık.
MİLLETVEKİLİ CESUR,
KADINLARA SESLENDİ
Bu nedenle, ben kadınlarımıza sesleneceğim sözlerimin sonunda. Değerli kadınlarımız, değerli kızlarımız, bugün ne yapıyorsak ve neye sahipsek biz Türk kadınları bunu Atatürk’e borçluyuz ve yarın bize reva görülen bu çaresizlikten çıkmak da biz kadınların elele vermesi ile mümkündür. Bunu sağlamak bunu bize sağlayan atalarımıza borcumuz ve gelecek nesillere karşı sorumluluğumuzdur. Nasıl başaracağız? Ülkemizi içine girdiği bu kaygılı, huzursuz, yokluklarla sınandığımız, kızlarımızı, evlatlarımızı koruyamadığımız, onlara yarınlara umutlu bakacakları bir memleket hayali kurdurtamadığımız, komşumuzun aç, kadınlarımızın, doktorlarımızın hatta sokaktaki hayvanlarımızın şiddete uğradığı, yarınlara umudu kalmayan gençlerin ülkemizden kaçmak için çare aradığı, uluslararası camiada saygınlığımızın kalmadığı, her gün şehit cenazelerinde yüreklerimizin yandığı, borcun yiğidin kamçısı olmaktan artık çok uzak kaldığı borcun batak olduğu, her gün gelen zamlarla kazancımızın mum gibi eriyip takatimizin tükendiği, konuşmanın yasak, ses çıkarıp hakkını arayan öğrencilerin terörist ilan edildiği, gelirin adaletini bırak kendisinin artık mucize sayıldığı, hak ve hukukun kaf dağına, eşitliğin masallarda, insanca yaşamların ise dizilerde kaldığı bir ülke olmaktan sizinle çıkaracağız. Genel Başkanı kadın olan bir partinin kadın milletvekili olarak, tüm emekçi, üretici, esnaf, işçi kardeşlerimin, öğretmenlerimizin, doktorlarımızın, hukukçularımızın, mühendis ve teknisyenlerimizin, kamu personeli veya atama bekleyen kadınlarımızın kızlarımızın dünya kadınlar gününü kutluyorum.
GELİN AYDINLATALIM BİRLİKTE KARANLIKLARI,
GELECEK BUGÜN NE YAPTIĞIMIZA BAĞLI
Bugünler geçecek, size söz veriyorum. Yeter ki kendinize inanınız. Yeter ki önünüze kader diye konan ve sadakalarla, vaatlerle sizi insanca yaşama hakkından mahrum bırakan bu yönetimden artık desteğinizi çekin. Başaracağız, nereden mi biliyorum? Daha evvel yaptı kadınlarımız çünkü. Nezahat Onbaşı ile başardık, Halide Edip’le, Şerife Bacı ile, Nene Hatun’la, Tomris Hatun’la başardık biz daha önce. Kara Fatma ile, Gördes’li Makbule ile, Sabiha Gökçen’le, Süreyya Ağaoğlu ile, Türkan Saylan ile, Safiye Ali ile, Nurcan Taylan’la, Filiz Dinçmen’le yaptık. Özlem Türeci ile, Canan Dağdeviren’le yaptık. Gelin karanlıklar ülkesi olmaktan çıkaralım güzelim memleketimizi. Gelin aydınlatalım birlikte karanlıkları! Karanlık karanlığı kovamaz; bunu sadece ışık yapabilir. Nefret, nefreti uzaklaştıramaz; bunu sadece sevgi, inanç ve kendine güven yapabilir. Bugün önümüze konan bu kaderden ve yoksulluktan birlikte çıkabiliriz. Tek başımıza bir zeytin dalıyız, birlikte koca bir zeytin ağacıyız. Birbirimize güvenelim, Atatürk’e ve kurduğu Cumhuriyete sadakatle bağlı kalalım. Başaracağımıza inanalım. Gelecek bugün ne yaptığımıza bağlı. Sabahı olmayan gece yok; İYİ’leşeceğiz. Biraz daha sabra, başaracağımıza inanca ve damarlarımızda akan kan durmadıkça, vatanımız için ve Yüce milletimiz için, inançla memleketimize sahip çıkmaya ihtiyacımız var” dedi.