Tarih: 23.06.2019 08:11
İYİ Parti Milletvekili Aylin Cesur’dan;
Hükümete
sert eleştiri
İstanbul seçimleri öncesinde Genel Kurul’da ülkeye seslenen Cesur; ekonominin mevcut haline ilişkin gerçek durumu verilerle ortaya koydu.
Ak Parti yönetiminde geride kalan 17 yılda yapılan birçok şeyin, kim iktidar olsa yapacağını vurgulayan Cesur; bunun bedelinin 445 milyar dolarlık dış borç ve Tekel, Türk Telekom, Petkim, Erdemir ve Tüpraş gibi milli zenginliklerin elden çıkarılması olmaması gerektiğini belirtti. Uygulanan tüm politikaların sonucu; 4,7 milyon işsiz olmuştur diyerek, her şeyin herkesin yenilenen İstanbul seçimine umut bağladığını belirtti. Cesur konuşmasını, Gelendost’un bir köyünden kendisini arayan vatandaşın üzerinden “Ülkedeki tüm sorunların kaynağında ekonomik problemler-onların gerisinde de kötü ekonomi yönetimi var ancak asıl temel sebebin huzur ve güven ortamının kalmaması” olduğunu belirterek sürdürdü.
Cesur; “bu döneme 100 sene sonra uzaktan bakıldığında; “talan ve savurganlık dönemi” olarak tarihe geçecek” dedi.
İYİ Parti Milletvekili Dr. Aylin Cesur, Genel Kurulda yaptığı konuşmada şunları söyledi; ““Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
17 Haziran 2019, 9. Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel'in 4'üncü ölüm yıl dönümüydü. Ebediyete intikalinin ardından İslamköy'de yapılan devlet törenine, hem aramızdan Meclis Genel Kurulundan, hem Meclis dışından katılan tüm siyaset ve devlet adamlarına, milletimizin her kesiminden, memleketimizin her köşesinden gelen Demirel Sevdalıları’na huzurunuzda teşekkürlerimi sunuyorum.
Sayın Cumhurbaşkanımıza Yüce Allah'tan rahmet diliyor ve şükran sunuyorum.
Askeralma Kanunu'nun 31'inci maddesi için verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım.
Türkiye, çok önemli bir süreç yaşıyor; her şey, herkes İstanbul seçimlerine odaklanmış vaziyette ve biz Askeralma Kanunu'nu görüşüyoruz.
Aylardır bana ve aslında burada bulunan tüm milletvekillerine sürekli bu konuda çözüm bekleyen sorunlar iletiliyor, en çok da iki başlık altında toplanmış bunlar: Bir tanesi "Yirmi bir gün şartı kaldırılacak mı?" İkincisi "Tek tip askerlik kanunu ne zaman çıkacak?"
Şimdi, kanun teklifinin görüşülmesi elbette yerinde ama tam da seçim öncesi Genel Kurula gelmesi bir tesadüf değil, o da belli. Kamuoyunun beklediği düzenlemeleri yapmak yerine, yapılıyor algısı yaratmayı tercih ettiğiniz bu kanunda da ülkenin ihtiyacı olanın, milletin beklentisi olanın yerine, İstanbul seçiminin iptaliyle toprağa gömdüğünüz demokrasinin üzerine toprak atmış oluyorsunuz. Kanun önümüze geldiğinde milletin beklentisi ve çağdaş adımlar atılması yerine iyi olan her şeyimiz gibi ordumuzu da küçülttüğünüzü gördük. Yapılacakların zararlarını günlerdir anlatıyoruz, yapılması gerekli düzenlemeleri de anlatıyoruz. Aslında burada çok güzel konuşmalar yapıldı. Sayın Milletvekili Mehmet Ali Çelebi 18 Haziran günkü konuşmasında belirttiği gerekli düzenlemelerle aslında buradaki herkesin ortaklaşa takdirini de kazandı ve çok önemli, güzel şeyler söylendi Genel Kurulda.
Yapılacak düzenlemeler aslında belli değerli milletvekilleri. Vatandaşlarımızın çoğu da her gün şaşkın bir şekilde ortaya çıkan müsamerelere ve suni hadiselere bakıyorlar ve kaygı dağları aşmış, artık memleket huzur istiyor ve vatandaşlarımız daha az evvel sırf seçim var önümüzde diye her gün birine tanıklık ediyor, bugün burada az evvel Genel Kurulda yaşadıklarımızdan bir tanesi gibi. (AK Parti Grup Başkanvekili’nin Meclis Kürsüsünden kürtçe konuşmasını ve ardından gelişen tepkileri kast ederek)
Şimdi, bütün millet seçim odaklı ve huzur bekliyor.
Size bir örnek vereceğim: Bizim Isparta'nın Gelendost'unun bir köyünden beni biraz önce, Genel Kurula gelmeden önce yaşı 90’ın üzerinde bir büyüğümüz aradı. Köylü bir vatandaşımız kendisi. İsmini ve köyünü vermeyeceğim, başı sıkıntıya girmesin diye. Bu vatandaşımız diyor ki: "Sayın Vekilim, ben hayatım boyunca sol partiye oy vermedim, iyi bir Türk vatandaşıyım ve ben hep sağ görüşlü partilere oy verdim; ama siz gidin, çalışın, çabalayın da Allah aşkına şu İmamoğlu'na kazandığı seçimi tekrar kaybettirmelerine izin vermeyin."
Yaşlı vatandaşımız şöyle devam etti: "Memleket yanıyor, para pul yok ama sorun para da değil, biz parasız yaşarız, yaşadık zaten bunca yıl ama artık huzur yok be kızım. Geçmişte AK PARTİ'ye oy vermiştim. Ben bu veballe bu dünyadan göçmeden, Allah aşkına bu milleti bunlardan kurtarın" dedi.
Bu telefonlar o kadar çok fazla geliyor ki ve milletimiz o kadar bunalmış durumda ki Türkiye'nin her yerinden gelen bu talepleri göz ardı edemeyiz. Değerli iktidar partisi vekilleri; Isparta'nın Gelendost'unun bir köyünden gelen bu vatandaşımızın sesini duyun lütfen. O ne diyor aslında biliyor musunuz?
O diyor ki: "Türkiye 2013 yılında ilk kez beliren ve 2018 yılındaki ani sıçramayla artık inkâr edilemez bir duruma dönüşmüş olan döviz kuru krizi yaşıyor." Aslında bu büyüğümüz diyor ki: "2002'de AK PARTİ iktidarı öncesinde cari dengemiz yıllık yalnızca 600 milyon dolar açık verirken o günden bugüne her yıl ortalama 36 milyar dolar açığa çıktı ve on yedi yılda toplam cari açığımız 600 milyar dolar oldu, insaf"diyor insaf! Bu vatandaşımıza biraz daha tercüman olayım ben, diyor ki: "Uluslararası camiada Türkiye'nin ve şirketlerinin borçlarını ödeyip ödeyemeyeceği tartışılır hâlde. Öyle yurt dışından gelen milyarlarca dolar yolsuzlukla ve önemli bir kısmı plansız projelerle betona gömüldüğü için Hazine ve Maliye Bakanlığı verilerine göre, ülkemizin dış borcu 445 milyar dolar yani "Cumhuriyet tarihinin en yüksek rakamlarını yaşıyor" diyor. Hâlbuki sürekli dile getirdiğiniz 2002'deki toplam borcumuz yalnızca 130 milyar dolar.
Üstelik henüz TEKEL, TELEKOM, PETKİM, ERDEMİR, TÜPRAŞ gibi cumhuriyetin yarattığı nice varlıklar satılmamıştı; Keban Barajı, Atatürk Havalimanı, Boğaziçi Köprüsü gibi büyük, dev eserler de bu 2002 öncesinde yapılmıştı.
2002 ve 2019'da hiç mi bir şey yapılmadı? Elbette yapıldı. Kim gelse zaten yapılacak olan, başlanan projeler elbette devam edecekti ama asıl yapılan ne oldu, biliyor musunuz? Ve tarih buna yüz sene sonra uzaktan baktığımızda, bu dönemin adını böyle yazacak:
Bu dönem maalesef, “Türkiye Cumhuriyeti'nin talan ve savurganlık dönemi”dir. Bu bir süreçtir ve geldiğimiz yerde durduğumuz durum şu: IMF anlaşmasının ufukta belirdiği 2020'lerdir ama siz "Algıyla çözeriz nasıl olsa." diyorsunuz ya;
yakın zamanda öğrendik ki Merkez Bankasının bile kasasında dış yükümlülükleri düşürdüğünüzde döviz neredeyse kalmamış. Yetmedi "Faiz lobisini yendik." dediniz, bir baktık ki Hazine iki yıllık devlet tahviline yüzde 26 faiz öder olmuş ve vatandaşlarımız yaşanan dolar kuru patlamalarına Hükûmet mâni olamayınca kendilerini koruyabilmek için her dakika doları takip eder hâle gelmişler ve kriz özel sektörde büyüdükçe yüksek işsizlik sorunu baş göstermiş. Cumhuriyet tarihinin en yüksek işsizlik rakamları; 4,7 milyon TÜİK verilerine göre ama yedi yılda aslında işsiz sayısı 2.5 milyon artmış ve gerçek işsiz sayısı aslında 7 milyon civarında.
Şimdi, en temel ihtiyaçlar olan içecekler, yiyecekler, sebze meyve 5 katına çıkmış. Ben artık saymaya devam edemeyeceğim, vaktim yok ama beni arayan büyüğümün endişelerini reçete yazarak, neler yapılırsa Türkiye düzelir, düzeltilir, bir sonraki konuşmamda arz edeceğim.”
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —