Türk Eğitim Sen Genel Merkez Mevzuat Sekreteri Mehmet Yaşar Şahindoğan, Basın ve Halkla İlişkiler Genel Sekreteri Sami Özdemir ve İLKSAN Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Torun, Isparta Şubesi’ni ziyaret ederek, üyelerinin yaşadığı sorunla
Türk Eğitim Sen Genel Merkez Mevzuat Sekreteri Mehmet Yaşar Şahindoğan, Basın ve Halkla İlişkiler Genel Sekreteri Sami Özdemir ve İLKSAN Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Torun, geçtiğimiz Cuma akşamı Türk Eğitim Sen Şubesi Başkanı Ali Balaban’ı ziyaret ettiler. Burada basın toplantısı düzenleyen heyet, memurların ve özellikle Milli Eğitim Bakanlığı personelinin yaşadığı sıkıntıları ve sendika olarak bunlar için verdikleri mücadele hakkında bilgiler verdiler.
İNŞALLAH TERÖR BU ÜLKENİN GÜNDEMİNDEN DÜŞÜRÜLÜR
Türk Eğitim Sen Genel Merkez Mevzuat Sekreteri Mehmet Yaşar Şahindoğan, Türkiye’nin ve kamu alışanlarının içinde bulunduğu şartların gün geçtikçe daha da ağırlaştığını ileri sürerek, “Ülkemiz çözüm süreci adı altında yürütülen ve terörün gelişmesine ve boyutlanmasına sebep olan bir çözüm sürecinin faturasını ödemek adına terör hadiseleriyle uğraşıyor. Türk Eğitim Sen Genel Merkezi adına terör ortamında hayatını kaybeden tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı diliyorum. İnşallah terör konusunda hükümet sonuna kadar bu olayın üzerine gider ve bu konu artık ülke gündeminden düşürülür” dedi.
DİRENECEĞİMİZİ ISPARTA’DAN BİR KEZ DAHA İFADE ETMEK İSTİYORUM
Kamu çalışanlarıyla ilgili de zor günler yaşandığını dile getiren Şahindoğan, kamu personeli için iş güvencesinin ciddi bir tehdit altında olduğunu savndu. Şahindoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Siyasi iktidarın çeşitli temsilcileri her fırsatta, her konuşmalarında kamu çalışanlarının, memurların iş güvencesinden rahatsız olduklarını ifade ediyorlar. Türk Eğitim Sen olarak iş güvencemizi kırmızı çizgimiz olarak görüyoruz. Bizler özgür iradesiyle haraket eden devlet memurları olarak, bu devletin memurları olarak kalmak istiyorsak iş güvencemize mutlaka sahip çıkmalıyız. İş güvencesiz bir çalışma hayatı, çalışanları ve memurları, devletin memuru değil de hükümetin memuru haline getirir. Bu nedenle iş güvencemize yönelen tehditler karşısında her türlü eylem ve etkinliği ortaya koyacağımızı ve buna direneceğimizi Isparta’dan bir kez daha ifade etmek istiyorum.
YANDAŞLAR ÜLKE EĞİTİMİNE KATKI SAĞLAYAMAZLAR
Milli Eğitim Bakanlığı’nda da kötü şeyler oluyor. Her türlü yanlış iş, her türlü yandaş kayırma işlerinin peş peşe sıralandığını adeta haksızlık ve hukuksuzluğun merkezi haline geldiğini görüyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı’nda geçtiğimiz dönemde çok büyük bir yönetici kıyımı yaşandı. 4+4+4 sistemi gibi hangi bilimsel temele dayalı olduğu belli olmayan bir sistem getirildi. Bu sistem değişikliğinin neden olduğu problemlerle halen uğraşıyoruz. Yönetici atama konusunda bir görece layık olan liyakat sahibi yöneticilerin ataması yerine yandaşların atanmasını sağlayacak bir sistem getirildi. Biz, bu ülkenin eğitiminde bir gelişme olacaksa, bu ülkenin eğitimi ileri gidecekse bunun ancak liyakatli ve kaliteli yöneticiler eliyle olabileceğini düşünüyoruz. Hiçbir niteliği, özelliği olmayan, sadece yandaş olduğu için yöneticilik makamlarına getirilen insanlarla ülke eğitimine herhangi bir katkı sağlanamaz. Ülkenin eğitimi de ileri gidemez.
YARGI KARARININ ARKASINDAN DOLANMAK VE HUKUKA KARŞI HİLE YAPMAK OLUR
Gerçekten çok liyakatli arkadaşlarımız sırf Türk Eğitim Sen üyesi oldukları için hukuksuzluğa ve zulme uğradılar. Yöneticilikleri ellerinden alınarak bu hakları adeta gasp edildi. Bu arkadaşlarımız adına her türlü hukuk mücadelesini yürütüyoruz. Bundan sonra da yürüteceğiz. Milli Eğitim Bakanlığı’nı ve ildeki yöneticileri yargı kararlarına saygılı olmaya, yargı kararlarının gereğini yapmaya davet ediyorum. Yargı yaptığınız değerlendirmenin, yöneticilik görevine son verme işleminin hukuksuz olduğunu verdiği kararla tescil etmiş. Siz bu kararı uygularken yeniden hukuksuz bir değerlendirme yaparsanız bu yaptığınız yargı kararını uygulamak olmaz. Yargı kararının arkasından dolanmak ve hukuka karşı hile yapmak olur.
HAK GASPINA ASLA MÜSAADE ETMEYECEĞİZ
Bugün maalesef bu konuda yapılan, yöneticilik görevinden alınan arkadaşlarımızın mahkeme kararlarıyla ilgili yapılan da budur. Biz bu hukuksuzluğu yapanlarla ilgili suç duyurusu ve yaptıkları yeni uygulamaları yargıya taşıma görevimizi sonuna kadar yapacağız. Konuyu gerekirse iç hukuk yollarını tamamladıktan sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne de taşıyacağız. Arkadaşlarımızın uğradıkları hak gaspına asla müsaade etmeyeceğiz.”
ÜNİVERSİTELER ANTİ DEMOKRATİK ŞEKİLDE YÖNETİLMEKTEDİR
Öte yandan Türk Eğitim Sen olarak üniversiteleri de önemsediklerini ifade den Türk Eğitim Sen Genel Merkez Mevzuat Sekreteri Mehmet Yaşar Şahindoğan, “Güzel şehrimiz Isparta’da da Süleyman Demirel Üniversitesi isminde güzel bir üniversitemiz var. Üniversitelerimiz bizim için önemli olduğu kadar ülke geleceği için de çok önemli. Eğer bu ülke kalkınacaksa, gelişecekse, belli bir seviyeye ulaşacaksa bu mutlaka üniversitelerin önderliğinde, üniversitelerin lokomotif olduğu bir sistemde yapılacaktır. Ancak üniversitelerimiz de sorunlar yumağı halindedir. Üniversitelerimiz maalesef personelinin tüm geleceği rektörün iki dudağının arasında olan ve demokrasiden söz edilemeyecek hale getirilmiştir. Anti demokratik bir şekilde yönetilmektedir. Rektörlere derebeyi yetkisi veren yasalarla üniversiteler yönetiliyor. Üniversitelerimizde akademik personel, idari personel ayrımı yapılıyor. İdari personel konumundaki arkadaşlarımız her türlü yönetim kademesiyle ilgili seçimlerde devre dışı bırakılıyor. Biz Türk Eğitim Sen olarak demokratik bir üniversite talebimizi ifade ediyoruz. Üniversitelerin demokratik olması için de sınırsız ve keyfi rektör yetkileri azaltılmalı, bunun yerine yönetimde paylaşım esasına dayanan insanların fikirlerini, düşüncelerini alarak yetkinin alt kademelere paylaştırılması şeklinde yönetilen demokratik bir üniversite seçimi istiyoruz. Yine rektör seçimlerinin sadece bir kısım akademik personelin katılımıyla yapılan bir seçim olmasıyla değil tüm üniversite çalışanlarının akademik, idari personel ayrımı yapılmadan katılacağı bir seçim olmasını istiyoruz. Bu seçimlerinde Cumhurbaşkanı ve YÖK ataması yapılırken en yüksek oyu alan kişinin atanacağı bir sistem haline gelmesini istiyoruz. Mevcut yapıda ilk 6’ya giren rektör adaylarından 6.sıradakinin de birinci sıradaki kadar şansı var. Bunun demokratik ve doğru olduğunu herhalde kimse söyleyemez. Bunun yerine üniversite çalışanlarının tercihi doğrultusunda bir rektör atamasının yapılması gerektiğine inanıyoruz” şeklinde konuştu.