Yrd. Doç. Dr. Erol Kesici'nin yazısıdır...
1985 öncesi 8000 Ton 2016 da 40 Ton! da.KEREVİT NEDEN PARA ETMİYOR?
KEREVİT DOSTLAR ALIŞ VERİŞTE GÖRSÜN MİSALİ Mİ?
KEREVİT- BÖCEK Kaça mal olmakta, kaça satılmakta…
1985li yıllara kadar (kayıtlı yılda 10 milyon dolar ( belki bir o kadarı da kayıt dışı var!) ham ürün olarak satışı yapılan KEREVİT-TATLISU İSTAKOZU-BÖCEĞİN hikayesi de aynı!
Yıllar öncesi; Eğirdir Türkiye’deki kerevit üretiminin çok büyük bir kısmını karşılamaktaydı… Ama kooperatifleşmenin yetersizliği ve “oynan oyunlar!” O yıllarda su ürünlerinin üreticileri tarafından, işlenerek değerlendirilememesi…. Hem balıkçının hem ülkenin ve bunlardan daha önemlisi; avladığı ürünün işlenerek çok kazanç getirdiğini bilmesine rağmen- üreticinin bu kazancın kendisinin kazanması…. İlçede bu konuda destek katkı bulamamaları… Bulsalardı, kendileri işleyip pazarlasalardı, gülde mermerde, vb. her ham maddede olduğu gibi; gölün-dağın-taşın-bahçenin-tarımın ve kaynaklarının önemi- korunması daha da önemsenecek ve değerli bulunacaktı.( Bir çok ülkeden o kadar çok örnek verilebilir).Avladığını işleyen balıklar “o kadar güçlüler ki”..
Hepsinin geldiği duruma baktığımızda avlak –bahçe- ocak ürünlerinin fiyatını belirleyen başkaları, işleyen başkaları. “Marabalıksa” doğal kaynakların esas sahibinden, “bu haksızlığın” yanı sıra, birlik olamamaları, gerekli altyapıyı oluşturamamaları ve hala taleplerinin hakları olandan oldukça az olması ve adeta kırıntılarla…. “Alabildiğine başı boşluk umursamazlık gemisini kazancı kurtaran kaptanlık” ve sonucunda çok sevdikleri gelecek kuşaklara, bu günde olduğu gibi çok ciddi sorunları katlanarak miras bırakmak…
Kerevit olayında, hastalık malum… Önlenemez miydi, iyi bir denetim ve kurallar sin silesiyle önlenebilirdi.. Suyun hep ürününü düşünülürken, su- avcılık üretim- koruma- tekniklerine bakılmadı. Hastalık sonrası geçen yıl otuz yıl sonrası üniversitelerimizin öncülüğünde ( ilk olarak AKDENİZ-SDÜ Eğirdir SU ÜR. YO ve Fakültesinin çalışmaları) sonrası ESÜAE başarılı çalışmalarıyla dış ortamlarda belirli bir boya getirilen kerevit yavrularının göle uyumu-bırakılmasıyla son 4-5yıldır da; zaman zaman verimli- kararlı olmayan üretimde önemli sonuçlar elde edilmiş. Üretimin yasal- kotası 30-60 ton arasında değişmektedir ( 1970-85li yıllarda 8.000 ton) 8000 ton ,para ediyor da! Neden;30 -40 tonu para etmiyor? Taşıma- koruma sistemleri çok gelişmesine ve kerevitin “özel” olmasına rağmen…!
Şu anki dış Pazar Rusya, Çin ve İsveç olmasına karşın kerevitte de sorunlar (hastalık-kimyasal) yaşandığından ; geçtiğimiz yıllarda 16 TL olan kerevitin kg8 TL ye kadar düşebilmektedir( acaba 1kg kerevitin Laboratuvarlarda . Üretim fiyatı nedir, kaç liraya mal olmakta, ne kadar yavru göle bırakılmakta, ne kadar ürün alınmakta?!).. Yapılan iş dostlar alış verişte görsün mü? Göl “kime hizmet ediyor(!)”
Avcılar ;tüccarın gelmediğinden bahsetmektedir… Avcılar; kg’ının 10-15 TL. sattıkları kerevitlerin ,dış pazara 10 katından daha fazlaya satıldığını ve bu aradaki uçurumu sormaktalar… Hele bir de işlenmişinin fiyatını veya “kaynamışının” bile lokantalarda tanesinin kg’ından daha pahalı olduğunu bilseler(biliyorlardır…!). Neden elde kalıyor kerevitler?
Sonuç :tarlan temizse ;ürününde temiz ve verimlidir. Kerevit “temiz mi”? Eğirdir Gölü su kalitesi ve verimliliği kötü durumdadır. Bu konuda bilimsel hiçbir önlem alınmamaktadır. Balıkçı “marabalığını” yaptığı ürünü kendisi değerlendirdiğinde( aracıları kaldırdığında- işleme teknolojisini kurduğunda- güçlü olduğunda) gölüne dağına taşına tarlasına daha çok sahip çıkacak ve hiçbir koşulda “kuş uçurmayacaktır”… Geç kalınmış sayılmaz, “zararın neresinden dönersek kardır”- şifadır, huzurdur… Çözüm bu gün olduğu gibi yılladır da söylenmektedir… Gölün doğurganlığını sağlamak, bununda yolu gölümüz temiz –en temiz demekle değil, gölün yaşam için biyolojik zenginliği için temiz olması gerekmekte, kokan gübrelenen- ilaçlanan , sinekli verimsiz göl temiz olur mu? Dökme balıkla , dökme kerevitle değirmen dönmez dostlar alışverişte sanır…sanmasın!. Anlayan….!