Kesici, Eğirdir Gölü ve Doğalgaz için basın açıklaması yaptı
İlgili toplantı bu gün saat 12.00 15.00 saatleri arasında Eğirdir Kaleönü Meydanında Yrd. Doç. Dr. Erol KESİCİ’nin açıklamaları, basın mensupları ve halktan bazı kişilerin katılımıyla tamamlandı. Basının ve halkın soru cevap şeklinde süren toplantıda;
Eğirdir Gölü stratejik öneme sahip içme kaynağı olmasına karşın aşırı kuruma ve kirlilik baskısı altındadır. Bu sorun çok yıllardır devam etmesine rağmen “bir şey olmaz!” bakışıyla gölün yıllar önceki su seviyesi ve hacmi neredeyse % 45 ORANINDA AZALMA göstermektedir. Kıyılarında km2lerce alan kurumuş-batak alan şekline dönüşmüştür.
GÖLDE KİRLİLİK
Eğirdir Gölü milyonlarca yıllık jeolojik geçmişe sahip doğal bir göldür. Eğirdir Gölü gibi tektonik kökenli doğal göllerimize son 60 yıl içerisinde insanların, bataklıkların kurutulması , göl havzasında tarım alanı kazanma ve gölün su ürünlerinden daha ekonomik amaçla yararlanmak amacıyla yapılan müdahaleleri sonucunda gölün, doğal yapı ve ekolojik dengesinde bozulmaları yanı sıra ,doğal biyolojik çeşitliliğinin yok olmasıyla gölde organik, in organik kimyasal ve biyolojik kirlilik artmıştır. İçme suyu açısından stratejik öneme sahip olan gölde ötrofikasyon(kirlilik) üst seviyeye ulaşmıştır.
Doğal göllerin suları da; tıpkı diğer canlıların can suyu gibidir. Nasıl bir canlı türü suyunu kaybetmeye başlayınca yaşamı tehlikeye girerse, göllerinde su sevilerindeki kayıplar, onların yok olmasına neden olur. Eğirdir Gölü’nün , su seviye ve miktarlarının regülatörlerle denetim altına alınması/ regülatörün daha çok göldeki suyu depolamak amaçlı kullanımı ve tarımsal sulama için açılan çok sayıda yasal- yasal olmayan kuyuların, yapılan seddelerin, 3m. aşan çaplı borularla pompajla su alımları, kuraklık, göllerin doğal su döngüsü ve doğal yaşamı üzerinde olumsuz etkileri olduğu bilinmektedir.
GÖL KURUMADA KRİTİK EŞİGİ AŞTI
Gölün kullanım önceliklerine uyularak, havzada modern tarım ve sulama teknikleri kullanılmasına ve gölden, gölün su bütçesini olumsuzca etki eden su alımlarına son verilmelidir. yıllarda ülkemizin en büyük tatlı su hacmine sahip olan, ve Stratejik önemli I. Dereceden İçme Suyu olan EĞİRDİR GÖLÜ kuruma periyoduna girmektedir.. Önceki yıllarda 520 km2 yüzey alanına sahip olan gölün yüzey alanları son yıllar içinde 445 km2 düşerek göl aynası giderek küçülmekte.. Kıyı alanları genişlemekte genişleyen kıyı alanlarında yapı ve meyve bahçeleriyle işgal edilmekte! Daha önceki yıllarda ortalama 16m su seviyesine sahip göl son 10 yıl içerisinde aşırı oranda su kaybetmesiyle birlikte , bu gün gelinen noktada ortalama 6-7m. kadar düşmüştür Bunun temel nedeni gölden aşırı oranda su alımlarıdır. Gölde bu yıl 1.5-2 m. kadar seviye kayıplarının başlıca nedeni; gölün KARAOT kesiminde sondaj kuyusuyla ( çapları- 3.5 m. büyük 2 devasa borularla) su alımlarıyla göl adeta boşaltılmaktadır.
Yetkililerin gölün kuruması ile ilgili açıklamalarına katılmak olası değildir. Çünkü; gölün kurumasının esas nedenleri buharlaşma değildir, yıllardır gölde buharlaşma var. Seviye azaldıkça buharlaşma artar.. . Yağışalar; gölün sadece yağışların azlığı nedeniyle kuruma periyoduna girmesi söz konusu da olamaz.. Bu tür kuraklığın daha fazlası daha önceki yıllarda da yaşanmıştır. Fakat o günlerde gölün doğal yapıdına müdahale yok denecek kadar azdı. Günümüzde gölü besleyen dere çay ve yüzey sularının önüne çok sayıda gölet – baraj yapımı ve HES lere su verilmesi. Gölün beslenmesini için gerekli olan sular göle ulaşamamaktadır. Göl havzasında binlerce yasal yasal olmayan kuyular bulunmaktadır.
Gölün bütçesi 50 yıldır iflasta.. Besleniminin kat kat fazlası alınmakta... Su seviyesi azaldıkça gölün yıllardır var olan kirlilik sorunu giderek artmakta. Sudaki çözünür madde miktarı artarak gölün içme suyu olarak kullanımı tehlikeye girmektedir. Göllerin biyolojik çeşitliliğini oluşturan doğal canlı türleri(bitkileri, böcekleri, balıkları, kuşları) onların yaşamsal yapılarını oluşturur. Doğal göllerimiz biyolojik çeşitliliğini ve su seviyesini kaybederlerse, kendilerini temizleyemezler kirlenirler, ürün veremezler ve sonunda bataklığa ve kurumaya yüz tutarlar. Tıpkı Türkiye coğrafyasından silinen 5. Büyük doğal gölü Akşehir gölü ve yıllar anca Eğirdir Gölümüz gibi aynı sorunlarla karşılaşan ve kuruyan Dünyanın ikinci büyük gölü olan ARAL Gölü gibi...
ÇÖZÜM;
Göl bu yoğun baskılar sonucu kritik su kotu olan 916 m. altına düşmektedir. Çözüm çok basittir. Gölün su bütçesini korumak. Doğal denge.Gölle ilgili olan Koruma Yasaları ve Eğirdir Gölü Özel Hükümleri uygulanmalı.. Politik ve popülist bakıştan vazgeçilmeli.. Su yönetimi bilimsel teknolojik bilinenlerle yönetilmeli. Çözüm, 5 milyon yılı aşkın süredir doğasına müdahale edilmeyen ve SU ÇEVRİMİYLE döngüsünü sürdüren kanallar kapatılmamalıdır. Kirletilmemelidir. Eğirdir Gölü için ; komşu su olan ve coğrafyadan silinen Akşehir ve bu yıl kuruyan Eber gibi doğal göllerden ders alınmalıdır.. sorun aynıdır... Tıpkı kurumaz denilen dünyanın 2. Büyük gölü ARAL GÖLÜ’nün nasıl kuruduğu da unutulmamalıdır.. sorun aynı çözümü belli yeter ki zaman geçirmeden, daha sonra ah vah lanmadan çözüme başlanmalıdır..
Gölü kirliliğinde, su azalmasının etkisi yanında , göl etrafındaki evsel, tarımsal ve sanayii atıkları gölün suyunu kirlettiği de yıllardır bilinen bir gerçektir. Yasadaki “kullanan , kirleten öder” kuralı koşulsuz uygulanmalıdır.
Göl havzasında sadece elma üretiminde mevsim koşullarına göre her yıl 15-30 kez ilaçlama yapılmakta olduğu ve elma için her yıl 25 bin ton sentetik gübre, 650 ton pestisit içeren tarım ilacı kullanıldığı ve ilaç maliyetinin %48,37'sinin aşırı kullanım olduğu belirtilmektedir. Göl çevresinde su ve toprakta ağır metal birikimine olan diğer bir önemli etkende herbisit adı verilen yabancı ot- bitki öldürücüsü kullanımının yaygın olmasıdır. EGÖH belirtilen iyi tarım ve organik tarım uygulamalarına geçilmelidir.
Göle ulaşan çok sayıdaki dere ve çayların, geçtikleri yerleşim alanlarının kanalizasyon atıklarından, sanayi tesislerinden ve tarım alanlarından taşıdığı kirlilikle ve çevresindeki atıkları yağmur sularıyla, taşkınlarla, drenajla göle taşınması sonucunda, su, toprak -hava aşırı oranda kirlenmektedir. SDÜ-TÜBİTAK PROJESİ: dikkat çekilen raporda ; gölde azot,fosfor miktarının çok yüksek değerlerde olduğu, göldeki normal koşullarda 10 mikrogram/litre olması gereken ARSENİK miktarının, göl suyu ortalamasının 12 mikrogram/litre göl havzasındaki yer altı sularında ARSENİK değerinin 24,1 mikrogram/litre’ye ulaştığı bildirilmiştir…Gölün bu değerler doğrultusunda suyunun 1V.Sınıf yani “Çok Kirlenmiş Su” sınıflandırılmasında yer aldığı da belirtilmektedir.
Gölün kirli olduğu gerçeğini görerek, acil olarak çözüme gidilmelidir. Göl kirli değil demekle göl temiz olmamaktadır. Eğirdir Gölü’nün kirli olduğu gerçeği yadsınmamalıdır. Bilim insanlarının gölün su kalitesi, biyolojik çeşitlilik ve ekolojik dengesi konusunda yapmış olduğu çalışmalar göz ardı edilmemelidir. Gölü siyaset ve popülist yaklaşımla değil bilimsel yöntemlerle yönetilmelidir.
Ekonomi -Ekoloji uyum içerinde olmalıdır. Elbette göl havzasında tarım, turizm, yapılaşma ,rekreasyon alanları olarak yararlanılması gerekmektedir. Fakat bunda belirlenen öncelikler doğrultusunda neyi nereye niçin yaptığımızı bilimsel verilerle gerçekleştirmek gereklidir.
Eğirdir Gölü’nün koruma ve kullanımı ulusal güvenlik konusudur, bu konuda yasalar uygulanmalıdır. Su ve besinin en önemli ilgi konusu olduğu günümüzde; sulak alanlarımızın korunması ve gelecek kuşaklara en sağlıklı yapısıyla iletilebilmesi kuşkusuz bir ulusal güvenlik konusu olmalıdır ve unutulmamalıdır…
Yerel Göl Komisyonları Kurulmalı , ve halkın duyarlılığı artırılmalı ve Eğirdir Gölü koruma- kullanma yasaları uygulanması konusunda farkındalık yaratılmalıdır-ısrar edilmelidir.
Gölün korunması devlet politikası haline gelmelidir. Giderek açık veren göl bütçesi görmezden gelinmeli ve yerel yönetimlerin göl çevresindeki STK bilinen çözüm yollarının uygulanmasında destek olmaları. Göle ile ilgili 30 yılı aşkın süredir var olan ve zaman zaman revize edilen koruma yasak ve yönetmelikler- özel hükümler uygulanmalıdır. Buna bağlı olarak, göl ve kıyı ekosisteminin korunmasının, kıyı ile sahil şeridine yapılacak planlamanın ilk adımı; kıyı kenar çizgisinin, doğal ve bilimsel verilere uygun biçimde saptanmasıdır. Göl de aşırı kuruma sonucunda oluşan onlarca km. alanların işgali önlenmelidir.
Eğirdir Gölü gibi doğal sulak alanların her yönüyle ele alınması ve eğitimlerin yaygınlaştırılması için ulusal düzeyde sulak alan eğitimi çalışmalarının, Üniversitelerin, araştırma vb. kurumlarının desteği ile Bakanlıkça organize edilmesine, Eğirdir Gölü çevresindeki STK oluşumlarının teşvik edilmesi için yerel düzeylerde STK kapasite geliştirme çalışmalarına hız verilmesi. Eğirdir Gölü’nü kirleten, gölde yasal olmayan yöntemlerle su alan- çeken, kirletilmesine göz yuman, kişi kurum ve kuruluşlar hakkında yürütülecek işlemlerin hem Bakanlık ve taşra teşkilatları ve hem de Valilikler nezdinde gerekli yasalar uygulanmalıdır. Bu günkü durumuyla göl çok ciddi oranda kuruma ve kirlilik sorunuyla karşı karşıyadır, tüm bunların çözümü de bellidir. Çözüme derhal başlanılmalı; yeniden toplanalım- çalıştay yapalım-proje hazırlayalımla zaman geçirilmemelidir.
Eğirdir Gölü’nün belirlenen özellikleri ve nitelikleri dikkate alınmak kaydıyla özel statülerle yasal koruma şemsiyesi altına alınmasını, yönetim planlarının oluşturulmasını, oluşturulan yönetim planlarının uygulanmasının “Yerel Göl Komisyonlarınca” sorumluluk bilinci ile daha titiz ve sıkı olarak izlenmelidir.
Türkiye’de yer alan tüm doğal göllerin içine dâhil olacakları, doğal göllerin sorunlarının, çözümlerinin, iletişiminin sağlanacağı Doğal Göller Ağının oluşturulması, söz konusu ağın elektronik olarak yürütülmesinin göl havzasında oluşturulacak “Yerel Göl Komisyonlarınca” sağlanmalıdır.
Gölü kirliliğinde, su azalmasının etkisi yanında , göl etrafındaki evsel, tarımsal ve sanayii atıkları gölün suyunu kirlettiği de yıllardır bilinen bir gerçektir Göl havzasında 80 den fazla yerleşim alanında
Gölün ekolojikdengesi konusunda yapmış olduğu çalışmalar göz ardı edilmemelidir.
DOĞAL GAZIN olması nedeniyle , BACA GAZLARI yılın altı ayı göl üzerinde örtü oluşturmakta ve gölü kirletmektedir. Yasalar gölü her türlü kirlilikten koru der.. Atıklar kadar baca gazları yaşamı çok olumsuz etkilemekte, şu günlerde akşam vakti sokağa çıkmak adeta tehlikeli bir hal almaktadır. Göl ve tarım önünden mutlak suretle doğal gazın Eğirdir’e gelmesi gerekmektedir. “Bize oy verirseniz doğalgazı getiririz” demek çok üzücü bir yaklaşım olup, gölün yaşamın korunmasında siyasi “çekişme –pazarlıkların “ yapılmaması gerekir... Bu yaşamsal konuda birlik ve bütünlük içerisinde girişimlerde bulunulmasına ., göl koruma yasalarında gölü temiz tutunuz denilmekte , “Eğirdir Gölü Havzasına “DOĞALGAZ” ivedilikle getirilmelidir.”
Gölün yasada önceliği içme kullanma suyudur, elbette tarımda vb. alanlarda da kullanılması gerekecektir.. Gölün öncelikleri ve su bütçesini korumak için TERCİH YAPILMALIDIR. Bu tercih bu günkü biçimde devam ederse EĞİRDİR GÖLÜ YAKIN ZAMANDA KURUMA TEHLİKESİNDE KALACAKTIR.
Yıllarca göl su seviyesi “bir şey olmaz bakışıyla” son yıllarda ortalama su seviyesi 16 m den..12 m.ye..10 m.ye ve 6 m. kadar düşmüştür.. Bu düşüş buharlaşmayı da kirliliği de artırmaktadır. Göl su kotu 916 su kotunun altına düşmüştür..yaşanan ve yaşanacak kuraklıkta göl bütçesi korunmaz ise Eğirdir Gölü kuruyabilecektir. .. O zaman ne “elmanın başkenti “ kalacak ne de diğer yarım ürünleri ne de yaşam kalacaktır.. Gölün iyileştirilmesiyle ilgili bilim insanlarının yıllardır dile getirdiği çözüm önerilerine başlanmalıdır. Göl Ekonomisi gölün ekolojisinin önüne geçmemelidir. Tercihimiz yakın zamanda gölün kurumasına neden olacak kazançlar değil.. Gölün yaşam için gelecek için taşınması olmalıdır. Bunun en basit çözümü gölün doğal döngüsüne- su çevrimine engel olmak , engelleri kaldırmak ve mevsimsel olarak gölün su bütçesini zarara uğratmamak ,gölü temiz tutmak ve gölle ilgili çıkarılan yasa , yönetmelik ve Eğirdir Gölü Özel Hükümlerinin mutlak koşulla hiçbir taviz vermeden uygulanmasıdır. Su hayattır, hayatımızı kurutmayalım Duyarlı Toplum kesimleri bunun farkındadır…MERKEZİ OTORİTE’ nin de farkında olması, en büyük dileğimizdir.
Saygılarımla ..Yr. Doç. Dr. Erol KESİCİ SDÜ ESÜF Em. Öğretim Üyesi Türkiye Tabiatını Koruma Der. Bilim Danışmanı;Eğirdir –Isparta Temsilcisi-