Tarih: 31.12.2018 10:37
MİLLÎ ŞAİRİMİZ MEHMET AKİF’İ ANARKEN
SAMİ NOGAY
Mehmet Akif Ersoy, 82 yıl önce 27 Aralık 1936 yılında hayatını kaybetti. Türk tarihinde ve edebiyatında önemli bir isme sahip olan Ersoy, daha çok İstiklal Şairi olarak adlandırıldı.
20 Aralık 1873 yılında İstanbul'un Fatih ilçesinde doğan Mehmet Akif, şairlik, gazetecilik, veteriner hekimlik, öğretmenlik ve milletvekilliği gibi görev ve mesleklere sahipti.
İlk çocukluk yılları babasının memuriyetinden dolayı Çanakkale'de geçen Akif'in nüfusunda doğum yeri olarak da Çanakkale - Bayramiç olarak geçmektedir. Mehmet Akif'in annesinin adı Emine Şerif, babasının adı da Mehmet Tahir'dir.
Mehmet Akif, ilk eğitimine 4,5 yaşındayken İstanbul Fatih'te bulunan Emir Buhari Mektebi’nde başladı. 6,5 yaşında o dönem ilkokul olarak kabul edilen iptidaiye başladı. 1882 yılında Fatih Merkez Rüştiye’sinde eğitimine başladı. Mehmet Akif hayatı boyunca dil öğrenimine büyük önem verdi ve Türkçe, Arapça, Farsça ve Fransızca üzerine yoğunlaştı.
1885 yılında Mülkiye İdadisi’ ne başlayan Akif, babasının ölümü ve evlerinin yanması üzerine düştükleri maddi sıkıntıdan dolayı okulu bırakıp Ziraat ve Baytar Mektebi'ne geçiş yaptı.
Üniversiteden mezun olduktan sonra 6 ay gibi kısa bir sürede Kur'an-ı Kerim'i ezberleyerek hafız olan Akif, edebiyat dünyasına da 1893 ve 1894 yıllarında Hazine-i Fünun Dergisinde yayımlanan birer gazeliyle giriş yaptı. 1895 yılında Mektep Mecmuasında "Kur'an'a Hitab" adlı şiiri yayımlanan Mehmet Akif, o yıllarda memurluğa da başladı.
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından açılan millî marş yarışmasına gönderilen marşların hiçbirinin istenilen düzeyde olmaması Mehmet Akif'e defalarca teklif götürülmesine sebep oldu. Ancak Akif, yarışmadaki para ödülünden dolayı böyle bir yarışmaya katılmak istemediğini dile getirdi. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey, nihayet Akif'i yarışmaya katılmaya ikna etti.
Akif'in yarışmaya katılması üzerine birçok şairi de şiirlerini yarışmadan geri çektiler. Herkesin en iyi marşı Mehmet Akif'in yazacağına dair inancı boşa çıkmadı ve orduya ithaf edilerek kaleme alınan Mehmet Akif imzalı İstiklal Marşı, 17 Şubat'ta Sırat-ı Müstakim ve Hakimiyet-i Milliye' de görücüye çıktı. Bizzat Hamdullah Suphi Bey tarafından mecliste okunan İstiklal Marşı ayakta alkışlanırken 12 Mart 1921 tarihinde ulusal marşımız olarak resmen kabul edildi.
Akif’in şiirlerindeki işlenen konular yüz yıl sonra bile halen geçerlidir. İşte örnekleri…
.
Sofuluk satıyorsun, elinde boy boy teşbih
Çevrende dalkavuklar; tapınır gibi, la-teşbih!
Sarık cübbe ve şalvar; hepsi istismar, riya
Şekil yönünden sanki; Ömer’in devri, güya!
Herkes namaz oruçta; hepsi sözünü dinler
Zikir Kur’an sesinden, yerler ve gökler inler!
Ha bu din, iman, takva; inan ki hepsi yalan
Sen onları kendine taptırırsın vesselam!
Derdin davan sadece, hep nefsi saltanatın
Şimdilik putu sensin, tapılan menfaatin!
Hey kukla kafalı adam, dinle sözümü tut
Bunların dilinde hak; ama kalbi dolu put!...
* * * * *
His yok, hareket yok, acı yok… Leş mi kesildin?
Hayret veriyorsun bana… Sen böyle değildin.
Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz?
Kendin mi senin, yoksa ümidin mi Yüreksiz?
Âtiyi karanlık görüvermekle apıştın?
Esbâbı elinden atarak ye’se yapıştın!
Karşında ziyâ yoksa sağından, ya solundan
Tek bir ışık buluver… Kalma yolundan.
Âlemde ziyâ kalmasa, halk etmelisin, halk!
Ey elleri böğründe yatan, şaşkın adam, kalk!
Herkes gibi dünyada henüz hakk-i hayâtın
Varken, hani herkes gibi azminde sebâtın?
Ye’es öyle bataktır ki; düşersen boğulursun.
Ümîde sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!
Azmiyle, ümidiyle yaşar hep yaşayanlar;
Me’yûs olanın ruhunu, vicdânını bağlar.
* * * * *
Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık bile...
Adem aldatmaksa maksad, aldanan yok, nafile!
Kaç hakiki Müslüman gördümse, hep makberdedir;
Müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir;
İstemem, dursun o payansız mefahir bir yana...
Gösterin ecdada az çok benzeyen kan bana!
İsterim sizlerde görmek ırkınızdan yadigar,
Çok değil, ancak Necip evlada layık tek şiar.
Varsa şayet, söyleyin, bir parçacık insafınız:
Böyle kansız mıydı -haşa- kahraman ecdadınız?
Böyle düşmüş müydü herkes ayrılık sevdasına?
Benzeyip şirazesiz bir mushafın eczasına,
Hiç görülmüş müydü olsun kayd-i vahdet tarumar?
Böyle olmuş muydu millet canevinden rahnedar?
Böyle açlıktan boğazlar miydi kardeş kardeşi?
Böyle adet miydi bi-perva, yemek insan leşi?
Irzımızdır çiğnenen, evladımızdır doğranan...
Hey sıkılmaz, ağlamazsan, bari gülmekten utan! ...
'His' denen devletliden olsaydı halkın behresi:
Payitahtından bugün taşmazdı sarhoş neresi!
Kurd uzaklardan bakar, dalgın görürmüş merkebi.
Saldırırmış ansızın yaydan boşanmış ok gibi.
Lakin, ask olsun ki, aldırmaz otlarmış eşek,
Sanki tavşanmış gelen, yahut kılıksız köstebek!
Kâr sayarmış bir tutam ot fazla olsun yutmayı...
Hasmı, derken, çullanırmış yutmadan son lokmayı! ...
Bu hakikattir bu, şaşmaz, bildiğin üsluba sok:
Halimiz merkeple kurdun ayni, asla farkı yok.
Burnumuzdan tuttu düşman; biz boğaz kaydındayız;
Bir bakin: hala mi hala ihtiras ardındayız!
Saygısızlık elverir... Bir parça olsun arlanın:
Vakti çoktan geldi, hem geçmektedir arlanmanın!
Davranın haykırmadan nakus-u izmihlaliniz...
Öyle bir buhrana sapmıştır ki, zira, halimiz:
Zevke dalmak söyle dursun, vaktiniz yok mateme!
Davranın zira gülünç olduk bütün bir aleme,
Bekleşirken gökte yüz binlerce ervah, intikam;
Yerde kalmış, na’şa benzer kavm için durmak haram! ...
Kahraman ecdadınızdan sizde bir kan yok mudur?
Yoksa istikbalinizden korkulur, pek korkulur.
* * * * *
Baksana kim boynu bükük ağlayan.
Hakkı hayatındır senin ey Müslüman,
Kurtar artık o biçareyi Allah için.
Artık ölüm uykularından uyan.
Ölümünün 82. Yılında milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u rahmetle anıyor ve arıyoruz.
Allah’a emanet olunuz.
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —