SDÜ Rektörü Prof. Dr. İlker Çarıkçı, şu açıklamayı yaptı: "SDÜ'ye ait bir dergide yayımlanan bir makale üzerinden şahsım ve kurumum karalanmaktadır. Her şeyden önce, kamuoyuna da senelerdir açık olan ' Yayın İlkeleri'nde de çok açık şekilde belirtildiği üzere, yayınlanan makalelerin sorumluluğu yazarına/yazarlarına aittir. Makale gönderen yazarlar da bu sorumluluğu bilerek yazı göndermektedirler. Makalelerde belirtilen görüşler asla dergi yönetiminin veya Üniversitenin görüşlerini yansıtmaz. Hele hele yazılanların bizzat Rektörün görüşleri olduğunu iddia etmek ancak bir deli saçmasından ibarettir. SDÜ'de her yıl 26 dergi çeşitli aralıklarla çıkmakta ve bu dergilerde yılda ortalama 1000’e yakın makale yayımlanmaktadır. Sorumluluğun yazarlarda olduğu bu kadar makale arasından bir makale seçilerek şahsım ve kurumum adına bir algı operasyonu yürütülmekte olduğu çok açıktır.
Bu türden bir algı operasyonunun benzerinin de rektörlük seçimleri sırasında yaşandığı birçok kimsenin malumudur. Sayın Cumhurbaşkanımızın bu türden algı operasyonlarına ve iftiralara fırsat vermeyerek şahsımı rektör olarak ataması bize olan güvenin bir somut göstergesidir. Şahsım ve arkadaşlarım Cumhurbaşkanımızın güvenini daha da ileriye taşıyacak her türlü adımları atmak için tüm gayretimizi sarf etmekteyiz.
Bu bağlamda bir İnternet sitesinde yeterince araştırılmadan yayınlanan haberde, bahse konu olan makalenin dergide yayımlanması talimatının şahsımca verildiği iftirası da tarafıma atılmaktadır. Kimlerce servis edildiği bizce malum olan bu yalan ve iftiraları şiddetle reddediyorum. Şimdilik sadece şunları söyleyebilirim. Söz konusu makale bir tezden üretilmiştir. Bu tezin yazılma ve savunma tarihleri bellidir. Tezin hangi dönemde hangi komisyonlarca desteklendiği açıktır. Tezden üretilen makalenin hangi tarihte enstitüye yayımlanmak üzere verildiği bellidir. Bütün bu bilgilere basit bir habercilik refleksiyle ulaşmak mümkündür. Konuyla ilgili ayrıntılı bir bilgilendirme tarafımdan ayrıca yapılacaktır.
Bu vesileyle, Gezi olayları hakkında kişisel görüşlerimi gerçekten merak edenlere şimdilik sadece şunları ifade etmekle yetiniyorum. Şahsım kişisel olarak, Milli İradeyi itibarsızlaştırmaya çalışanları ve çoğulculuk örtüsü altında Milli İrade'ye kumpas kuranları o dönemde de kınadım ve halen de telin ediyorum. Güzel İstanbul'un duvarlarına "Zulüm 1453'te başladı" diye yazılar yazılmasını, yakılıp yıkılmış kamusal meydanlarda canlı yayın arabası enkazı önünde zafer pozu verilmesini, finans sermayesi desteği ile postmodern devrim yapıldığını sanan aymazlığı, kısaca Türkiye'nin demokrasi yürüşünü yok etmek isteyen bu anlayışı kabul etmem asla ve asla mümkün değildir. Altını çizerek tekrar ifade ediyorum ki gezi olayları milli iradeye yapılmış bir saldırıdır, bir kalkışmadır.
Türk filmleri için kullanılan bir klişe vardır: Biz bu filmi bir yerden hatırlıyoruz. Maalesef, hem eskide hem de şu anda, Sayın Cumhurbaşkanımıza karşı hastalıklı bir nefret duyan Milli İrade karşıtı başta paralel yapı olmak üzere anti-demokratik çevreler, Rektör olarak seçilmemden önce denedikleri "ters algı yaratma" operasyonlarına kaldıkları yerden devam etmekte, eski filmi yeniden gösterime sokmaktadırlar. Bu noktada, iradesine sahip çıkanlar ile iradesine karanlık kumpaslar kuranları her zaman keskin anlayış ve feraseti ile ayırt etmeyi başarmış milletimize güvenimiz tamdır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur."