SAMİMİYET
Günlük hayatımızda insanlarla ilişkilerimizde güvenilir ve etkili olmanın en önemli vasıtası söz ve davranışlarımızdır. Sözümüz ve davranışlarımızla etkili olmak, ancak samimi bir yürekle mümkündür. İşte biz buna halk diliyle; gönül kayması diyoruz. Sözümüzün yürekten samimi bir şekilde söylenmesi dirilik ve gönül birlikteliğinin oluşmasına neden olur.
Günlük konuşmalarımızın çoğunda, insanların samimiyetsiz tavır ve tutumları dile getirilmektedir. Son zamanlarda insanların birçoğunda ön planda olma, kabul gören bir konumda olma isteği ve arzusunu gözlemlemekteyiz. İnsan ilişkilerinde güven ve samimiyetin olmadığı yapılan serzenişlerle her ortamda dile getirilmekte…
Gerek kültürümüzün gerek inancımızın bizlere yüklediği en önemli misyon güvenilir olmaktır. Günümüzde toplum olarak bu özelliğimizden oldukça yozlaşmış durumdayız. Samimiyet, kelime anlamı bakımından içten olma, içtenlik anlamına gelmektedir. ‘Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol.’ diyen Mevlana Celaleddin-i Rumi de samimiyetin önemini dile getirmiştir.
Dinimizin özü de samimiyettir. Söz ve davranışlarımızın Allah katında değer kazanması, samimiyetimize bağlıdır. Allah’a gönülden iman etmek, hiçbir dünyevi karşılık ve menfaat beklemeden sadece rızasına talip olmak ancak samimiyetle mümkün olacaktır. Bu konuda Allah Rasülü sallallahu aleyhi ve selem bir gün üç kez peş peşe şöyle buyurur:
-Din samimi olmaktır, din samimi olmaktır, din samimi olmaktır.
Bunun üzerine yanında bulunanlar “Kime karşı samimiyet ya Resulallah?” diye sorunca, “Allah’a, O’nun elçisine, kitabına, Müslümanların önderlerine ve hatta tüm insanlığa karşı samimi olmaktır. “Cevabını alırlar.
Hayatımızda, insanlarla ilişkilerimizde her zaman samimiyete ihtiyaç duyarız. Kurduğumuz arkadaşlık ilişkileri de samimiyetle gelişir, dostluk derecesine gelir. Yaşantımızda, duygularımızı içtenlikle sevdiklerimize hissettirme ve paylaşma isteği her insanın temel ihtiyacıdır. Bu da sağlıklı bir iletişimle ve samimiyetle mümkün olmaktadır.
Anadolu’da meşhur bir atasözü vardır. ‘Ana baba varı sever, koca sağı sever.’ Bugünkü anne babalara baktığımızda; çocukları işlerini yürütsün de nasıl yürütürse yürütsün, mantığı vardır. Diğer taraftan haktan, adaletten yana tutum sergileyen anne babaların çocukları ise enayi gözüyle görülmektedir. Günümüzde “işini bilen” olarak; samimiyetsiz tavırlarla günü kurtaran kişi; akıllı insan, işini bilen kişi olarak nitelendirilmektedir.
Günümüzün sorununu ‘Samimiyetsizlik’ olarak ilk sıraya koysak yanılmamış oluruz. Çünkü bugün insanlara, en çok sevdikleri ilk üç şeyi sorsak, eminim ki, Allah’ı, peygamberimizi ve anne babalarını diyeceklerdir. Ancak buna rağmen ne Allah’ın emrini dinler ne de Allah Rasülü’nün sözünü dinlerler. Kendi nefislerinin peşinde koşar, kendilerini akıllı ve uyanık olarak görür, türlü türlü fırıldaklık peşinde koşar dururlar. İşte bu tür insanlar ne kadar zavallı olduklarının farkında değiller. Bunu feraset sahibi her Müslüman bilir ancak karşısındaki insanı küçük düşürmemek adına salak, enayi olmayı tercih ederek susar. Bu sessizlik cahile cesaret verse de bizler her zaman acizliğimizin bilincinde olarak; her halimize şükretmeli, aynı zamanda istikametimizin hep hak üzerine olması için dua etmeliyiz.
Kendisine her gün rızık verip doyuran yaratıcısına saygısı olmayan birinin, insanlara saygısının olması beklenemez. Samimiyetsiz olan insanın sana bana samimi davranmasını beklemiyoruz ama bunların da yaptıkları fırıldaklıkları bilmiyor değiliz. Bu kişiler saatlerce kendilerinin güvenilir insan olduklarını bizlere ispat etmeye çalışsın dursunlar…