Şehir hastanesinde yatak sayısı yeterli değil

Şehir hastanesinde yatak sayısı yeterli değil

Şehir hastanesinde yatak sayısı yeterli değil

Kanal 32 ekranlarında yayınlanan Birebir programının bu haftaki konuğu Türk Sağlık-Sen Isparta Şube Başkanı Hayati Yıldız oldu.
Kamuoyunda uzun süre tartışmalara neden olan Şehir Hastanesi projesiyle ilgili önemli açıklamalarda bulunan Türk Sağlık-Sen Isparta Şube Başkanı Yıldız, yatak sayısıyla ilgili tartışmalara değindi.
Kamu Hastaneleri Birliğine bağlı hastanelerdeki yatak sayısının bin 150 olduğuna dikkat çeken Yıldız, “Şehir Hastanesinde yatak sayısı neden düşürülüyor? Altında ne olduğunu sorgulamak lazım” ifadelerini kullandı.
Isparta’nın nüfusunun arttığını ve çevre yerleşim yerlerindeki insanların da Isparta’nın sağlık hizmetlerinden yararlandığına dikkat çeken Yıldız, “Bu doğrultuda hasta sayısı da artıyor. O nedenle yatak sayısı yeterli değil” dedi.
2015 YILINI DEĞERLENDİRDİ
2015 yılının değerlendirmesini de yapan Yıldız konuşmasında şu görüşlere yer verdi: “Ülkemizde 2015 son aylarında taviz verilen terörün azdığı, İlçe merkezlerinde yoğun çatışmaların yaşandığı, her gün bir vatan evladının şehit olduğu ve Anadolu’da bir ocağa ateşin düştüğü bir yıl oldu. Umut ediyoruz ki 2016 yılında coğrafyamızdaki bu kan durur ve ülkemizde bölücü terörün kökü kazınır.
2015 yılını kamu ve sağlık çalışanları açısından değerlendirdiğimizde ise yapılacak tasvir; bu yılın tam bir ihanet yılı olarak tarihe geçtiğidir. 
2015 yılında imzalanan toplu sözleşme memurlarımız için yeni bir oyunun parçası olarak sahneye konulmuş ve enflasyon farkı hesabı değiştirilerek memurların yüzde 1.8 zarar etmesine neden olunmuştur. 2015 yılını mücadele yılı ilan edenler, mücadele şöyle dursun kazanılmış hakların bile yok edildiği bir sözleşmeye imza atmışlardır. 
Malum-Sen 2013’te imzalanan ve enflasyon farkı alınmadığı için oluşan zararın karşılanmasının mücadelesini vermek yerine yeni bir imza ile yeni bir zarara daha neden olmuştur. Anlaşılan bunlar attıkları her imza ile çalışanlara zulmün aracı olmaya devam edeceklerdir. Bu anlamdaki bir imzaları da 4-C’liler için olmuştur. 
Memur-Sen’in imzaladığı toplu sözleşme nedeniyle dava açıp kazanan ve aylık 400-600 TL döner sermaye ek ödemesi alan 4/C’lilere ocak ayından itibaren sadece 150 TL verilecektir.  Sendikalar vasıtasıyla yürüttükleri hukuki mücadele ile kazanılmış hak yine memur-sen tarafından çar çur edilmiştir. Ortada böylesine felaket bir durum varken bir de utanmadan tarihi bir toplu sözleşmeye imza attık diye ortada gezinmeleri ise ayrı bir garabettir. Bunun takdirini de kamu çalışanlarına bırakıyor ve bu zihniyete insaf diyoruz. 
Sağlık ve sosyal hizmet çalışanları için 2015 yılı ise zulüm, ihanet, umut tacirliği ve yalanlarla çalışanların oyalandığı bir yıl olmuştur. Aile hekimliğinde haksız ve hukuksuz angarya cumartesi nöbetleri 2015’in ocak ayında başlamıştır. Aile hekimleri ve aile sağlığı çalışanlarının bu angaryaya tepki koyarak aldığımız karar doğrultusunda iş bırakmaları ile örnek bir mücadele yaşanmıştır. Ceza puanları arttırılmış fakat bu mücadelede yine de geri adım olmamıştır.
 Yetkili sendika önce iş bırakma eylemlerine sıcak bakmadıklarını deklere edip, iş bırakmıyoruz işimize sahip çıkıyoruz demojisisi ile eylem kırıcılığı yapmış, çalışanlardan tepki görünce çark etmiş ama bu seferde iş bırakma kararını bile yayınlamaktan korkmuştur. Bir kez bile alanlara çıkamamış ama demagojiye devam ederek grevli toplu sözleşme istiyoruz diyerek çalışanları oyalamaya çalışmıştır. Fakat bu süreçte çalışanlar malum-sen’e gösterdikleri tepki ile onlara gereken dersi vermişlerdir.  
Türk Sağlık-Sen olarak biz bu süreçte onların haklı mücadelesinin hep destekçisi olduk. Birçok ilde verilen cezaları açtığımız davalarla iptal ettirdik ve mücadelede hiç hız kesmedik. 
2015 yılının mart ayında ise malum-sen umut tacirliği yaparak yıpranma payı, kreş döner sermayelerin emekliliğe yansıtılması gibi hususlarda müjdeler vermiştir. Broşürler bastırıp SMS'lerle hayırlı olsun demişlerdir. Fakat 2015 yılında bunların hiçbiri gerçekleşmemiştir. 
 Kreş genelgede, Yıpranma payı bilim komisyonlarında kalmış somut bir adım atılmamıştır. Daha bu fiyaskolarının hesabını vermeden bu seferde 2015 yılını döner sermayelerin emekliliğe yansıtılması için mücadele yılı ilan etmişlerdir. Ama ne bir kez alanlara çıkmışlar ne de mücadelenin zerre kadar bir belirtisini göstermişlerdir. 
Onların mücadele yılında döner sermayeler düşmüş çalışanlar sabite mahkum edilmiştir. Şimdilerde ise döner sermayelerde katsayıları arttırdık, 5 günlük izinde döner kesilmeyecek gibi söylemlerle kazanım masalına devam etmektedirler. Halbuki ortada performansa dayalı döner sermaye kalmamıştır ki katsayıyı yükseltilse ne olur, 5 günlük izinde verilse ne olur?
Toplu sözleşmede sağlık çalışanlarının temel taleplerinin hiçbiri karşılanmamıştır. Döner sermayenin emekliliğe yansıtılması, yıpranma payının hayata geçmesi, tüm sağlık çalışanlarının kadrolu olması ve sağlıkta şiddetin önüne geçilmesi gibi beklenen düzenlemeler hayata geçmemiştir.
Hizmetlilerin hak ettiği memurluk kadrosu verilmemiş, kadro bekleyen 4-c, vekil ebe hemşire ile kamu dışı aile sağlığı çalışanlarına sırt çevrilmiştir.
2015 yılında görevde yükselme sınavı yapılmış ve tam bir hüsranla sonuçlanmıştır. Yetersiz kadro ve zor sorular nedeniyle kadrolar boş kalmıştır. Şube müdürlüğü sınavında ise sözlü sınavda hak ve hukuk ayaklar altına alınmış, yazılı sınavın birincisi elenerek adam kayırmada zirve yapılmıştır.
2015 yılında sadece lisans tamamlama hayata geçmiş o da başvurularda yaşanan sıkıntılar, üniversite kontenjanlarının az olması, kayıtlarda çalışanlara zorluklar çıkartılması ile adeta çalışanlara zehir edilmiştir. Uzaktan eğitimde örgün eğitimi dayatan birçok üniversite sağlık çalışanları için lisans tamamlamayı imkansız hale getirmiş, çalışanların emek ve paralarının heba olmasına neden olmuştur. Sağlık Bakanlığı bu aşamada çalışanlarına sahip çıkmamış üniversitelerin insafına terk etmiştir. 
2015 yılında ortalama her ay bin sağlık çalışanı şiddete uğramış iki değerli doktorumuz hastanede katledilmiştir. Tutuklu yargılama ile ilgili düzenleme bulunmasına rağmen bunun uygulanması ciddi oranda aksamış, şiddet yine yapanın yanına kalmıştır. Şiddet uygulayanlar eli kolu serbest dolaşmaya devam etmektedir.
Üniversite hastanelerinde özellikle hemşire eksikliği nedeniyle bazı servislerin kapatıldığı görülmüş, aşırı iş yükü ve olumsuz çalışma şartları çalışanların hem beden sağlıklarını hem de  psikolojilerini bozmuştur. Emeklerinin karşılığının verilmemesine ve hoca, çalışan ayrımının her şeye sirayet etmesi nedeniyle üniversite hastaneleri çalışanlar açısından bir an önce terk edilmek istenen kurumlara dönüşmüştür. 
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı çalışanlarına devletin şefkat eli olanlara üvey evlat muamelesi devam etmektedir, ücretlerin arttırılması ve yıpranma payı gibi haklı talepleri yine göz ardı edilmiştir. Toplu sözleşmede gündeme bile getirilmemiştir. 
2015 yılının sonlarına doğru sağlık çalışanları ve sağlık kurumları doğrudan bölücü hain terör örgütünün hedefi olmuşlardır. Sağlık çalışanları hain saldıralar sonucunda hayatını kaybetmiş, hastaneler taranmış, ambulanslar kaçırılmıştır.
 Böyle bir ortamda sağlık hizmetlerini yürütmek bir mucize ve sağlık çalışanlarının özverili gayretleri ile olmaktadır. Ama artık dayanma sınırı da aşılmaktadır. Bir an önce güvenlik sağlanmalı ve bölücü terörün kökü kazınmalıdır.
Kamu çalışanlarının sürekli zarar ettirildiği, haklarında geriye gidişlerin yaşandığı ve sarı sendika tarafından toplu sözleşmede açıkça ihanete uğratıldığı bir yıl olan 2015’in son aylarında kırmızı çizgimiz iş güvencemize de el atılmak istenmiştir.
 Her dönemde türlü türlü bahanelerle memurun iş güvencesini kaldırma girişimleri son dönemde giderek hızlanmış, memurların tazminatını verip işten atmak gibi bir rüyanın peşine takılmışlardır. İş güvencesinin kaldırılması istekleri ne kadar acıdır ki malum sen’in toplantılarında siyasetçiler tarafından dile getirildiğinde tepki verilmemiş alkışlanmıştır. 
Türk Sağlık-Sen olarak şunu açıkça ifade etmek isteriz ki; iş güvencemiz bizim dokunulmazımız ve nefsi müdafaa alanımızdır. İş güvencesine yönelik her girişimin karşısında tüm platformlarda mücadele edeceğimizi herkes bilmelidir.  
2015 yılı tüm bunları değerlendirdiğimizde kamu çalışanları için kayıp, zarara uğranılan ve ihanetin her türlüsünü gördükleri bir yıl olmuştur. Umarız 2016  yılı böylesine sıkıntıların yaşandığı bir yıl olmaz. Bunun için de kamu çalışanlarına önemli bir görev düşmektedir. O da yetkili olan sendikaların 2015 yılında neler yaptığını görerek 2016 yılında onlara gereken dersi vermekle olacaktır. Aksi takdirde kamu çalışanlarını bunlar yeni felaketlere sürükleyeceklerdir.
Türk Sağlık-Sen olarak biz çalışandan aldığımız gücümüzü yine çalışanlar için tüm platformlarda kullanmaya devam edeceğiz. Haktan ve adaletten yana olan tavrımızı tavizsiz bir şekilde sürdüreceğiz. Mücadeleye devam edeceğiz.
2016 yılının insanlığa, coğrafyamıza, ülkemize ve milletimize huzur getirmesini diliyor tüm kamu çalışanlarının daha iyi şartlarda bir çalışma hayatına kavuşacakları bir yıl olmasını temenni ediyoruz.”

Anahtar Kelimeler: