Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği(TEMAD) Isparta Şube Başkanı Osman Mümtaz Çapçı, ülkemizin terörle mücadelesini ve terörün geldiği noktayı değerlendirdi. Şuan hükümet tarafından terörle etkin mücadele kararını desteklediğini ifade eden Çapçı, bu kararın geç alındığını ifade etti. Çapçı, terörle mücadelede askerde olan yetkinin valilere de verilmesini eleştirdi.
GENEL KURMAY BAŞKANI TERÖRDEN ZİNDANLARDA TUTULDU
İlk olarak terörün tarifini yapan TEMAD Şube Başkanı Osman Mümtaz Çapçı, “Bir şeyin tarifini yaparken genellemelerle ayrı tutarak, düzgünce ve doğru yapılması gerektiğini belirtmemiz lazım. Nedir, terör, terör örgütü, terörist. Geçtiğimiz yıllarda bu ülkede Genel Kurmay Başkanlığı yapmış, ordu komutanlıkları yapmış, ordu mensupları, üniversitede rektör, akademisyenler, gazeteciler, yazarlar ve daha birçok kişilerin ortak bir paydası vardı; vatansever olmalarıydı. Terör örgütü kurmak, örgüte üye olmak, eylem ve söylemlerde bulunmak suçlarından yıllarca bunlar zindanlarda tutuldular. En son Atatürk Havalimanı’nı kana bulayan canilerle bir tutuluyorlar. Bu vesileyle vatansever dostlarımıza selam olsun diyoruz, hepsine saygılarımızı sunuyoruz.
TERÖRE HARCAMA OLMASAYDI ÇOK FARKLI BİR TÜRKİYE OLURDU
Terörün tanımı yasada yapılmıştır. Emniyet ve istihbarat kayıtlarına göre baktığımızda ülkemizde 12 terör örgütü mevcut. Zaman zaman bunların isimleri değişse bile hedef ve amaçları aynı. Bağımsızlık ve kurtuluş savaşı zamanında başlayan bunların hayalleri, Şeyh Sait, Koçgiri, Dersim ve Ağrı Dağı isyanlarının hedef ve amaçlarıyla bugün PKK’nin hedef ve amaçları aynı. Ülkemizden bir parça kopartarak bağımsız bir Kürdistan istiyorlar. 1980’li yılların başında katliam ve eylemlerine başlayan örgütün ellerindeki silah ve cephanelerinin menşeilerine baktığımızda Rusya, Çin, ABD, İspanya, İtalya, Almanya, Çekovalaslakya, İsrail şeklindedir. Bu silahlarla Suriye, Filistin, Yunanistan ve Ermenistan’da bunların gördükleri eğitimlerle artık devletler arası bir yapıya girmişler. Bugüne kadar da en büyük gelir kaynakları uyuşturucu olmuş. Sadece uyuşturucu ticaretinden elde ettikleri gelirler 2-3 milyar dolardan bahsediliyor. Türkiye Cumhuriyeti olarak bizim terörle mücadelede bugüne kadar harcadığımız para 400 milyar dolar. Bu para bizim cebimizden 35 yılda çıkmış. Türkiye’nin bugün dış borcu 700 milyar dolar. Bugün bir uçak gemisi, uçaklar dahil 20 milyar dolar. Bugün bizim bir uçak gemimiz yok. Bu paralarla olmaz mıydı? Fazlasıyla olurdu. Teröre harcama olmasaydı çok farklı bir Türkiye olurdu. Bizim oraya gelmemizi önlemek için emperyalizm, dış güçler dediğimiz PKK, dış taşeronlarının 30 yılı aşkın süredir ülkemizdeki terörün sonlandırılmasına izin verilmiyor” şeklinde konuştu.
KANDIRILDIK, ALDATILDIK DERSENİZ, BUGÜNKÜ SONUÇLAR KAÇINILMAZDIR TABİ
Terörün sonlandırılamamasında iktidarların da suçu olduğunu belirten Çapçı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugünkü iktidar AKP, 1984 yılında başlayan 30 yılı aşkındır devam eden kürt sorununu çözmek için 2014’te adım attı. Çözüm süreci, barış süreci, demokratik açılım denildi bu çözüm yollarına. Milli birlik ve kardeşlik projeleriyle terörün sona erdirilmesi ve toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesine dair kanun adıyla da bunları yasallaştırdı. 7 bölgede 63 kişiden oluşan akil insanlar heyetiyle bölge toplantıları başlatıldı. Amaç bölge halkına çözüm sürecini anlatmak ve teşvik etmekti. Tüm İmralı müzakereleri, Habur rezaleti, açılımlarla sözde sınır ötesine çekileceği söylenen terör örgütü boş durmadı, şehirlere yığınaklar yağarak, mayınlar, bombalar, tuzaklar kurdu, kendilerince asayiş birimleri oluşturdu. 2013 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri’ni tümüyle bölgeden çekerek, oradaki asayişi polis gücüyle mülki amirlerin yetkisine verirseniz ve bugünün sonunda kandırıldık, aldatıldık derseniz, bugünkü sonuçlar kaçınılmazdır tabi.
ARTIK TOPLUM ŞEHİT HABERLERİNE TEPKİ VERMİYOR
Son 30 yılda 35 bini aşkın sivil vatandaşımız öldürülmüş, 7 binden fazla güvenlik görevlimiz şehit edilmiş. Bu devletin resmi rakamları. Sadece 2015 yılı Haziran ayında yani Barış Görüşmelerinin askıya alındığı ya da görüşmelerin çıkmaza girmesinden sonra her geçen gün şiddetini ve katilliğini artıran terör örgütü seçimden sonraki aylarda ne yazık ki 450 şehit verdirmiştir. 1600’den fazla da yaralı ve gazimiz olmuş. Hher şehitle sönen umutlar, hayaller, umutlar yerini tarifsiz acı ve öfkeye bırakmış. En son bir uzman çavuşumuzun Gelincik Köyünde cenaze törenine katıldık. Mesleğimiz gereği birçok şehit cenazesine katıldık. Her seferinde oradaki feryatlar içimize ok gibi saplanıyor. Ama baktığımızda öyle bir toplum haline geldik ki her gün 3-5 şehit veriyoruz ama artık toplum kanıtsadı. Toplum normal karşılıyor. Her gün trafik kazası oluyor bu da onun gibi normal karşılanmaya başlandı. Toplum artık duyarsızlaştı. Bunlar bizdeki ruhun kaybettirildiğine dair belirtilerdir. Bizler artık kendi maneviyatımızı ve kendi özümüzü kaybediyoruz. Bunlar kaybedildiği zaman bağdaştıramazsın. Bunu kaybettiğin zaman toplumu, geleneğini, göreneğini kaybettiriyorsun. Bunları ve tarihini kaybettirdin mi saygıyı da kaybederiz ve ondan sonra bu toplumu bir daha bir araya toplayamazsın. Gittiğimiz yol bu.
TEK KİŞİ DEĞİL TOPLUM OLARAK DÜŞÜNMEMİZ LAZIM
Teröristlerin eylemlerinin amacı toplumda infial uyandırmak, halkı korku ve paniğe sevk ederek, istikrarı bozmaktır. İstikrar bugün bozulmuştur. Şehirler, mahalleler, ilçeler bugün Güney Doğu’da boşaltılmıştır. Halk korku ve paniği sürekli üzerinde hissediyor. 5 Haziran 2015’ten bu yana şehirlerde halka yönelik büyük patlamalı, canlı bomba eylemlerine yön verilmiş. Bu eylemlerin en uzun eylemsizlik arası 36 gün sürmüş. 36 gün sonra başka şehirde başka insanlar hedefinde bu devam etmiş. En son 28 Haziran Salı günü Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali Giriş Bölümünde yapılan saldırı eyleminin ardından artık her fert oturup ciddi anlamda ve olabildiğince yüksek sesle dile getirmesi gerekir. Vatandaşlarımızın, asker ve polislerimizin can ve mal güvenliklerinin sağlanması, bu kötü gidişata dur denilmesi, ciddi ve caydırıcı ve yapıcı kararlar alması gereken TBMM ne yazık ki Atatürk Havalimanı saldırısı olduğu gün Yüksek Yargı Tasarısını görüşmüş ve kabul etmiş. 45 ölü ve 200’den fazla yaralı var. Bunun hesabını biz mi soracağız, biz mi hatırlatacağız? Birilerinin bunları görmesi lazım. Tek kişi değil toplum olarak düşünmemiz lazım, bu işe bir çözüm bulmamız lazım. Gerçek olan bir şey var; bu iktidarla içeride kan ve gözyaşı, dışarıya baktığımız zaman da uluslararası ortamda büyük bir itibarsızlaştırma hat safhaya gelmiş. Ama ne hikmetse hiç de bunları üzerine alınan yok. Ülkede her ne kadar güvenlik önlemleri tam alınmış olsa bile bir istihbarat zafiyeti olduğu açıkça ortada. Bu kadar korumalı, sıkı güvenlikli havalimanına teröristler girerek insanlar üzerinde eylemlerini gerçekleştiriyorsa bunları sorgulamamız gerekir.
MİT’İ NEREDE? NELERLE UĞRAŞIYOR?
ABD istihbaratı 30 IŞİD bombacısının Türkiye’ye sızdığını, büyükşehirlerde eyleme geçeceğini paylaşmış ve kendi vatandaşlarını uyarmış. NASA’nın Türkiye’de bir toplantısı vardı. Bu istihbaratından dolayı bu toplantı olmadı. O akşam da Atatürk Havalimanı’nda bomba patladı. Devletin istihbaratı, MİT’i nerede? Nelerle uğraşıyor? Bunca masum insanlar, canlar, yok olan ümitler, yitip giden gelecekler, geride kalan acı, gözyaşı.”
BİZ 3 YILDA KURTULUŞ SAVAŞI VERDİK, 30 YIL GEÇTİ HALEN 3 TANE ÇAPULCUDAN KURTULAMADIK
Diğer taraftan şuan alınan terörle etkin mücadelenin geç bir karar olduğunu belirten Çapçı, şunları söyledi: “Daha önceki hükümetlerde terör bitme noktasına gelmişti. Ama sonradan yeniden palazlandı. Dış güçlerinde bunda payı var. dışarıda baktığımız zaman dostumuz yok gibi bir durum var. o kararı bugün değil çok daha önce alacaktınız. Askeri oradan çekmeyecektiniz, askerin elinden yetkisini almayacaktınız. Askere sınırsız yetkiyi verecektiniz. Eğer gerçekten terörü bitirmek istiyorsanız asker bu terörü bitirecekti. Biz 3 yılda Kurtuluş Savaşı verdik. Milletimiz düşmanlardan, emperyalizmden, şeyhlerden, dervişlerden, takkelilerden kurtuldu. 30 yıl geçti halen 3 tane çapulcudan kurtulamadık.
YETKİ ASKERDE OLMALI
Yetkinin tamamen askerde olması gerekiyor. Yetki askerden alınıp mülkü amire verildi. Bu mülki amir ya da polisle olacak bir şey değil. Ama polisin de özel harekat birimleri var. ama askersiz olmaz. kendi kadrolarında uzmanlaşmış insanlarla bu mücadele verilecek. Önce oradaki halkla barışık olacaksın ve oradaki insanın güvenini kazanacaksın. Askerin oradaki vatandaşlarını teröristin elinden nasıl kurtardığını, ekmeğini nasıl paylaştığını görüyoruz. Bunları sağlamak gerekir.”