Toprak için el
ele vermeliyiz...
Ziraat Odası Başkanı Mustahattin Can Selçuk, 16 Haziran Toprak Bayramı ve 17 Haziran Dünya Çölleşme Mücadele Günü nedeniyle yaptığı açıklamada, toprakların korunması ve tarımın geleceğinin, doğal yapının durumuyla doğrudan ilişkili olduğunu belirtti.
Başkan Selçuk; “Herkesin toprağın önemini kavraması gerektiğini bildirerek, “toprak için el ele vermeliyiz. Geleceğimizin tarım arazilerimizi, ormanlarımızı, sulak alanlarımızı korumamıza bağlı olduğunu unutmamalıyız” dedi.
Selçuk, 16 Haziran Toprak Bayramı ve 17 Haziran Dünya Çölleşme Mücadele Günü nedeniyle yaptığı açıklamada, toprakların korunması ve tarımın geleceğinin, doğal yapının durumuyla doğrudan ilişkili olduğunu belirtti. Erozyon, tuzluluk ve çoraklaşma ile tarım arazilerinin yanlış ve amaç dışı kullanımının ülkemiz topraklarının en önemli sorunu olduğunu bildiren Selçuk, şunları kaydetti:
“Nüfus artışına bağlı olarak bütün dünyada topraklar üzerindeki baskı her yıl biraz daha yoğunlaşmaktadır. Tüm dünya ülkelerinin ortak sorunu olan, iklim değişimleri ve insan etkileri de dâhil olmak üzere çeşitli etmenlerin sonucunda oluşan çölleşme ile kuraklığa karşı ortak bir mücadele geliştirmek için Birleşmiş Milletler tarafından Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi 17 Haziran 1994 tarihinde kabul edilmiştir. Ülkemiz ise bu sözleşmeyi 1998 yılında kabul etmiştir. Her yıl farklı ülkelerde kutlanmakta olan Dünya Çölleşme ile Mücadele Günü etkinliklerinin bu sene ülkemizde kutlanması gurur vericidir.
Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi (UNCCD) Sekreteryası bu yıl Dünya Çölleşmeyle Mücadele Günü’nün ana temasını ‘Toprak İçin Elele’ olarak belirlemiştir. Bu temadan da hareketle, hep birlikte el ele topraklarımıza sahip çıkmalıyız.”
168 ÜLKEDE 1,5 MİLYAR İNSAN ETKİLENİYOR
Dünyada çölleşme ve kuraklığın kara alanlarının dörtte birini, 168 ülkeyi ve 1,5 milyar insanı doğrudan etkilediğine dikkati çeken Selçuk, şu bilgileri verdi:
“Bu nüfusun 250 milyon kadarı ciddi risk altında iken yaklaşık 10 milyon kadarı çölleşme/arazi tahribatı ve kuraklık nedeniyle göç etmek durumunda kalmıştır. Çölleşme/arazi tahribatı ve kuraklık sebebiyle dünyada her yıl 12 milyon hektar tarım arazisi bozulmakta, 5,6 milyon hektar orman arazisi azalmaktadır.
Ülkemiz ‘Çölleşme Risk Haritası’na göre de topraklarımızın yaklaşık olarak yüzde 20’si zayıf, yüzde 52’si orta ve yüzde 19’u yüksek risk grubunda bulunmaktadır. Türkiye'de Konya gibi kurak ve mikro klima özelliği gösteren bölgelerimiz bulunmakta ve bu alanlar çölleşme açısından sıcak noktalarımızı oluşturmaktadır. Konya-Karapınar, Iğdır-Aralık ve Urfa-Ceylanpınar çok yüksek risk taşıyan bölgeler olarak görülürken, Tuz Gölü havzası, Ereğli-Karaman bölgesi, Urfa-Ceylanpınar-Mardin-Batman hattıyla Eskişehir çevresi orta ve yüksek risk grubunu oluşturmaktadır. Yeşilin, yağışın ve nemin bol olduğu Karadeniz bölgesi ise en düşük risk sınıfında yer almaktadır.”
Başkan Selçuk, topoğrafyanın çok engebeli olması, farklı iklim özelliği yanında, bitki örtüsünün tahrip edilmesi ve yetersizliği, tarım ve orman arazilerinin amaç dışı kullanımı, yanlış tarım uygulamaları, meraların aşırı ve düzensiz kullanımı, bilinçsiz ve aşırı sulama, toprak kirlenmesi ve vahşi madencilik faaliyetlerinin çölleşmeyi hızlandırdığını belirtti.
“ÇÖLLEŞME VE EROZYONLA MÜCADELEDE
ORMANLAR BÜYÜK ÖNEME HAİZ”
Çölleşme ve erozyonla mücadelede ormanların korunması, geliştirilmesi ve genişletilmesi çalışmalarının önem arz ettiğini vurgulayan Selçuk, şunları kaydetti:
“Ormancılık faaliyetlerinin planlanmasında ve uygulanmasında erozyon riski dikkate alınarak toprağı koruyucu tedbirler uygulanmalı, ormancılık dışı faaliyetler için tahsis edilen alanlarda erozyon ve toprağın korunması açısından etkin bir denetim yapılmalıdır. Toprak kayıplarında heyelan ve erozyon gibi doğal süreçlerin önemli bir rolü vardır. Ancak; sürdürülebilir olmayan arazi kullanımı, uygunsuz tarımsal faaliyetler ve toprağın organik maddelerine zarar veren hasat, anız yakılması gibi insan faaliyetleri, doğal döngüye kıyasla toprakta biyolojik çeşitliliğin kaybı için çok daha büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Türkiye çölleşme, su erozyonu, rüzgâr erozyonu, heyelan ve çığ risk haritaları yapılmalıdır. Tarım arazilerinde toplulaştırma çalışmaları yapılırken, rüzgâr erozyonu görülen alanlarda, rüzgâr perdesi, yeşil kuşak ve rekreasyon maksatlı ağaçlandırma çalışmaları yapılacak alanlar planlanmalıdır.
Toprakların çoraklaşmasını ve verimliliğin azalmasını önlemek maksadıyla atık sular ve tarımdan dönen drenaj suları, uygun arıtım sağlanmadan tarımda kullanılmamalıdır. Gübre ve pestisit kullanımlarının mutlak surette toprak ve bitki analiz sonuçlarına dayandırılması için gerekli önlemler alınmalıdır.”
Selçuk, her geçen yıl artarak devam eden arazi bozunumunu önlemek ve toprağı korumak için küresel boyutta önlemler alınması gerektiğine de dikkati çekti.