Tarih: 10.08.2020 06:32

YILDIZLARLA KONUŞTUĞUM GECELER!

Facebook Twitter Linked-in

Çocukken, ilçemize bağlı köylerdeki düğünlere davet edilirdik. Birkaç gün süren köy düğünlerine davet edilen ailem; ısrar üzerine, çağırıldığımız o düğüne giderdi. Bazen at sırtında, bazen eşek veya bazen de katırla gidilen köy yolculuğumuz çok keyifli geçerdi. Yol biterdi. Karşılanır, ağırlanırdık ve akşamı damlara yataklar serilirdi, o yataklarda, kalın kalın yorganların altında, yatardık. En keyif aldığım, unutamadığım gecelerdi, o damlarda yattığım, geceler!
 
Yıldızlarla konuştuğum geceler! Tabii yaşıtım arkadaşlarımda olurdu. Gökyüzüne saatlerce bakar, yıldızlarla konuşur ve her birimiz bir yıldıza sahip çıkar, o yıldızın üzerinden ne hayaller kurardık. Bazen bir yıldız kayardı gökyüzünden, yeryüzüne doğru hızla kayarken; birinin öldüğünü düşünür, müteessir olurduk. Öyle bilirdik, ne bileyim, söylenmiş bir şey vardı, denilirdi ki, herkesin bir yıldızı var. Öleceği gün o yıldızda onunla birlikte ölür. Her yıldız kaydığında anneme derdim ki, ‘Bugün yine biri öldü her halde! Gece yatarken, bir yıldızın kaydığını gördüm.’ Evde yatağım hemen pencere kenarındaydı. O yüzden çoğu zaman çocukluk aklı işte duygu ve düşüncelere daldığım zamanlar, düştüğüm yalnızlığımda gökyüzüne merdiven dayardım, dikerdim gözlerimi gökyüzüne, hele berrak bir maviyle kaplıysa gökyüzü ve ay ışığıyla etrafı aydınlatmışsa, ruhum aydınlanır, bazen o düştüğüm yalnızlıktan o merdivene tırmanırken, sıyrılırdım.
 
Ayla konuşurdum. Yıldızlarla konuşurdum. Hiçbir şey bulamasam, karşı dağla konuşurdum. Sanki çocukluktan kalan bir tutku bendeki bu dağla konuşma hevesi, bu yaşa gelmişim, hâlâ karşımızda duran koca dağla, usul usul konuşurum. Dertleşirim. Kendimi bulduğum en güzel yerdir, tabiat, ağaçlar, bitkiler, sular, dağlar, gökyüzündeki güneş, ay ve yıldızlar. Yıldızlar, hep karanlık yanımı aydınlatan birer dost oldular. Çocukluğumda yaşadığım köy düğünlerindeki damlara serilen yataklara uzandıktan sonraki yıldız savaşımızı hiç unutamıyorum. Şu parlayan iri yıldız benim, şu yanındaki senin ve bir diğeri diğerimizin deyip, paylaştığımız gibi, koskoca gökyüzündeki sayısız yıldızlardan birine takıldığımız, o benim deyip, paylaşamadığımız da olmuştur. Ama ‘son’ tatlıyla bağlanırdı, uykumuz gelirdi, mecburen sırtımızı birbirimize döner, yatardık. En fazla tesirinde kaldığımsa, uykumun gelmediği, yalnızlığımla baş başa kaldığımdaki yıldızlarla hasbihalim! Çoklu kalabalıklardan hoşlanmayışımın, daraldığımın ve bunaldığımın sebebi o günlerden kalan dağla, ayla ve yıldızlarla arkadaşlığımdan olsa gerek. Onlar hep bir ağızdan konuşmuyorlar.
 
Onlar, sen konuştuğunda asla çıt bile çıkarmıyorlar. Onlar seni hep dinliyorlar. Saygı da kusur etmiyorlar. Benlik kavgası yok onlarda! Gurur, kibir yok, onlarda! Çekememezlik, dedikodu, gıybet yok, onlarda! Kavga ettiklerine hiç şahit olmadım. Ben o kadar yıldızlarla haşır neşir olmuşumdur ama onlara sahip olamamışımdır. O çocukluk haliyle babama söylemeyi hiç akıl edemedim. Belki o bir çözüm bulurdu. Nereden çıktı şimdi derseniz, babaların fedakârlığını izah eden şu sözden sonra uyandım. Hani, bana sorulduğunu gün gibi hatırladığım bir söz vardı, “Anneni mi seviyorsun, babanı mı?” Hiç düşünmeden ben hep ‘annemi’ derdim. Babamın renginin değiştiğini fark ederdim. Bir şey demezdi ama kızardığını, bozardığını ve hafif boynunun büküldüğünü hatırlar gibi oluyorum. O gün çocuktum. Keşif yapabilecek yaşta değildim. Neden yaparlar, 3 veya 5 yaşındaki çocuklara niye bu soruyu sorarlar, babalara o burukluğu yaşatırlar, hâlâ anlamış değilim.
 
Oysa bir düşünürün dediği, babaların kıymeti pek bilinmez, o severde gizli sever, kadrini bil ve babandan iste yeter ki, elinden geleni fazlasıyla yapar… “Çocukları, gökteki yıldızı istese o gücü yetse güneşi getirmeye çalışır.” O çocuk hâlimizle onların fedakârlıklarını anlayamazdık. Anlayamadığımız gibi aksine elimize ne geçse annemize verirdik. Kırda topladığımız bir deste menekşe, sümbül veya papatyayı sevinç gösterileri eşliğinde annemize uzatırdık. Aynı şeyleri yaşadığınızdan eminim. Soruyorum hangimiz yaşamadık? İster gece olsun, isterse gündüz olsun, annemin derme çatma yaptığı bir salıncakta sallanırken, her yükselişte kollarımı açıyor, avuçlarımı yıldızlarla dolduruyor, anneme uzatıyordum. Hâlâ çocukların parkta salıncakta sallanırken, yıldızları kucaklayarak o an kendisini sallayan yakınına uzattığını çok görmüşümdür. Babamın, ‘Babaya bir öpücük yok mu?’ dediğini hatırlar gibi oluyorum. Annemle beraber karşımda duran babamın beni bekleyen tavrını, gözlerindeki ışıltıyı fark etmiyor, öpücüğü vermek için anneme sarılıyordum. O sana güneşi getirmek için çırpınan babaya hani, bir çiçek, hani bir yıldız, hani bir öpücük. O bize neler bağışlamıştır da, biz ona bir çiçek, bir yıldız veya bir öpücük vermekten kaçmışızdır.
 
Bu kaçış, onların biraz fazla sert duruşundan mı, korku kültürünün sanığı gösterildiğinden mi? Belli etmedikleri, bize göstermek istemedikleri ve hep içlerinde sakladıkları, gizli sevgilerinden mi? Çocukluğumu yaşamak istedim. Yine yıldızları aldım karşıma, onlarla konuşmaya çalıştım. Eskisi gibi anlaşamadığımızı fark ettim. Yine de, o arada yıldızın biri dedi ki, ‘Büyüdün yine aynı şeyi yapmıyor musun? Seni sevenin aksine sen hep sevmeyenin yanında olmadın mı?’ Neler yaşattılar sana o sevgine layık olmayanlar! Ne kadar üzdüler seni ve her defasında bana koşup, gelmedin mi? Akıttığın gözyaşlarının her damlasını ben bilirim. Yıldızlarla konuştuğum gecelerimde, hakikaten beni üzen, o üzüldüğüm zamanlarda beni geri çeviren, suratını asan, konuşmak istemeyen bir tek yıldız çıkmadı.
 
Hep yanımda oldular. Bense dünü unutmuş, bugün kalkmışım “Yıldızlarla konuştuğum geceler” diyorum. Dostluğun hasını onlarla yaşadığım için onlarsız edemiyorum. Sözün sonuna geldik, “Gerçek dostlar yıldızlar gibidir, karanlık çökünce ortaya çıkarlar.” diyen düşünüre yakın, bir başka düşünür de, “İyi dostlar yıldızlar gibidir. Her zaman göremezsin ama orada olduklarını bilirsin.” demiş. Nerede gökyüzünde… Bir Kızılderili Bilge, der ki, “Daha sık gökyüzüne bak, daha az ayaklara, böylece düşüncelerin daha net ve hafif olacaktır.” Her üçünü de, aldım, kabul ettim.


Orjinal Habere Git
— HABER SONU —