Merhaba değerli sporseverler. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Bilindiği gibi, bu yıl dördüncü sezon olmak üzere dört yıldır şehrimizin takımı Ispartaspor, Bölgesel Amatör Lig’de ‘Şampiyonluk’ mücadelesi veriyor. Ancak, sezon sonu üç sezondur hep hürsanla bitiyor ve takımımız bir türlü Profesyonel lige çıkıp şu ‘BAL ‘Cehenneminden’ kurtulamıyor.
Her yıl sezona ‘Mutlak Şampiyonluk’ hedefiyle başlayan Yeşil – Pembeli camiada bu yılda adeta bıçak sırtı bir durumda ilerliyoruz. Neden mi bıçak sırtı? Çünkü, sen sezon başından bu yana bir türlü elde edemediğin liderliği ligin bitimine 8 hafta kala ele geçirdiğin halde böylesine önemli bir imkanı ve avantajı bir hafta sonra rakibe teslim edersen ‘Rakip puan kaybetsin’ diye bekler durursun.
Takımın ikinci yarıdan itibaren oynadığı tüm maçlarda ‘İyi Futbol’ oynamadığını sürekli yazıyorum. Bu takım devre arası ne yaptı? Hiç ikinci yarıya hazırlanmadı mı? Diğer bir deyişle 35 gün boyunca yattı mı? Orası da tam bir muamma.
Güya ilk yarıda şampiyonluğa oynayan takımlarla deplasmanda oynamış ve iki hafta üst üste deplasmana çıkmıştık. Ve dolayısıyla ikinci yarı şampiyonluğa oynayan takımlar Isparta’ya gelecekti ve iki hafta üst üste oynama gibi fikstür avantajlarımız vardı ikinci yarı. Bizim takım ne yaptı? Tüm bu avantajları bir bir yok edip gitti. Avantajları hep dezavantaja çevirdi. Şampiyonluğa oynayan takımlar Isparta’ya geldi gelmesine de hiç birini yenme başarısı gösteremedi. Bu da yetmedi alt sıralardaki takımlara da puan kaptırdı. Evet, ikinci yarıda takımın aldığı Makü mağlubiyeti ve Kestel beraberliği ile avantajlar bir anda dezavantaja dönüşüp Ispartaspor’un ‘Şampiyonluğu’ hayal olduğu bir anda, Sarayköyspor’un Kestelspor’u deplasmanda yenmesi Ispartaspor için adeta ‘Yeniden Doğuş’ gibi bir imkan sundu. Ancak, Yeşil – Pembeli ekip ne yaptı? Ele geçirdiği liderliği sezonun son haftalarına gelinmiş olmasına ve bundan sonra bırakın bir puanı, yarım puan kaybın bile telafisinin mümkün olmadığı bir süreçte rezil bir futbol oynayarak son sıralardaki Ereğlispor ile berabere kalarak sezon başından bu yana zor şartlar altında elde ettiği ‘Liderliği’ altın tepside tekrar Kestelspor’a hediye etti. Neymiş, Ereğlispor sahası çok kötüymüş ve adeta patates tarlası gibiymiş! Saha Ispartaspor için böylesine kötü de karşı takım için muhteşem mi? Rakip de aynı zor şartlar altında oynuyor. Bunlar tabiki bahane olamaz. Peki, şurada kalmış 5 hafta. Kestelspor bu saatten sonra bu liderliği bir daha kaybeder mi? Bana göre etmez. Zaten hakemler Kestelspor’a çalışıyor. Goller elle – kolla atılıyor, dün olduğu gibi takım 89. Dakikada beraberlik golünü yemiş olmasına rağmen 90+5’te galibiyet golünü atıyor ve ne edip edip maçı galibiyetle bitiriyor. Bizim takım bırakın 89. Dakikada gol yemesine rağmen maçı galip bitirmeyi başarmayı son 15 dakikada gol yemiş olsa bile onu çıkaracak bir oyun ortaya koymuyor. Golsüz berabere süren maçları bile son dakikalarda attığı gollerle kazanabiliyor.
Yeşil – Pembeli camiada her maçtan sonra şöyle bir görüş var ‘Daha önümüzde şu kadar maç var. Bu kadar maç kaldı. Lider oluruz ve ardından da sezonu şampiyon bitiririz inşaallah’ iyi hoş da takım ‘Şampiyon olacak’ bir takım kalitesinde futbol oynamıyor ki. İkinci yarının başından bu yana takım sahada geziniyor. Son sıradaki takımları bile yenmekte adeta ölüp ölüp diriliyor. Güçlü takımlarla oynadığında ne yapacak Allah bilir. Bunu önceki haftalarda olduğu gibi dünkü Bucak Belediye Oğuzhanspor maçında da gördük. Bu şuna benziyor, ligin son sıralarındaki takımların sürekli yenilmelerine rağmen her mağlubiyetin ardından ‘Bu maç geride kaldı. Önümüzdeki maçlara bakacağız artık’ demesi gibi bir şey.
Geçen yıllardaki halinden eser kalmayan bırakın şampiyonluk mücadelesini, kendi ilinde ‘İl kontenjanından’ dolayı Burdur amatör kümeye düşme tehlikesini ensesinde hisseden, BAL 7. Grupta ligi kendi il takımı olan Maküspor’un üstünde bitirmek için çabalayan Bucak Belediyespor dağılmış gitmiş. Takımda 5 numaranın haricinde takımı toparlayıcı ciddi anlamda top oynayan bir kişi kalmamış. Tamamen gençlerden oluşan bir ekip olması nedeniyle sahada sadece koşuyor. Zaten, bu durumu Bucak Belediye Oğuzhanspor’un Başkanının dünkü maçın devre arasında bizim yöneticilere yaptığı ‘Bizim derdimiz siz değilsiniz. Biz Makü’nün üzerinde ligi bitirelim de ne olursa olsun’ amacındayız’ sözü açıkça ortaya koymuyor mu?
Ama bizim takım ne yapıyor? Daha maçın ilk dakikalarında Bucak kalesini abluka altına almak ve golleri bir bir rakip kaleye göndermek yerine ilk şutunu ancak 21. Dakikada kaleye atabiliyor. İlk 45 dakikada ise kaleye sadece ve sadece 2 şut çekebiliyor. Bundan önceki haftalarda da olduğu gibi güçsüz rakip bakıyor ki, Ispartaspor’da bir şey yok. Saldırmaya başlıyor. Ispartaspor’un son derece kötü futbol oynaması maçın ilerleyen dakikalarında rakiplerin direncini artırıyor. Adamlar Isparta’ya gelirken çekine çekine geliyorlar ve belki de ‘Bizim buradan puan çıkarmamız çok zor’ diyerek Ispartaspor’u kafalarında büyütüp sahaya çıkıyorlar. Ama, Ispartaspor’un oynadığı futbolu görünce bu defa kafalarında ‘Biz bu takımı yeneriz’ düşüncesi oluşuyor. Maçın ikinci yarısında ise herhalde sorumluluk duygusu biraz artıyor ki, takım biraz kıpırdanıyor ve sadece amacı ligde kalabilmek olan rakibine gol atabiliyor. Tabi bu arada rakipler ne yapıyor (Örneğin Karaman Belediyespor) gelene 4, gidene 3 çekiyor. Puan durumuna bakarsanız rakiplerin attıkları gollerle Ispartaspor’un attığı goller arasında en az 10 gol olduğunu ve Ispartaspor’un az gol atabildiğini görürsünüz. Rakiplerde averaj uçmuş gidiyor.
Olmaz beyler, gerçekten böyle olmaz. Takım o kadar kötü futbol oynuyor ki, taraftarlar ikinci yarıdan bu yana daha hiçbir maçı ‘Tamam bizim takım bu maçı rahat alır’ diye izleyemiyor. Neden? Çünkü takım rakibi son sırada bile olsa o kadar zorlanıyor ki, ilerisi için umut vermiyor. Bu nedenledir ki, Ispartaspor’un bir an önce silkelenmesi ve kendine gelerek, gerek ismine gerek şampiyonluğa oynayan bir takıma layık bir şekilde ‘Futbol’ oynaması lazım. Burada iki seçenek var. Ya takım işin ciddiyetini kavrayacak ve gerçek gücüne dönecek ya da takımda acilen bir kan değişikliğine gidilecek. Yönetim, eğer bir kan değişikliği düşünüyorsa bunu bugünlerde yaparsa iyi olacaktır. Zira, Ispartaspor kalan 5 maçın ikisini grubun güçlü takımlarıyla yani Manavgat Belediyespor ve Ortaca Belediyespor ile yapacak. Dolayısıyla, iki hafta sonra Isparta’da oynanacak Manavgat Belediyespor maçına daha iki haftalık bir süre var. Takımda bu saatten sonra futbolcu anlamında bir kan değişikliğine gidilemeyeceğine göre Teknik Direktör değişikliği ile bu sorun çözülebilir. Benim yönetime tavsiyem grubumuzdaki Kestelspor’u haftalarca liderlik koltuğunda tutan ve iki hafta önce görevinden ayrılan Eğirdir Belediyespor’un da eski Teknik Direktörü olan Hakan Karaca takımın başına getirilebilir.
Evet, ben Turgut Kul Hocayı severim ve saygı duyarım. Kendisini Ispartaspor’un şampiyon olduğu yıllardan beri tanırım. Ancak, göreve geldiği zamandan bu yana ki süreç gösterdi ki, Turgut Hoca ile bu iş çok zor ve hatta olmuyor. Çünkü, Dobi Hasan gittikten sonra takım kendisine emanet edilmesine rağmen takımda bir değişiklik olmadı. Dobi Hasan döneminde ikinci yarının ilk maçlarında takım iyi oynamıyordu şimdi de iyi oynamıyor. Bilindiği gibi, Ispartaspor bu senaryoyu daha önce de uyguladı ancak başarılı olamadı. Bile bile ikinci defa hata yapmanın anlamı yok. Peki o senaryo neydi? Geçen sezon Ispartaspor yönetimi aynı bu sezon olduğu gibi daha 5. Haftada mevcut teknik direktörün başarısızlığı nedeniyle takımın başına Hakan Şimşek’i getirdi. Ispartaspor, Hakan Şimşek ile ilk yarının sonuna kadar oynadığı 9 karşılaşmanın 8’inden galibiyetle 1’inden de beraberlikle ayrılmayı başardı. Devrenin son maçının ardından bir takım durumlar yaşandı ve Hakan Şimşek ile yollar ayrıldı. Yönetim, Şimşek’in Yardımcısı Erol Yedibela ile ‘Yola devam’ etme kararı aldı. Keşke almasaydı. Çünkü, ilk yarıda 9 maçın 8’ini kazanan takım ikinci yarı adeta tel tel döküldü ve sonuçta koskoca bir sezon heba olup gitti.
Aynı durum bu sezon da yaşanıyor. Adeta geçen sezonun fotokopisi gibi. İlk 5 hafta sonunda alınan sonuçlar nedeniyle Teknik Direktör Tarık Söyleyici ile yollar ayrılıyor yerine Dobi Hasan getiriliyor. İkinci yarının ilk haftalarında Dobi Hasan’ın da görevine son veriliyor ve sonra yine geçen sezondaki hatanın aynısı yapılıyor. Yeni bir Teknik Direktör bulmak yerine görevine son verilen Teknik Direktörün Yardımcısı ile yola devam kararı alınıyor. Zaten bu senaryoyu Ispartalı sporseverler geçen sezon görmedi mi? Bu bile bile lades demek değil midir? Bence yol yakın iken şu 2 – 3 günde bir kan değişikliği takımı eski günlerine getirir.
Evet, köşe yazımın başlığında da yazdığım gibi. Ispartasporlu futbolcuların ve Teknik heyetin ‘başarısız olma’ hakları asla yoktur. Neden mi? Çünkü, grubumuzda hiçbir takımda olmayan imkanlara sahipler, Valisinden Belediye Başkanına kadar (Isparta protokolü), yönetimi, taraftarları ve basını kendilerini seviyor ve bağrına basıyor. Kısacası, başarı için her şey mevcut. Hani bizim toplumumuzda bir olgu vardır ya ‘Yağ var, un var, şeker var. Sadece helva yapacak adam lazım’ diye. Teknik Heyet ve Futbolcular artık siz de bu helvayı yapın artık. Yapın ki, Isparta’nın spor camiasının size verdiği değere karşılık vermiş olabilesiniz.
Saygılarımla…