Merhaba sayın sporseverler. Maalesef ki, yıllardır yaptığım ancak, 10 Aralık 2016 tarihinde oynanan Bucak Belediye Oğuzhanspor – Ispartaspor maçının ardından yazdığım yazının ardından Malum Vali (!) ile yaptığım tartışmanın ardından ‘Değmez bunlara’ diyerek bıraktığım spor yazarlığını 3,5 yıl aradan sonra bugün izlediğim Maküspor maçı nedeniyle tekrar başlıyorum. Zira bugünkü maç beni buna mecbur bıraktı.
Üç yıldır sezona ‘Şampiyonluk’ hedefiyle başlayan ancak gerek yapılan yanlış transferler, gerek yönetim hataları yüzünden üç sezonda şampiyon olunamadı ve gerek yıllar gerek milyon liralar heba olup gitti. Geldik dördüncü yıla ve dördüncü sezona. Sezon başında yönetime; 1999 – 2000 Futbol sezonunda takımı şampiyon yaparak 3. Ligden 2. Lige çıkaran İşadamı Atakan Yazgan ve ekibi geldi. Atakan Başkanı yıllardır tanırım. Başarısızlığı asla sevmez ve onun olduğu yerde başarısızlığa yer yoktur.
Bu doğrultuda kendisi, başta TBMM Başkanvekili Süreyya Sadi Bilgiç, Vali Ömer Seymenoğlu ve Belediye Başkanı Şükrü Başdeğirmen olmak üzere şehrin de desteği ile milyonlar harcayarak kaliteli olduğu sanılan bir takım kuruldu. Ancak, görülüyor ki, bu ‘kaliteli’ takım; Bugünkü maça kadar ligde oynadığı 14 maçın sadece 1’ini kazanabilmiş attığı golün neredeyse üç katını kalesinde görmüş, gelenin 5, gidenin 5 gol attığı Ispartaspor’un takım değerinin üçte biri kadar değerde olan üniversite takıma yenilme beceriksizliğini gösterebiliyor. Ben bu sayıları Maküspor’u küçümsemek için söylemiyorum. Ispartaspor’un rahatlıkla yenebileceği bir takım olduğunu ifade etmek için yazıyorum. Zira, hiçbir takım küçümsenemez. Bugün Ispartaspor bu yanlışa düşmüştür. Futbolcular da rakibinin durumuna bakmaksızın çıkıp futbolunu oynayacaktı ve galibiyet alarak, rakibin son sıradaymış, lidermiş maçtan sonra düşünmeliydi.
Buradan futbolculara sesleniyorum. Verilen bunca emeğe, bunca değere karşı sizin mağlup olma ve Maküspor gibi biraz önce durumunu rakamlarla ortaya koyduğum bir takıma yenilme hakkınız asla yoktur. Tüm imkanlarını seferber eden bir Kulüp Başkanı ve gece – gündüz demeden takımla yakından ilgilenen 2. Başkan Galip Küçükyaman’ın ve diğer tüm yöneticilerin emeklerini böyle heba edemezsiniz. Takımın bu saatten sonra bırakın üç puanı bir puan bile kayba tahammülü yoktur. Kendinize gelin, silkinin ve neden bu takımda olduğunuzun farkına varın. Bu takım sıradan bir takım değildir. Burada oynamak bir onurdur, şereftir.
Sezon başından bu yana oynadığı futbolla dikkatleri üzerine çeken ve gerek yaptığı ortalarla gerekse attığı gollerle takımını sırtlayan Emre Bozatlı’nın sakatlanması takımı bu kadar düşürmemeli. Madem ki, kaliteli bir takım var takımın içinde bir futbolcu sakatlandı diye takım tel tel dökülmemeli. Bu da yetmiyormuş gibi defansın bel kemiği hem ileri çıkıp gol atan hem defansta gelen tüm atakları karşılayan Mustafa Kurcan’ın takımdan gönderilmesi büyük hata idi ama bu hata yapıldı. Peki şimdi ne oldu, defans süzgece döndü. Gelen top kalede patlıyor. Eğer, göndereceğiniz bir futbolcunun yerini daha kalitelisiyle dolduramayacaksanız elinizdeki futbolcuyu elden çıkarmayacaksınız. Bu futboldan anlamayan birinin bile bildiği bariz bir gerçektir. Orta sahanın en iyisi dediğimiz ve bu nedenle sezon başında tekrar anlaşmaya varılan İlyas da bugün kendisinden beklenmeyen bir hareketle takımını 10 kişi bıraktı. Evet, rakip seni tahrik etti ama senin bu tahrike kapılıp rakibine hareket çekerek ikinci sarı kartı, artından kırmızı kartı görmen büyük hataydı. Takımda oynayacak etkin bir futbolcu yokken, bir de senin, takımını 10 kişi bırakman ve haftaya da Kestelspor gibi son derece önemli bir maçta oynamayacak olman takıma vereceğin en büyük zarardır. Zira, takımın böyle günlerinde yanında olmayacaksın da ne zaman olacaksın?
Kaleci Ayhan’ın yan toplarının bitik olduğu ve gelen her yan topu kalesinde gördüğünü sağır sultan bile görüp bildiği halde Teknik Direktör neden hala Ayhan da ısrar ediyor. Bunu anlayan beri gelsin. Güya devre arasında BAL’ın en iyi kalecisini yani 14 maçta 7 gol yiyen Ali Yasin Demir’i aldık. Ama, bu kaleci ikinci yarı başladığından beri yedek tutuluyor ve ilk yarıda oynanan 13 maçta 14 gol yiyen, maç başı yediği gol bir golün bile üstünde olan Ayhan neden halen daha kalede sahaya çıkıyor?
Forvete gelince. Evet, BAL’ın en çok gol atan futbolcuları bizde. İyi hoş da bugün kale arkasında görev yaparken gözümün önünde yaşananlar hiç de öyle değil. Bizim forvet futbolcuları gelen topa tüm gücüyle yükleneceği yerde ‘aman bana bir şey olmasın da takım gol atmasa da olur. Şimdi topa girersem sakatlanırım falan’ edasıyla müdahale ediyor. Maküspor defansı ise topa sakatlanma pahasına bile olsa tüm gövdesini ortaya koyarak giriyor. Tabi doğal olarak top da onlarda kalıyor.
Peki, grubun son sırasında yer alan bir takıma yenilme beceriksizliğini (!) gösteren bu takıma güvenen, inanan bunca insana yazık değil mi? Şampiyon olunmadığı için yok olup giden yıllara yazık değil mi? Yöneticisinden taraftarına kadar yüzlerce kişi Burdur’a giderek takımlarını yalnız bırakmamışken, siz çıkıp sahadan yenilgiyle ayrılıyorsunuz. ‘Bu takım kaliteli futbolculardan oluşmuş bir takım ve şampiyonluk yolunda rakibini mutlaka yenecektir’ düşüncesiyle maça gelen binlerce kişinin alınan mağlubiyetle kafasında oluşan ‘Bu takım dengesiz bir takım, ne yapacağı belli değil’ imasının oluşmasını nasıl düzeltmeyi düşünüyorsunuz? Bu iş bu kadar basit olmamalı. Yönetim; Teknik Direktöründen futbolcusuna kadar hepsine bugünkü yenilginin hesabını sormalı. Gerekirse futbolcuları tek tek çağırarak sormalı. Bu işin şakası yok. Bugün Maküspor maçı bunu bariz bir şekilde ortaya koydu.
Futbolcular öncelikle gol attıktan sonra o golün üzerine yatmamalı ve ikinci hatta üçüncü golü aramalıdır. Zaten, bu durum takımın daha hiçbir maçını farklı kazanamamasından belli olmuyor mu? Ya bir gol fark ya da iki gol farklı kazanımlar. Bakın şampiyonluğa oynayan Kestelsporlu futbolcular demekki böyle düşünmüyorlar ki, bugünkü maçı 5 – 1 kazandılar. Futbolcular, kendilerine gelmeleri için diğer bir deyişle çıktıkları maçta ‘Biz bu maçı mutlak suretle kazanmak zorundayız’ düşüncesiyle hareket etmelidir. Dolayısıyla biraz önce yazdığım düşünceye sahip olmak için mutlaka takımın gol yemesini beklememeli. Bugünkü maçta olduğu gibi daha 3. Dakikada golü bulunca ‘nasıl olsa biz bu maçı alırız’ düşüncesine kapılıp ipin ucunu bırakmamalı ve daha da saldırarak başka goller bulmalıdır. Eğer, bunu yapmazsanız işte bugünkü yaşadığınızı yaşarsınız. Sadece gençlerden kurulu bir takım olduğu için tecrübesi bulunmayan ancak sahada deli gibi koşan bir takıma mağlup olmaktan kurtulamazsınız. Her zaman karşınızda Maküspor olmaz, ya rakibiniz bir de son derece tecrübeli bir ekipten oluşsaydı sahadan farklı mağlubiyetle ayrılırdınız. Bu durumda ‘biz kaliteli ve tecrübeli bir takımız’ diyorsanız orasını spor kamuoyuna bırakıyorum.
Aslında bugünkü Maküspor mağlubiyetinin sinyalleri daha ikinci yarının ilk maçı olan geçen haftaki Isparta’da oynanan maçta gelmişti. Zira, her ne kadar maçın skoru 1 – 0 Ispartaspor’un lehine olsa da, Yeşil – Pembeli takım rakibi karşısında adeta öldü öldü dirildi. Defansından forvetine kadar büyük sıkıntılar yaşadı. Ancak, hakemin de takdir haklarını sürekli Ispartaspor’dan yana kullanarak maçın kazanılmış olması tüm bu olumsuzlukların üzerine bir sünger çekmiş oldu. İşte o süngeri Maküspor kaldırdı ve bugünkü maçta Ispartaspor’a gerçek ve adına yakışır futbol oynamadığını tüm gerçekliği ile yüzüne çarptı.
Oysa, Ispartaspor bugünkü maçı kazanmış olsaydı haftaya Pazar günü de şuandaki lider Kestelspor Isparta’ya gelecekti. Rakibini yenerek hem aradaki iki puanı kapatmış hem de 1 puan farkla sezon başından bu yana oturamadığı ‘LİDERLİK’ koltuğuna oturacaktı. Ama, bu fırsat ve avantaj artık yok. Çünkü, Yeşil – Pembeli takım Kestelspor’u mağlup etse bile aradaki puan farkı yine 2 olacak. İnşaallah, ikinci yarı için Ispartaspor’un ‘tüm şampiyonluğa oynayanlar Isparta’ya gelecek, kendi sahamızda oynayacağız’ ibaresiyle başlayan fikstür avantajımız dezavantaja dönüşmez.
Peki, rakiplerimiz biz son sıradaki takıma yenilirken ne yapıyorlar. Kestelspor öyle son sıralarda falan değil. Ligin orta sıralarında 8. Sırada bulunan Yatağanspor’a 5 çekiyor ve rakibini 5 – 1 mağlup ediyor. Karaman Belediyespor ise kendisinin üstünde bulunan Manavgat Belediyespor’u iki golle geçerek Ispartaspor’un üzerine çıkıyor. Ispartaspor ise son sıradaki Maküspor’a mağlup oluyor (!) Manavgat, Ortaca ve Akşehirspor ise Ispartaspor’un ensesinde bekliyor. En küçük bir puan kaybında daha hemen üste çıkmak için. Sanıyorum sonuçlar her şeyi ortaya koyuyor. Geriye söylenecek bir şey bırakmıyor.
Teknik Direktöre ve futbolculara sesleniyorum. Önümüzdeki Pazar günü Kestelspor’u yenmek zorundasınız. Bunun için de ne gerekiyorsa yapmak zorundasınız. Eğer Kestelspor’a da mağlup olursanız yönetim de dağılır, taraftar da yok olur gider. Kulüpte Paranızı alacak yöneticiyi mumla ararsınız.
Eğer takım böyle rezil futbol oynamaya ve Teknik Heyet de takımı böyle oynatmaya devam ederse ve Yeşil – Pembeli camiaya yaşattığınız bu kepazeliklere son vermezseniz, sizleri buralara getiren Atakan Yazgan ve yönetimine, TBMM Başkanvekili Süreyya Sadi Bilgiç’e, Vali Ömer Seymenoğlu’na ve Belediye Başkanı Şükrü Başdeğirmen’in yüzüne nasıl bakacaksınız?
25 yıllık gazetecilik tecrübem ve bilhassa spor ile yakından ilgilenen bir gazeteci olarak şunu söylüyorum. Eğer, bu takım Kestelspor maçında da böyle rezalet bir futbol oynarsa, eğer rakibine mağlup olursa. Siz 5 – 6 bin seyirci önünde oynamayı, sayıları her geçen gün artan seyircinin önünde oynamayı, Kestel maçının ardından deplasmanda oynanacak Yatağan maçından sonra Isparta’da oynanacak Karaman Belediyespor maçında bu kadar seyirciyi bırakın stadyumda görmeyi, hayalinizde bile göremezsiniz. Ben, Isparta Atatürk Stadında güvenlik görevlilerinin seyircilerden bile fazla olduğu maçları çok gördüm. Umut ederiz ki, o günler geri gelmesin. Daha da önemlisi bir yıl daha heba olup gitmesin.
Sonuç; Üç yıllık bir umudun dördüncü yılda da tekrar umutsuzluğa ve kaosa dönüşmemesi için Ispartaspor’da bir an önce radikal kararlar alınmalı ve ne yapılması gerekiyorsa yapılarak takım kendisine emek verenler ile şehrine layık bir şekilde gerçek bir Ispartaspor gibi oynamalıdır.
Saygılarımla….